Mevcut aşılar salgını kontrol altına almak için yeterli değil

  • 12/14/2021
  • 00:00
  • 4
  • 0
  • 0
news-picture

Yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı ilk aşıların ortaya çıkması ve aşılama kampanyalarının başlamasından bu yana bilim kurulu ve camiası tarafından defalarca yapılan uyarılara rağmen kamuoyunda aşıların koronavirüse karşı tamamen koruyucu bir zırh olduğu inancı sürdü. Bununla birlikte mevcut epidemiyolojik durum ve aşı yapanlar arasında ve aşılama seviyesinin yüksek olduğu ülkelerde enfeksiyon sayısındaki istikrarlı artış akıllara söz konusu aşıların koronavirüse mücadelede gerekliliğine ve etkinliğine rağmen kontrol altına almak için yeterli olmadığı bilimsel gerçeğini oryaya koydu. Koronavirüsün yayılmasını önlemese de aşılar, hastalık riskini azaltmak için geliştirildi. Bununla uzmanların ’sterilize edici bağışıklık’ (aşı ile ya da sürü bağışıklığı ile gerçekleşmesi arzu edilen bağışıklık çeşidi) olarak adlandırdığı, yani virüsün en başından itibaren yayılmasını durdurması gerektiği vurgulanıyor. ABnin ilaç düzenleyicisi Avrupa İlaç Ajansı (EMA) verilerine göre burun ve solunum mukozası aracılığıyla vücuda giriş noktasını hedefleyen başla bir aşı tekniğini test etmek için düzinelerce deneme yapılıyor. İlk bulgular, aşının kas içine enjeksiyon olarak verilmesinin, intramüsküler uygulamadan daha güçlü ve daha hızlı bir bağışıklık yanıtı oluşturduğunu gösteriyor. Söz konusu denemeleri takip eden EMA’dan uzmanlar, Kovid-19’a bir solunum yolu virüsünün neden olduğu düşünüldüğünde, enfeksiyondan korunmak için kandaki bağışıklığı harekete geçiren mukus zarı yoluyla lokal bağışıklık kazanılması gerektiğini savunuyor. İmoglobulinin mukoza zarındaki ana antikor olduğu, yani patojenlere karşı ilk savunma hattı olduğu biliniyor. Ancak bu antikor kanda yeterli miktarda bulunmadığından, virüsün dikenli protein yoluyla epitel hücrelerine girmesini önlemek için aktive edilmesi gerekiyor. Viral bilim uzmanı ve EMA danışmanı olan Esteban Domingo, şu an dolaşımda olan aşıların geliştirilmesinin büyük bir bilimsel sıçrama olduğunu düşünüyor. Ancak elde ettiği başarının zayıf yönünün hastalığı önlemesi ancak virüsün bulaşmasını önlememesi olarak gösteriyor.. Domingo, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şu an kullanılmakta olan aşıların ürettiği savunmaların tam bağışıklık kapasitesine ulaşmasının iki veya üç hafta aldığını, bunun virüsün vücutta çoğalıp yayılması için yeterli zaman oluşturduğunu ve bu nedenle solunum mukozası ile bu süreyi kısaltmak gerektiğini belirtiyor. Domingo ayrıca söz konusu aşılamanın bağışıklık yanıtını kas içi enfeksiyondan daha hızlı, daha geniş ve güçlü uyandırdığını ve virüsün hücrelere girmesini engellediğini vurguluyor. Mukozanın burun delikten akciğerlere kadar uzanan bronşların iç kapağı olduğu ve ana gücü steril antibiyotikler olan kendi savunma ordusuna sahip olduğu ve kanda ve tükürükten gözyaşına kadar tüm salgılarda bulunduğu belirtiliyor. Bugüne kadar yapılan çalışmalar, kas içi aşılamanın kanda genel bir bağışıklık yanıtı oluşturan antijenleri harekete geçirdiğini ancak steril bir tepki oluşturmadığını gösteriyor. ABD Saint Louis Üniversite’sinde araştırmacı olan David Curielin Söz konusu durumu yakın zamanda laboratuvarda fareler üzerinde yaptığı araştırma ile gösterdi. Hindistan merkezli Bharat Biyoteknoloji şirketi geçtiğimiz ayın sonunda, bu yılın başlarında Curiel tarafından geliştirilen ve satın alınan aşı ile ilgili faz 2 klinik çalışmalarının tamamlandığını açıkladı. Şirket, denemelerin 10 hastanede 650 gönüllüyü kapsadığını, aşının güvenliğini ve bağışıklık kapasitesini gösterdiğini ve aşının istenen steril bağışıklığı oluşturmasını sağlamak için daha büyük bir gönüllü grubu üzerinde faz 3e başlama sürecinde olduğunu bildirdi. Benzer denemeler yapan ABD şirketi CoviVac da geçtiğimiz günlerde faz 1 sonuçlarının aşının virüsün burunda çoğalmasını durdurduğunu göstermesi dikkat çekti. İkinci aşama, gelişmekte olan ve yoksul ülkelerde dağıtılan aşıların çoğunluğunu üreten Hindistan Serum Enstitüsü ile işbirliği içinde yürütülecek. Burundan sprey yoluyla uygulanacak olan aşının umut verici etkinliğinin göstergelerinden biri de şu an en popüler dört aşıyı geliştiren ve üreten şirketlerin bu aşı teknolojisi üzerinde deneyler yapıyor olması. Uluslararası alanın önde gelen araştırmacılarından olan Adrian Hill de burun yoluyla aşılamanın, semptom veya semptom göstermeyen vakalardaki enfeksiyonları önleyebileceğini ve virüsün bulaşmasını azaltmaya yardımcı olabileceğini vurgulayan AstraZeneca çalışmalarında görev yapıyor. Ancak asıl soru şu: Burundan sprey yoluyla uygulanacak olan aşı tüm bu özelliklere sahipse şu ana kadar üretimlerini ve dolaşıma girmelerini ne engelledi? Esteban Domingo verdiği cevapta söz konusu teknoloji ile etkili bir aşı geliştirmenin kolay olmadığını ve mevcut onlarca grip aşısı arasında dahi sadece iki tanesinin intranazal (burun spreyi) olduğunu belirtti. Şimdiye kadar burun içi aşılar üzerinde yapılan çalışmalar ve denemeler tarafından ortaya konulan sonuçlar, güvenlik ve etkinlik açısından henüz netleşmiş değil. Ayrıca ilaç şirketlerinin halihazırda kas içi enjeksiyonla verilen aşıları geliştirip üretebilecekleri platformları bulması ve aynı etkinliğe sahip bir aşıyı burun içinden üretecek yeni bir platformun geliştirilmesi yüksek maliyetler gerektiriyor. EMA, söz konusu aşı türünün, burun yoluyla, beynin yakınında ve merkezi sinir sistemi için daha büyük bir risk oluşturabileceğinden onaylanmasının daha katı şartlar altında belirlenmesi konusun da uyarıda bulundu.

مشاركة :