Biden Trump’a karşı kazanırsa, silahlara elveda!

  • 9/17/2020
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden ABD başkanlık seçimlerini kazanırsa hangi dış politikayı benimseyecek? Danışmanlarından biri, Bidenlı Beyaz Saray’ın dış politikasının, içeride ABD’yi  yeniden canlandırmaya, gergin ittifakları iyileştirmeye ve dünyanın en büyük zorluklarını çözmek için bir demokrasiler ekibi oluşturmaya odaklanacağını söylüyor. Eski dışişleri bakanı Hillary Clinton’un bakanlık döneminde politika planlayıcısı pozisyonunda görev yapan, başkan yardımcılığı yaptığı dönemde de Biden’ın yardımcılarından biri olan Jack Sullivan, şimdi Biden’ın dış politikasının ana aktörlerinden sayılıyor. Bazıları kendisini Zbigniew Brzezinski ile General Brent Scowcroft’ın bir karışımı olarak niteliyorlar. Sullivan şu anda Biden’ın dış politika danışmanı ve bu politikaları belirleyen akıl kabul ediliyor. Söyledikleri ciddiye alınıyor çünkü Biden’ın kazanması durumunda dış politikasının ana danışmanı olacak. Geçen ayın sonunda Atlantik Konseyi’nde düzenlenen bir toplantı sırasında Sullivan, Çin ve Rusya ile artan rekabet karşısında ABD iç gücünü ve küresel ortaklıklar ağını inşa etmenin önemini vurguladı. Biden’in dış politika yaklaşımının temel ilkelerinden birinin, ABD’nin kendi ülkesindeki güç kaynaklarına, yani altyapıya yatırım yapmadıkça, dış politikasında başarılı olamayacağı açıkladı. Yeni yönetimdeki görevlilerin çoğu, bu yeni eğilimi hızla yeni ABD dış politikalarına uyarlamak eğiliminde olabilir ama Sullivan şu uyarıyı yaptı, “Koronavirüs salgını ve ırkçılıkla mücadele gibi içeride yapmamız gereken çok işimiz var”. Sullivan  “Önümüzdeki yıllarda dış politikada çalışacak herkes, ülkemizde olup bitenlere karşı geçici bir ilgiyle yetinemez çünkü bu, dünyada aktif olma becerimiz için çok önemlidir” diye konuştu. Ona göre ABD’nin iç gücünü yeniden tesis etmek, küresel konumunu iyileştirmeye yardımcı olacak. Sullivan şu değerlendirmede de bulundu: “Şu anda dünyadaki çok sayıda insan, başarılı bir yönetişim ve ekonomi modelini, ABD’den ziyade Çin gibi yerlerde arıyor” Demokrat Parti adayı Biden ile şu anki başkan Donald Trump arasındaki temel farklılıklardan birinin, ABD’nin müttefikleri hakkındaki perspektifleri olduğunu söyleyerek, bu farkı şu şekilde izah etti. Biden, ABD’nin ortak hedeflere ulaşmak için benzer düşünen demokratik müttefiklerle birlikte çalıştığında daha güçlü olduğuna inanıyor. Trump ise müttefikleri güç kaynağından ziyade bir engel olarak görüyor. Değişim bir gecede gerçekleşmeyecek. Sullivan’a göre bunun nedeni, 3 yıllık zorlu görüşmeler ve çekişmelerden sonra Biden’ın seçilmesiyle, ortakların Washington hakkındaki görüşlerini bir anda değiştirmeyecek olmasıdır. Sullivan şunu da ekledi: “ABD’li yetkililerin eksikliklerimizi ve kusurlarımızı kabul etmesi gerekecek, ancak aynı zamanda daha iyi bir yarına da işaret etmeliyiz. Bu konuda alçakgönüllü olmalıyız. Dünya gözünde yeniden saygın ve daha büyük bir konum kazanmak için acele etmemeliyiz. Bunu sistemli bir şekilde yapmalıyız.” Sullivan, Biden yönetiminin, Trump’ın BM, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kurumlara karşı izlediği çizgiden belirgin bir şekilde uzaklaşarak uluslararası kurumlarla yeniden bağlantı kuracağını da kaydetti ve “ABD, hiçbir ülkenin kendi başına çözemeyeceği büyük sorunlara çözüm bulmaya yardımcı olmak için uluslararası kurumlardaki müzakere masalarında bulunmalıdır” diye ekledi. Sullivan’a göre Biden, “sadece uzaklaşmak” yerine “bu kurumlarda reforma” odaklanacak. Bunun da ötesine geçerek, Çin’in yükselişi, iklim, koronavirüs salgını ve ticaret gibi sorunlar hakkında bir dizi net öncelik geliştirmek için benzer düşünen demokratik ortaklardan daha güçlü bir grup oluşturmaya çalışacak. Ayrıca, Biden’ın demokratik ülkelere odaklanmasının ve vurgu yapmasının, ABD’yi özel kılan şeyden, yani despotik rejimler ile temel insan hakları ve onurlu bir yaşam talep eden halklar arasında tarafsız olmadığımız, aksine bir tarafı seçtiğimiz inancından kaynaklandığını da ifade etti. Yeni Biden yönetiminin bazı önceliklerini sıraladı: Paris İklim Anlaşması’na yeniden katılmak ve kendisini güçlendirmeye çalışmak, küresel demokrasiler zirvesi düzenlemek, ABD kuvvetlerini Afganistan’dan çekmek, ABD-Çin ilişkilerinin mevcut durumunu yeniden değerlendirmek, 2015’te imzalanan İran Nükleer Anlaşması’na yeniden katılmak. Sullivan sonuncusu ile ilgili olarak şunları da söyledi: Bu anlaşmaya geri döndükten sonra, İran’ın nükleer programı ve bölgedeki davranışlarına ilişkin devam eden endişelerimizle bağlantılı olarak bir izleme anlaşması için müzakereler başlayacak. Ayrıca, “Yalnızca nükleer meseleye değil, gerilimleri azaltmak, çatışmaları hafifletmek ve şuursuzca çıkarılan krizleri yatıştırmak için tüm alanlarda bölgesel ortaklarla birlikte çalışılması, bölgedeki bütün dost ve düşmanların müzakere masasına yönlendirilmesi" gerektiğini vurguladı. Biden’ın dış politikası sadece bir noktada Trump’ın politikası ile hemfikir; Ortadoğu ve Güney Asyadaki ABD askeri varlığını hızla azaltmaya odaklanmak. Sullivan, Demokrat Parti içinde "savaşları sonsuza kadar sona erdirme" ihtiyacı konusunda geniş bir fikir birliği olduğunu ve Biden yönetiminin temel önceliğinin “birliklerimizi eve getirmek” olacağını ifade etti. Atlantik Konseyi’nde Sullivan, Pekin ile Moskova ile mücadelenin yanı sıra işbirliğinden de bahsetti. Bidenın tüm Çinli ve Rus liderlerle, saldırgan eylemlerini geri püskürtmek ama aynı zamanda ortak ilgi alanlarını takip etmek şeklindeki geçmiş deneyimine ışık tuttu ve şunu kaydetti: Biden, Rusyanın izlemeye karar verdiği yolun tehlikeli olduğunu biliyor ve bundan geri adım atması için güçlü ve kararlı bir tepki gösterecek. Ancak aynı zamanda, özellikle silahlanmanın sınırlandırılması gibi konularda, ABD’nin çıkarına olduğu zamanlarda Rusya ile masaya oturmak için fırsatlar arayacaktır. Keza Biden, bir yandan Pekin ile "güçlü bir konumdan" rekabet etmeye çalışırken diğer yandan ABD dış politikasının temel amaçlarını takviye edecek konularda Çin ve diğer ülkelerle birlikte çalışacaktır. ABDnin dış politikasını geliştirmek için kullandığı geleneksel araçların çoğunun acil reforma ihtiyaç duyduğunu söylemekte de tereddüt etmedi. ABD dış politika kurumunun da hedeflerine ulaşma şeklini yeniden düşünmesi gerekeceğini belirtti ve şunun altını çizdi, “Askeri gücün kullanımına ve konuşlandırılmasına alternatif olarak diplomasi ve sivil güç araçlarının seviyesini yükselten bir şekilde ulusal güvenlik araç setimizi yeniden dengelemeliyiz”. Ortadoğu ve Güney Asya gibi bölgelerde ABD askeri kuvvetlerinin azaltılmasının yerini ekonomik ve diplomatik katılıma daha fazla odaklanmanın alacağını vurguladı. Sullivan, seçim kampanyası sırasında Demokrat Parti içindeki yoğun tartışmaların, dış politika karar alma sürecine yeni perspektifler dahil etme ihtiyacının altını çizdiğini ortaya koydu. Yapılacak toplantılarda doğru fikirlerin varlığının temel ve çok önemli olacağını belirterek, Biden’ın  görev süresinin en başından itibaren işçi temsilcilerinin ve çevre aktivistlerinin dış politika ve ticaret anlaşmalarıyla ilgili tartışmalara katılmasını sağlamaya kararlı olduğuna dikkat çekti. ABD medyasında Demokrat Parti içinde dış politika konusundaki potansiyel bölünmelere ilişkin yer alan haberler içinse şunları söyledi: Özellikle savaşları sona erdirmek ve yozlaşmış despot rejimlere karşı küresel demokrasileri desteklemek başta olmak üzere Ilımlılar ile ilericiler "birden fazla noktada birbirlerine yakındır”. Siyasette, özellikle de ABD siyasetinde olasılıklar günden güne değişse de, Bidenın kazanabileceğini göz önünde bulundurduğumuzda, Jack Sullivan bu açıklamaları oldukça önemli çünkü Biden’ın düşüncelerini olduğu gibi aktarıyor. Dolayısıyla Arap ülkeleri olarak, Trump’ın yenilmesi durumunda yerini alacak bu yeni yönetime karşı nasıl bir konum belirleyeceğimizi bilmek için kendisine kulak verirsek iyi olur. Bir ABD’li kaynağın kaydettiği gibi; Biden, eski başkan Barack Obama’nın kopyası olmayacak. Danışmanlara çok güvenecek ve yakın çevresinde yalnızca güvendiği danışmanlar olacak.

مشاركة :