​Tahran Irak’ta Şii cephesini bir arada tutmaya çalışıyor

  • 3/13/2020
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

Hasan Fahs 2014’ün yazında İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani’nin başkanlığında Irak’ı ziyaret eden İran heyetinin bir üyesi, dönemin Irak Başbakanı Nuri el-Maliki ile Şemhani arasında gerçekleşen görüşmeyi bana anlattı. İran heyetinde bulunan söz konusu kişi, terör örgütü DEAŞ’ın Irak’ın üçte birini ele geçirdiği dönemde yapılan bu görüşme sırasında Tahran yönetiminin başbakanlık makamına bakış açısının ve bu makama yeni bir kişinin geçmesi gerektiğinin Maliki’ye oldukça net bir şekilde iletildiğini söyledi. İran, görüşmenin yapıldığı dönemde Maliki’ye alternatif isim arayışı içerisine girmişti. İran’ın böyle bir adım atma ihtiyacı duymasının sebebi ise Maliki’nin başbakanlık koltuğunda kalma ısrarının neden olduğu tıkanıklık ve Şii cephe içerisinde bu ısrara karşı oluşan rahatsızlıktı. Bu cephede bulunan ve Şii sokağını kolayca yönlendirebilme gücüne sahip olan Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’ın Maliki’nin koltukta kalmasına karşı çıkması bu konuda belirleyici olmuştu. Kürt cephesi ise bu konuda isteksiz bir görüntü vermişti. Sünni cephesi ise, Irak ordusunun çöküşünden ve böylece Sünni nüfusun yoğun olduğu bölgelerin kolayca DEAŞ’ın eline geçmesinden sorumlu tuttuğu Maliki’nin kalmasına şiddetle karşıydı. Şemhani’nin başkanlığındaki İran heyetinin Irak’a düzenlediği ziyaret, Maliki’nin beklentisinin önüne set çekme ve siyasi partiler arasında orta yol olarak sayılabilecek yeni bir adayın seçilmesi hususunda ABD’li aktörlerle yapılan anlaşma doğrultusunda Tahran’ın Irak sahasında izlediği yeni politikanın ilk adımı olarak değerlendirilebilir. Fakat aynı zamanda seçilecek yeni adayın da Maliki için bir sorun yaratmaması gerekiyordu. Bu doğrultuda dönemin Meclis Başkan Yardımcısı ve Davet Partisi’nin yöneticilerinden Haydar el-İbadi, başbakanlık makamı için uygun görüldü. İbadi’nin görevi, ülkedeki DEAŞ tehdidini ortadan kaldırmak ve parti çıkarlarının ve siyasi kotaların dışında liyakate dayalı bir yönetim biçimini benimsemekti. Nitekim İbadi, iktidarı bölüştürme anlayışını terk etmeyen siyasi partilerin birçok engellemelerine rağmen bu meselelerde büyük ölçüde başarı kaydetti. İbadi, DEAŞ ile mücadelenin dayattığı savaş ortamında bile ülkenin toprak bütünlüğünü ve mevcut sınırları koruyacak bir milli ordunun temellerini atmayı başardı. İran muhtemelen Irak’taki çıkarlarının tehlikeye girmeye başladığını düşünmüş olacak ki Şemhani ikinci kez Irak sahasında boy gösterdi. Şemhani’nin bu müdahalesi, 2014’te yaptığı müdahaleyle aynı gerekçelere dayanıyor. Zira Irak’ta Şii cephe içinde yaşanan bölünmeler, cepheyi tamamıyla çöküşün eşiğine getirmiş vaziyette. Şemhani işte bu çöküşün gerçekleşmesini engellemek için yeniden kriz hattına girdi. İranlı General Kasım Süleymani’nin ölümünden önce Irak’a düzenlediği ziyaretin hedefinde, bir tarafta Şii cephe diğer tarafta Sünni-Kürt cephesinde yeni başbakanla ilgili yaşanan anlaşmazlıkları çözüme bağlamak, Adil Abdulmehdi’nin göreve iadesini sağlamak, protestoların taleplerine yanıt vererek yaşanan tıkanıklığı gidermek, yeni seçim yasasının hazırlanmasına itiraz ederek ülkeyi erken seçimlere götürmek ve böylece yeni bir siyasi elit kesim oluşturmak vardı. Şemhani’nin geçtiğimiz günlerde düzenlediği ziyaretin hedefinde de Abdulmehdi’nin yeniden göreve iadesi ve bunun önündeki asıl engelin yani Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani’nin reddedici pozisyonunda bir değişiklik olması için girişim başlatılması bulunuyor. Şemhani’nin Sistani’nin pozisyonunda bir değişiklik yaratma beklentisi karşılıksız kalacak gibi görünüyor. Şemhani, İran destekli siyasi partilerle birlikte diğer kartlarını açmadan önce bu kartı kullanmaya çalışacak. Şemhani’nin önündeki seçeneklerin giderek azaldığı görülüyor. Protesto meydanları ve kanaat önderlerinin reddedici tavrı bir kenara bırakılırsa, geçiş dönemi için öne sürülen isimlere göz atıldığında, partilerin değişim talebine daha yakın durdukları görülüyor. Bu arada, İbadi’nin aday listesinden çıkarılması, İbadi’nin bu makam için uygun görülmediği anlamına gelmiyor bilakis geçiş dönemi gibi bir pozisyona yakıştırılmadığını gösteriyor. Ulusal İstihbarat Kurumu Müdürü Mustafa el-Kazımi’nin adaylığı ise İran ve ABD arasında orta yolu bulmak için en uygun seçenek olarak görülüyor. Kazımi eğer Abdulmehdiye ve başbakanlık koltuğu için öne sürülen tüm isimlere alternatif bir seçenek olarak görülmeseydi Irak ziyareti sırasında Şemhani ile görüştürülmezdi. Irak dosyasına bakan İranlı taraflar bu seçeneği tamamen çöpe atmış değil. Öte taraftan İran tarafının Kazımi seçeneğinde karar kılması, ABD yönetimine ve komşu Arap ülkelere Tahran’ın bölgedeki gerginliğe son verecek bir uzlaşı istediğinin mesajı olarak görülecektir. Elbette İran bu mesajı verse bile Süleymani’nin öldürülmesine karşı misilleme yapma kozu ve ABD güçlerini Asya’nın batı bölgelerinden çıkarmaya dönük çalışmalarından ödün vermeyecektir. Kazımi seçeneği aynı zamanda Kürt cephesinde ve protesto meydanlarında da büyük bir kabul görecektir. Böylece Irak’ın içinde bulunduğu krizden çıkmasına ve iç siyasetin istikrara kavuşmasına imkân sağlanacak. *Bu makale Şarku’l Avsat tarafından  Independent Arabia’dan çevrilmiştir.

مشاركة :