İranın ihracatı

  • 11/21/2019
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Devrimler özellikle de dini karakterli olanları 2 temele dayanırlar: Mazlumiyet ve masumiyet. Zalimler her daim en büyük düşmanıdır. Mazlumların hata yapması ise imkansızdır. O her daim masumdur. Bu nedenle devrimin imajı sarsıntıya uğradığında şiddet ve baskıda en uç noktaya gider. O “ilahi” bir hale ile çevrilmiştir ve  üstün olandır dolayısıyla ona karşı çıkanlar kendi halkından ve ulusundan da olsa düşmandır. Bu ilahi yetki onlara, insanların ve ulusların kaderinde istediklerini yapmalarına izin vermektedir. Aksi takdirde devrim kırılgan ve zayıf ise modellerini nasıl dışarı ihraç edebilir? Şu ana kadar İran, başkalarının şikayetlerini izliyordu. Lübnan’da gösteriler. Irak’ta ölüler. Cezayir’dek halk kitleleri. Aniden, bunun kendi evine de sıçradığını gördü. Hem de Lübnan ve Irak versiyonu ya da modeliyle! Yani sadece başkentte değil ülkenin dört bir yanını kaplayan türden ayaklanmaya tanık oldu. Her 2 ülkede olduğu gibi İran’da da protestoların kıvılcımını, insanların tahammül sınırını test etmeye çalışan yönetimin kendisi ateşledi. İran rejimi tam kibrinin kalbinden yani petrolden vuruldu. Petrolü yalnızca ihraç edemiyor aynı zamanda halkına da sağlamaktan da aciz bulunuyor. Bu anlamda protestocular, protestolar düzenleyerek yaptırımlar ve acıya tahammül savaşında Büyük Şeytan’ın yanında yer almış oldular. Kötü bir ekonomik durumda kim benzinin fiyatının 2 katına çıkarılmasına itiraz edebilir? Elbette ABD’liler ve Siyonistler. Bir hükümet ve devlet düşünün ki halkından yüz binlerin işsizlik, yoksulluk ve ekonomik durgunluktan şikayet ettiğini görüyor ancak onların ABD’li ve Siyonist olduklarından başka bir şey söylemiyor ve yapmıyor. Yolsuz, hırsız, aç bırakan, çalmaktan doymayanlar değil de faydasız bir politikanın ürünü olan ulusal yoksulluğu ve sefaleti reddedip şehir ve köylerde sokaklara dökülenler sorumlu. Zırhlı savaş gemileri, füzeler, nükleer silahlar ve kullanılamayan her şeyi üretip vatandaşlarının en gerekli ihtiyaçlarını karşılamaktan kaçınan bir politikanın sonucu olan kötü ekonomik duruma itiraz edenler suçlu. İran devrimi, ülkenin her yerinde televizyon kameraları önünde yüzlerini gizlemeden ve göğüslerini siper ederek baskıya meydan okuyan gençlerine ateş açıyor. Bu İran’daki ayaklanma ile Lübnan ve Irak’taki ayaklanma arasındaki bir başka ortak nokta. Bu 2 ülkede de gençler güvenlik güçlerinin kameralarını umursamıyor. Çünkü ekmeğin tek bir rengi, açlığın tek bir tadı ve sözlerin her yerde bir son kullanma tarihi var. İran, rejime karşı provokasyonlardan şikayet ediyor ama Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Latin Amerika’dan, Asya ve Avrupa’ya dünyadaki en büyük provokatör güç olduğunu unutuyor. Bugün şehirlerinde yaşananlar, her tür ihracatları nedeniyle diğer şehirlerin yaşadıkları yanında oldukça basit kalıyor.

مشاركة :