​SPLM-N Lideri: Barış süreci konusunda iyimserim

  • 12/29/2019
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

İç savaş döneminde Güney Sudan’ın tarafını tutan, erken dönemlerde ise John Garang liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi’ne (SPLM) katılan Malik Akkar, güneyin Sudan’dan ayrılmasıyla birlikte partinin kuzey cephesine liderlik etti. Kendi arasında ikiye bölünen SPLM-Nnin bir kanadını Güney Kordofanda Abdulaziz Adem el-Hulu, diğer kanadını ise Mavi Nilde Malik Akkar yönetmeye başladı. Akkar liderliğindeki hareket, 17 Aralık’ta Sudan hükümetiyle Mavi Nil’in güneyindeki kurtarılmış bölgelere insani yardım ulaştırma konusunda bir anlaşma imzaladı. Akkar, bunun güveni arttıran ve barışın sağlanacağına dair umut veren bir adım olarak niteleyerek, “Vatandaşın çektiği acıyı sona erdirmek için insani yardımlara başladık. Vatandaşların, göçmen ve mültecilerin hissedeceği bir barış istiyoruz. Göçmen ve mültecilere gıda ve ilaç ulaştırırsak, barış ve güven inşası için zemin hazırlamış ve barışın gelişine dair umut vermiş oluruz. Yardım, Sudanın hârici ve dâhilindeki insani yardım kuruluşlarından gelecek” dedi. Malik Akkar, geçici hükümet ile imzalanan protokolün insani yardımların yanısıra anlaşmanın uygulanması için komiteler, düşmanlıkların durdurulması, ve takip gibi başka konuları da içerdiğine işarette bulundu. Nubia Dağı Kurtuluş Meclisi, Haziran 2017’de hareketin başındaki Malik Akkar ve yardımcısı Yasir Arman’ı görevden alarak yerine Abdulaziz Adem el-Hulu’yu getirmişti. Ayrıca Akkar ve Arman’ın Mavi Nil’in ve Kordofan’ın güneyindeki kurtarılmış bölgelere girişini yasaklamıştı. Gerekçe ise bu iki adamın dağ halkının hükümetle müzakerelerde “kendi kaderini belirleme hakkını” reddetmeleri ve etnik toplanma nedeniyle düzinelerce ölüme yol açan şiddete sebep olmalarıydı. O tarihten sonra SPLM ikiye ayrıldı. Akkar ise bu hususta şunları söyledi: “Bölünme başlamadan önce de, başladığında da uzun vadede yoğun çabalar sarf ettik. Bölünmemek için altı farklı girişimde bulunduk, yazılı talepler sunduk. Güney Sudan Cumhurbaşkanı Salva Kiir Mayardit’in inisiyatiflerine başvurduk. Mayardit arayıcılığıyla Abdulaziz Adem el-Hulu ile en az üç kez bir araya geldik. Dostlarımız ve çeşitli devlet başkanları da bu konuda girişimde bulundular. Ancak bunların hiçbiri işe yaramadı. Minimum düzeyde bir anlayış bile elde edemedik. Kardeş Abdulaziz, görevinde uzmandır. Ancak biz böyle bir görevi kabul edemeyiz. Çünkü ortaya koyduğu ve desteklediği davaların gerçekleştirilemeyeceğini ve uygulanılamayacağını düşünüyoruz” Abdulaziz Hulu, Mavi Nil’in ve Kordofan’ın güneyindeki bölgeler için bağımsızlık referandumu yapılması ve ülkede laik bir devlet kurulmasını istiyor. Bu da bölgenin kendi kaderini belirlemesi anlamına geliyor. Ancak Akkar, Güney Sudan’ın ayrılmasının bile Sudan’daki sorunlara çözüm getirmediğini, aksine daha da derinleştirdiğini belirterek şöyle söyledi: “Ayrılık, Güney Sudan sorununa çözüm getirmeyip daha da derinleştirdiyse, kendi kaderini belirleme hakkının sorunları çözeceğine nasıl inanabiliriz? Bu iki bölgeye kendi kaderini belirleme hakkının verilmesinin nafile bir arayış olduğunu ve barışı beraberinde getirmeyeceğini düşünüyoruz. Bunu düşüncemizin birkaç sebebi var. Örneğin iki bölge arasında coğrafi bir bağ yok, ayrıca iki bölgede de Güney Sudan’ın aksine Arap kabileler bulunuyor. Kısacası iki bölge de birbirinden oldukça farklı” Hulu kanadının Laiklik talebi hakkında ise şu yorumda bulundu: “Laik bir devlete karşı değiliz. Hatta bence Sudanlıların büyük bir çoğunluğu da bu kararı destekler. Ancak laikliğin, din devlet ilişkisinin sadece iki bölgeye özgü bir konu olmadığını söylüyoruz. Bu çok büyük bir sorumluluktur. O yüzden kararın herkesin fikrinin alınacağı bir anayasa konferansında tüm Sudanlılara bırakılması gerektiğini düşünüyorum” Hulu kanadının ortaya attığı, Sudan ordusunun yanı sıra Sudan’da iki ordunun daha bulunması talebinin pratik olmadığına değinerek şu ifadelerde bulundu: “İki ordu için finansal kaynaklara ihtiyaç var; ancak iki bölgede de Sudan petrolünün yüzde 52sine sahip Güney Sudanda olduğu gibi yeterli bir kaynak yok. Biz de iki büyük orduyu finanse edecek kaynakların yüzde 2sine bile sahip değiliz. Zaten bir yandan da bölgeyi geliştirmek için çalışıyoruz. İşte bunlar üzerinde anlaşamadığımız konular”. SPLM’nin ikiye bölünmesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren Akkar, bu iki tarafın anlaşmaya varma çalışmalarının nafile olduğunun altını çizerek “Ayrılık, bizi hem siyasi hem de askeri olarak zayıflattı. Aslında böyle bir şeye ihtiyacımız yoktu” dedi. Aynı zamanda insani yardım sağlanmasına dair geçici hükümet ile yaptıkları anlaşmanın SPLM tarafından kontrol edilen alanlarda geçerli olduğunu vurgulayan Akkar, “Anlaşmanın geçerli olduğu bölgeler Hulu tarafından yönetiliyor. Biz orada mevcut değiliz. Dolayısıyla anlaşma yürürlüğe girmeyecek” ifadelerinde bulundu. Orta, kuzey ve doğu Sudan’dan silahsız sivil oluşumlar Cuba müzakerelerine katılacak. Birçoğu, talepleri Hartum’da çözülebileceği için bunların müzakerelere katılmasının çabaları baltalayacağını düşünüyor. Ancak Akkar, katılımlarının Sudan sorununun pratik bir şekilde çözülmesine katkıda bulunduğuna işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm aktörlerin müzakereye katılmaya istekli olması ve buradaki varlıkları önemli. Çünkü Sudan sorununu çözmek istiyoruz. Savaş ve barış gibi talep meseleleri ya da bölgelerin özellikleri Sudan meseleleridir. Üzerlerinde çalışıyoruz. Kapsamlı bir anlaşma gerçekleştirmeyi başaracağız” Cuba’da gerçekleştirilen müzakereye katılan hareket ve grupların çoğu Hartum’dan geliyor. Doğal olarak, Hartumdan gelip neden Cubada müzakerelere katıldıkları sorusu ortaya çıkıyor. Akkar ise bu konuda şöyle diyor: “Evet, bütün hareketler Hartumdan geliyor. Ancak orada herhangi bir müzakere yapılmadı. Çünkü müzakere yapılması için belirlenen asıl yer Cuba. Burada arabulucu olan da Cuba. Heyetlerin Hartum’a gidişi bir güven atmosferi oluşturmak içindi, müzakere etmek için değil.” Ömer Beşir hükümetiyle gerçekleştirdiği müzakere tecrübesini baz alarak bu seferki müzakerelerde barış anlaşmasına varılacağı yönündeki iyimserliğini dile getiren Akkar, “Çok kısa bir sürede üç belge imzalamayı başardık. Önceki rejimle 17 müzakere yaptığımız yedi sene içerisinde bile bu başarıyı yakalayamamıştık. Bu sefer yapabildik çünkü ortak olarak müzakere ediyoruz. Önceki hükümet ise baskın gelmeye çalışıyordu. Öyle ki, ciddi bir şekilde savaş ve barış konularına bile değinmemiştik. Mevcut otoritenin sadece iktidar meselelerini değil, savaş meselelerini ele alması gerektiğine inanıyorum” Malik Akkar, eski Etiyopya Başbakanı Meles Zenawinin onu Ağustos 2011’de Sudan’a götürmesinin ardından aynı yılın Eylül ayında ayrıldığından beri ülkesine geri dönmedi. Şarku’l Avsat’a konuşan Akkar, sözlerini “Gerekli koşullar sağlandığında Hartum’a döneceğim. Herhangi bir yere gidebilirim. Ancak öncelikle Hartum’u istiyorum” diyerek sonlandırdı.

مشاركة :