10 Nisan’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunu düzenlemeye hazırlanan Fransa’nın 6 ay sürecek Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığına bugün başlıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bir yandan Kovid-19 salgını ve Sağlık Bakanı Olivier Veranın ‘tsunami’ olarak tanımladığı Omikron mutantı ile mücadele ederken diğer yandan da stratejik ve jeopolitik marjinalleşme, ekonomik iyileşme yükü ve iç bölünmeler gibi birçok iç ve dış zorlukla karşı karşıya kalan AB başkanlığını yürütecek. Siyasi nedenlerle adaylığını resmi olarak açıklamamış tek isim olan Macron, seçim yarışı başlar başlamaz ikinci beş yıllık dönem adaylığa hazır durumda. Nitekim Macron, Almanya Başbakanı Angela Merkelin görevden çekilmesinin ardından oluşan boşluğun kendisini Avrupanın dümenine geçmeye en nitelikli kişi olarak sunacağı istisnai bir platform sağladığı inancında. Fransız Cumhurbaşkanı’nın hırslarını haklı çıkaran birçok niteliğe sahip olduğu kanaati mevcut. Bugüne kadar Elysee Sarayında geçirdiği beş yıl, ortaya koyduğu proje ve önerilerden de anlaşıldığı üzere Avrupa’ya yönelik kanaatlerinin ne derece sağlam olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Genç yaşı ile gençlere umut veren Macron, cumhurbaşkanlığı döneminde birçok tecrübe edinirken aynı zamanda hem ülke içi hem de ülke dışında çeşitli zorluklarla karşılaştı. AB’deki altı aylık başkanlık süresince benimseyeceği vizyonu sunmak için görevin başlamasını beklemeyen Macron, geçen ayın ortalarında iki saatlik bir basın toplantısı düzenledi. Macron Avrupa başkanlığındaki önceliklerinden, odaklanacağı noktalardan, düzenlenecek zirvelerden ve 400’ü aşkın etkinlik kapsamındaki toplantılardan söz etti. AB’de Merkelin boşluğunu dolduracak isimler yeni Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve İtalya Başbakanı Mario Draghi olarak gösteriliyordu. Ancak bir aydır görevde olan Scholz ne Avrupa ne de uluslararası sahnede tanınmıyor. 2019 yılında maliye bakanlığı görevini yürüten Scholz, Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’nin (FDP) yer aldığı üçlü koalisyon hükümetine başkanlık ediyor. Bu da onu hem yurtiçi hem de yurt dışı arenada ortaklarıyla beraber hareket etmek zorunda bırakıyor. 2011den 2019a kadar Avrupa Merkez Bankası Başkanı olan, bir yıldır da İtalyan Başbakanı görevini yürüten Draghi de Macron için ciddi bir rakip olarak nitelendiriliyordu. AB başkanlığının Macron’un Avrupa’ya yönelik emellerine avantaj sağlayacağı kesin. Ancak Macron’un öncelikle Omikron salgınının neden olduğu sağlık krizini yönetmeyi başarması gerekiyor. Fransadaki birçok siyasi gözlemci, Macron’u, şayet Kovid-29 salgını ile bilimsel yönde başa çıkmayı başarsaydı ikinci dönem başkanlığını yürütmesi beklenen eski ABD Başkanı Donald Trump ile karşılaştırıyor. Nitekim Macron’un bir yandan vatandaşların sağlığını düşünmesi diğer yandan da ekonominin, eğitimin ve sosyal hayatın devamını sağlaması gerekiyor. Ancak Cumhuriyetçiler Partisi adayı Valerie Pecresse’nin yanı sıra aşırı sağdan Marine Le Pen ve Eriz Zemmour da bugün şartları değiştirebilir. Söz konusu adayların göç, terör, siyasal İslam ve kimliğin korunması gibi seçimlerin ana ekseni haline getirdikleri temaların Macronun başkanlığındaki zayıflıkları ortaya çıkarabileceği düşünülüyor. Tüm anketlere bakıldığında Macron seçimlerin ilk turunda diğer adayların önüne geçebilecek gibi gözükse de ikinci turdaki zaferi kesin değil. Güçlü, tamamıyla egemen ve kararlarında özgür bir Avrupa için baskı kurmak isteyen Fransa Cumhurbaşkanı, mart ayında devlet ve hükümet başkanlarının bir araya geleceği zirve vesilesiyle Avrupa için stratejik pusulayı benimseme yönünde çalışmak istiyor. Bu stratejinin bağımsızlığı artırması, savunma sanayilerini desteklemesi ve Avrupa’nın komşularına müdahale etmesini sağlayacak bir güç oluşturması bekleniyor. Egemenliği desteklemek; Avrupa sınırlarını savunmak, Schengen Anlaşmasını hareket özgürlüğü yönünde değiştirmek ve Afrika ile Batı Balkanlara önem vermek anlamına geliyor. Macron aynı zamanda ekonomik toparlanmayı desteklemek, Avrupada evrensel bir asgari ücrete ulaşmak, sınırlarda karbon vergisi uygulamak, internet devlerini kontrol altına alarak onları tek bir Avrupa vergisine tabi tutmak için de ödemeler dengesi açığını yüzde 3ün altında tutma kuralını değiştirmeye çalışacak. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı için daha önemlisi; ABD, Çin ve Rusya kutuplarının hakim olduğu bir dünyada Avrupa’nın sesini duyurmak ve çıkarlarını gözetmek olacak. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock cuma günü yaptığı açıklamada, dönem başkanlığında Fransa’ya tam destek verdiklerini doğruladı. Paris ile ‘daha egemen’ bir Avrupaya ulaşma hedefini paylaştıklarını vurgulayan Baerbock şunları söyledi: “Fransız dostlarımız; AB dahilinde doğru temelleri atmada, kalıcı bir ekonomik toparlanma sağlamada, iklim kriziyle mücadelede, dijital sektörde ve aynı zamanda daha egemen bir Avrupa yönünde ilk günden son güne dek vereceğimiz desteğe güvenebilir. Fransa’nın başkanlığı, Avrupa’yı yarının zorluklarıyla mücadele edebilecek hale getirmek için birlikte değerlendirmek istediğimiz önemli bir fırsat sayılıyor. Avrupanın kalbindeki en yakın iki dost sayılan Almanya ve Fransa, geleceğe yönelik kenetlenmiş bir AB için bu özel sorumluluğu paylaşıyor. Yapılan değerlendirmelerde Fransa’nın AB dönem başkanlığının, Almanya’nın bugün devralacağı G7 başkanlığına denk geldiğine dikkat çekiliyor.
مشاركة :