ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, ABD’nin savunma konusundaki ilk adımının caydırıcılığa dayandığını söyledi. Bakan Austin, Pearl Harbour Deniz Üssünde düzenlenen Hint-Pasifik Komutanlığı devir teslim töreninde yaptığı konuşmada, mümkün olduğu durumlarda çatışmayı önlemenin, çatışmadan daha önemli olduğunu vurguladı. Bakan Austin, çatışmayı önlemenin, ancak karşı tarafın doğrudan çatışmaya girmenin aptallık olduğunu anlamasını sağlayacak caydırıcılıkla mümkün olabileceğini ve saldırganlığın maliyet ve risklerinin hiçbir çıkarla orantılı olmayacağını söyledi. Caydırıcılığın geçmiştekinden farklı olması gerektiğini belirten Bakan Austin, yeni yaklaşımı ‘tamamlayıcı caydırıcılık’ olarak tanımladı. Lloyd Austin, gelecekteki savaşların, ABD Savunma Bakanlığı’nı (Pentagon) uzun süredir tüketen ‘eski savaşlara’ pek benzemediklerini ve Pentagon’un bunun için hazırlanması gerektiğini kaydetti. Pentagon tarafından dağıtılan konuşmasında Austin, ‘daha hızlı kavrama, daha hızlı karar alma ve daha hızlı eylem’ için teknolojik gelişmelerin küresel olarak seferber edilmesini ve askeri operasyonların daha iyi bir şekilde entegre olmasını istedi. Bakan Austin konuşmasında herhangi bir ülkeye atıfta bulunmasa da açıklamaları, ABD yönetimlerinin Çinin yıllar içinde ABDnin stratejik rakibi haline geldiğini iddia ettikleri bir döneme denk geldi. Ayrıca bu açıklamalar, Washingtonın, tarihindeki en uzun savaşı sona erdirmek ve Pentagonun önceliklerini yeniden belirlemek amacıyla Afganistandan kayıtsız şartsız geri çekilmeye başladığı bir zamanda yapıldı. Bakan Austin eleştirmenlerin Afganistandan çekilmenin bu ülkedeki iç çatışmayı sona erdirmeyeceğini söylediği bir zamanda son yirmi yılının çoğunu, eski savaşlarda geçirdiğini ve asla unutmayacağı dersler çıkardığını vurguladı. ABD ile Çin arasındaki gerilim, tüm dünyayı tehdit ediyor ABD’li eski üst düzey diplomat Henry Kissinger, geçtiğimiz Cuma günü, ABD ile Çin arasındaki gerilimin tüm dünyayı tehdit ettiği ve bu gerilimin, iki süper güç arasında askeri ve teknolojik olarak eşi benzeri görülmemiş bir çatışmaya yol açabileceği konusunda uyardı. Eski ABD başkanlarından Richard Nixon yönetiminde Dışişleri Bakanı olarak görev yapan ve 1970li yıllarda Washington ile Pekin arasındaki tarihi yakınlaşmanın mimarı olan 97 yaşındaki Kissinger, “İki süper gücün muazzam ekonomik, askeri ve teknolojik yeteneklerinin, aralarındaki mevcut gerilimi, ABD ile Sovyetler Birliği arasında Soğuk Savaşın yaşanmasına neden olan gerilimden daha tehlikeli hale getiriyor” dedi. Kissinger, bu tür açıklamaları daha öncede birkaç kez yapmış, kaleme aldığı makalelerde, Washington ile Pekin arasındaki gerilimin kontrolden çıkması halinde yaşanabilecekler konusunda uyarmıştı. Kissinger, Washington merkezli düşünce kuruluşu McCain Enstitüsü tarafından düzenlenen forumda yaptığı konuşmada, ‘bu durumun hem ABD hem de dünyanın en büyük problemi’ olduğunu söyledi. Kissenger açıklamasında, Soğuk Savaş sırasında nükleer çatışma riskinin büyük olmasına rağmen, özellikle ABD ve Çinin başını çektiği iki sektör olan yapay zeka ve nükleer silahlardaki teknolojik ilerlemelerin dünyanın sonu riskini iki katına çıkardığını vurguladı. Kissenger, “İnsanlık, tarihinde ilk kez, kısıtlı bir süre içinde kendini yok edecek teknolojiye sahip. Bundan 70 yıl önce hayal dahi edilemeyecek güce sahip teknolojiler geliştirdik” ifadelerini kullandı. Artık nükleer meseleye, insanın makineye ortak olması ve makinenin kendi kararını geliştirebilmesi gerçeğine dayanan yapay zeka meselesine odaklanan teknolojik meselenin de eklendiğini belirten Kissenger, “İki teknoloji devi arasındaki askeri bir çatışmada, bu mesele büyük önem taşıyor” dedi. Kissinger, ABD ve Çin arasındaki mevcut gerilimin, İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği ile ABD arasında patlak veren Soğuk Savaş’a yol açan gerilimle kıyas dahi edilemeyeceğini söyledi. Sovyetler Birliğinin o dönem ekonomik bir güç olmadığını ve teknolojik yeteneklerinin ise askeri alanla sınırlı olduğunu hatırlatan Kissenger, Sovyetler Birliğinin o dönem sahip olduğu muazzam askeri gücün yanı sıra bugün Çinin sahip olduğu büyük ekonomik güce ve teknolojik gelişmeye sahip olmadığının altını çizdi. Kissenger ABDnin prensiplere sıkı sıkıya bağlı kalırken aynı zamanda Çin’den kendisiyle sürekli diyalog halinde kalmasını ve Pekin’den aralarındaki iş birliği için alan açmasını talep etmesi gerektiğini vurguladı. Diğer yandan ‘Military Times’ adlı internet sitesi tarafından yayımlanan akademik bir rapora göre ABD Savunma Bakanlığı, gelecekte askeri üslerde çalıştırılmak üzere küçük, mobil nükleer reaktörler inşa etmeyi planlıyor. Raporda, Pentagon ve ABD ordusundaki lojistik operasyonlardan sorumlu yetkililerin yanı sıra ABD ordusu tarafından 2018 yılında yayımlanan bir raporda, konunun büyük bir rahatsızlık kaynağı olduğunu göz önüne alındığında gelecekteki operasyonlarda bu tür mobil nükleer reaktörlerin kullanılabileceğini söyledikleri aktarıldı. Bu planların risklerinin ve maliyetlerinin, olası getirilerinden çok daha ağır bastığına dikkat çekilen raporda söz konusu planlar eleştirilirken ‘Project Pele’ (Pele Projesi) olarak bilinen proje için Pentagon’un Stratejik Yetenekler Ofisi’nin sorumluluğunda prototipler geliştirildiğine işaret edildi. ABD Donanması 5inci Filo Sözcüsü Binbaşı Josh Frey, projenin amacının çeşitli görevler için taşınabilir, güvenilir, esnek ve güvenli bir operasyon gücü sağlamak olduğunu söyledi. Binbaşı Frey, halen tasarım aşamasında olan projenin Enerji Bakanlığı, Nükleer Enerji Kurumu ve ABD ordusu mühendisleri arasındaki iş birliğinin bir parçası olduğunu sözlerine ekledi. ABD ordusu tarafından yayımlanan 2018 yılı raporunda, söz konusu mobil nükleer reaktörlerin, yakıt ikmali yapmadan yıllarca esnek elektrik gücü sağlayacağı, enerji altyapısı ve üretim ile ilgili zorlukları azaltmaya yardımcı olacağı ve yoğun enerji tüketen sistemler için enerji kaynağı haline geleceği belirtildi. ABD Kongresi, bu nükleer reaktörlere tahsis edilecek bütçeyi onaylarken Mart 2020’de 3 şirket ile sözleşme imzalanması için orduya 40 milyon dolarlık finansman desteği sundu.
مشاركة :