Dört Arap ülkesinin Katar’a ambargo uygulama kararı alması üzerinden yaklaşık 18 ay geçti ve Katar’ın krizi bugün sanki hatırlanmaya bile değmeyen önemsiz bir duruma dönüştü. Her hafta haberlerde geçen bir satırla anılmakta ya da Katar’ın bunun için özel gönderdiği bir muhabir, gazeteci tarafından sorulan soruya verilmiş bir cevapla ancak medyada yer alabilmektedir. Ya da Katar’ın müttefikleri Ankara ve Tahran’ın ölüyü diriltmeye çalışmaya benzeyen büyük çabalarının sayesinde kendine nadiren de olsa yer bulabilmektedir. Bunun dışında bu krizi varoluşunu tehdit eden bir kriz olarak gören Katar rejimi dışında hiç kimse bir kriz olduğunu hatırlamamaktadır. Doğrusu Katar rejimi bunda yani bu krizin varoluşunu tehdit ettiği konusunda haklıdır. Bu nedenle Katar devleti tüm organlarıyla; hükümetinden emirine, kurumlarına ve elbette para birimine kadar krizinin unutulup gitmemesi için canla başla çabalamayı sürdürmektedir. Krizin başlamasından bu yana geçen 1.5 yıl boyunca Katar’ın tek derdi bu kriz ve tek işi dünyayı dolaşıp diğer devletlerden yardım istemek olmuştur. Ama her geçen gün Doha’ya tüm dünyanın kabul ettiği ve onayladığı şu teoriyi kanıtlamıştır: Bu kriz; Katar’ın canla başla kanıtlamaya çalıştığı gibi tüm Körfez bölgesini kapsayan bir kriz değil Katar’ın kendi krizidir. Dolayısıyla eğer birisi bir kriz yaşıyorsa bunu çözmekle yükümlü olan başkaları değil kendisidir. Başta Doha’da bulunanlar olmak üzere bu krizin gelip geçici ya da birkaç aylık bir mesele olduğunu düşünenler bugün hesaplarını ve kanaatlerini değiştirmeye başlamışlardır. Çünkü sorunun çok daha karmaşık olduğunu, gün gelip her şeyin eski haline dönmeyeceğini ve geçmişteki hataların görmezden gelinmeyeceğini anlamışlardır. Zaten mevcut dönemde politik olarak bu kaide artık mümkün değildir. Çünkü ya Hamad bin Halife rejiminin üzerine inşa edildiği strateji değişecek ya da daha başlangıcında olduğumuz kriz uzun yıllar sürecektir. Baskıların Katar’ın tutumunda küçük de olsa değişimlere, batılı istihbarat örgütlerinin Katar rejiminin tüm hareketlerini gözlemlemeye başlamasının ardından terörist gruplara yardım konusunda bazı tavizler verilmesine neden olduğu doğrudur. Ama Katar, kendisinden istenilen tüm yükümlülükleri yerine getirene kadar önümüzde daha çok uzun bir yol bulunmaktadır. Dolayısıyla ufukta Katar krizinin çözüleceğine dair hiçbir işaret görülmemektedir. Hatta Katar’ın tüm mücadelesi; sıkıntılarında yalnız olmadığı, krizin sadece kendisini kapsamayıp bir Körfez krizi olduğu fikrini kanıtlamaya çalışmakla sınırlı kalmaya başlamıştır. Katar’ın varoluş krizi devam etmiş, dünyan onu unutmuş ve ambargo sonrası durumuna uyum sağlamıştır. Bunu gören Doha’nın benimsediği strateji ise kendisine ambargo uygulayan 4 ülkenin karşı karşıya olduğu bir iç sorunu bulmak, büyütüp medyada bir kampanyaya dönüştürmek, içeride ve dışarıda harekete geçirmeleri için baskı gruplarına ödeme yapmakla sınırlı kalmaya başlamıştır. Katar bunu güçlü bir şekilde yapmakta ve Katar halkına sadece onların ambargo nedeniyle sıkıntılar çekmedikleri, bilakis bu ülkelerde de büyük sorunlar yaşandığı izlenimini vermeye çalışmaktadır. Bu nedenle Katar, komşularının yaşadıkları krizleri büyüterek ve medyada bir gündem maddesi haline getirmekle kendisi gibi başka ülkelerinde krizler yaşadığına yönelik bir algı yaratmayı sürdürebileceğini zannetmektedir. Elbette Katar tüm dünya ülkelerinin krizler yaşayabileceğini ama aynı şekilde devam eden ve hiçbir değişikliğin yaşanmadığı kendi krizi dışında hepsinin sona erdiğini görmezden gelmektedir. Bahreyn Dışişleri Bakanı Halid bin Ahmed Al-Halife şu sözünde ne kadar da haklıdır; “Bu bizim değil Katar’ın krizidir. Bu nedenle Katar’ın krizi çözmek için bir arabulucuya değil aklı selim birisine ihtiyacı vardır”. Ambargoya dahil olan 4 Arap ülkesinde de Katar krizi gerçektende geçmişin bir parçası haline gelmiştir. Herkes buna uyum sağlamış hatta ambargo uyguladıkları bir ülke olduğunu dahi unutmuşlardır. Arkalarına hiç bakmadan kendi yollarına devam etmişlerdir. Buna karşılık Katar ne yapmıştır? Bir yandan ambargodan sonra çok daha iyi bir durumda olduğunu ileri sürerken diğer yandan bakanlarını oraya buraya göndermekte, arabuluculara yalvarmakta ve sadece krizini unutturmama ve kendisine ben buradayım diyebilme fırsatı verdiği için Körfez Zirvesi’ne katılmaktan mutluluk duymaktadır. Bildiğimiz ve alıştığımız gibi kendi karşıtlıklarının ortasında yaşamayı sürdüren Katar işte böyle bir ülkedir. İzole edildiği köşede yalnız ve hiç kimse tarafından hatırlanmazken tüm dünyada onun krizi unutulmuştur.
مشاركة :