Ukrayna krizi sonrası değişen dengelerin Çin-Rusya ilişkisi üzerindeki etkileri

  • 3/17/2022
  • 00:00
  • 5
  • 0
  • 0
news-picture

4 Şubatta Çinin başkenti Pekinde düzenlenen Kış Olimpiyatlarının açılış töreninde, sporda dünyanın en güçlülerinin bulunduğu tribünün önünden geçerken Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri Şi Cinping’in yanında, Çin liderliği tarafından törene katılması için resmi olarak davet edilen, bu dünyanın güçlü politikacılardan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin vardı. Ertesi gün, uluslararası gazeteler Rusya Devlet Başkanının gözleri kapalı gibi görünen fotoğraflarını yayınladı. Bunun üzerine Putin’in, Çinin 4 yıldan fazla bir süredir çok çalışarak hazırlık yaptığı, koronavirüsün Çin’in Wuhan kentinden yayılmaya başladığını dünyaya unutturmak amacıyla özgün olması için milyonlar ödediği törenle ilgilenmediğine dair yorumlar yayıldı.   Rusya Devlet Başkanı Putin, aralarında büyük iş insanları, sanayiciler, tüccarlar, bankacılar ve çeşitli sektörlerden uzmanların bulunduğu 54 kişilik bir heyet ile Çine geldi. Bu insanlar başkanlarıyla birlikte törene katılmadılar, bunun yerine otellerinde kaldılar ve Putinin ertesi gün Çin liderliğiyle yapacağı görüşmeler için dosyaları incelemeye yoğunlaştılar, zira gerek başkanlarının gerek onların Çin’e gitmelerinin ana amacı buydu. Bu ziyarette iki ülke arasında 117 milyar dolar değerinde petrol ve doğal gaz tedariki sözleşmeleri imzalandı. Daha önce imzalanmış ve 2025 yılına kadar Çin’e 35 milyar metreküp Rus doğal gazı tedarik etmeyi taahhüt eden sözleşmeye ek olarak, Sibirya üzerinden bir hat ile yıllık ilave 10 milyar metreküp doğal gaz tedarik etmeyi taahhüt eden 30 yıllık bir sözleşme de imzalanan sözleşmeler arasındaydı. Buna ilaveten buğday ve arpa ihracatı için de sözleşmeler imzalandı ve Rus sözcü tüm sözleşmelerde ödemelerin euro ile yapılacağını duyurdu. Ziyaretin sonunda düzenlediği basın toplantısında Putin, iki ülke arasında varılan anlaşmaların doğal bir durum olduğunu ve aralarındaki tarihi entegrasyonun bir uzantısı olduğunu söyledi. Politik alanda Cinping, Çinin NATOnun genişlemesine şüpheyle baktığını ve Rusyanın Ukraynadaki konumunu anladığını açıkladı. Bu sahneyi inceleyen herkes, Putinin Ukraynayı işgal etme kararının Pekini ziyaret ettiğinde alındığını, imzalanan ekonomik anlaşmaların Avrupa ülkeleri ve ABDnin yaptırımlarla verebilecekleri ekonomik zararı ve Rusyadan ithalatı engellemek için yapacaklarını telafi etmek için olduğunu anlayacaktır. Batılı diplomatik bilgi kaynaklarına göre, Putin, Çinli mevkidaşından, büyük finans merkezlerinin Rus bankaları ile Merkez Bankasının hesaplarını ve Rus finansörlerinin servetlerini dondurmaları durumunda Çin’in bankacılık ve finans alanında kolaylıklar sağlamasını istedi ve Cinping de bu talebi kabul etti. Çin Devlet Başkanı, Rus mevkidaşına Ukraynaya bir askeri operasyon düzenlemesi halinde çok dikkatli olmasını da tavsiye etti. Ona göre, Ukrayna sorununu Rusyanın lehine çözecek bir diplomatik çabanın takip edebilmesi için çok kısa bir süre içinde bu operasyon hedeflerine ulaşmalıydı. Rusların Çin liderinin tavsiye ettiği gibi hızlı bir sonuca ulaşamadan savaşın üçüncü haftasına girmesiyle durum daha karmaşık hale geldi. Rus süper gücü, Ukraynalıların beklenmedik direnişiyle sarsıldı. Rusların Ukraynaya girişlerinin Kırımın ilhakı kadar kolay olacağına, dünyanın işbirliği yapmayıp operasyonu kınamayacağına inanarak hata yaptıklarını düşünüyorum. Rusya’nın kesin sonuca ulaşamadığı her günle birlikte, Ukrayna sorunu, Çinin görmezden gelmesi veya kınamaması zor olan tam bir insani sorun haline geldi. Brookings Enstitüsünün krizin küresel ve özellikle de Avrupa ekonomisi üzerindeki etkisine ilişkin yayınladığı bir çalışmada, Çin ürünlerinin ithalatında Avrupa’da satın alma gücünün zayıflaması nedeniyle Çinin olumsuz etkileneceği belirtildi. Avrupanın pandemi öncesi Çinden ithalatı yaklaşık 560 milyar dolardı. 2020de salgın ve kapanma sırasında 442 milyar dolara geriledi, salgının etkisinin gerilemeye başlamasıyla birlikte rakamlar ekonomik toparlanma belirtileri göstermeye başlamıştı. Ancak çalışmada, Ukrayna savaşının, petrol, gaz, hammadde ve gıda fiyatlarındaki tırmanmanın devam etmesinin yüksek enflasyona ve finansal çöküşe yol açmasından duyulan korku ifade edildi. Çalışma, Çinden yapılan ithalatın 2023ün ilk çeyreğinde 380 milyar doların altına düşeceği tahmininde bulundu. Dünyadaki birçok kişinin gözleri, arabulucu rolü oynaması ve Rusyaya bir uzlaşıyı kabul etmesi amacıyla baskı yapması için Çine yönelmiş bulunuyor. Çin bu gayretten kaçınacak değil, ancak ülkeler arasında var olan çıkarlar mantığı gereğince, Rusyaya yapacağı baskının bedelini talep edecektir ki o da Tayvanın anavatana dönüşünün uluslararası toplum tarafından onaylanmasıdır. Gelgelelim bunun gerçekleşmesini imkansız kılan bir husus var, o da Tayvanın Çin tarafından ilhakının, tüm uluslararası sözleşmelerin, anlaşmaların ve vaatlerin ihlali olmasının yanı sıra, Çini dünyanın en güçlü, baskın ve üstün ülkesi yapacak olmasıdır. Zira Tayvan en gelişmiş mikroçiplerin yüzde 92sini üretiyor ve bunlar, cep telefonlarından bilgisayarlara, radyo ve televizyonlardan arabalara, uçaklara, tıbbi cihazlara, endüstri ve tarım makinelerine kadar (liste daha da uzayıp gidiyor) insanların günlük yaşamlarında kullandıkları araçların birçoğunda kullanılmaktadır. Dolayısıyla Çin Tayvanı ilhak ederse dünyayı kontrol eder hale gelecektir ve bu da kabul edilmeyecektir. Çin, Ukraynanın işgalinde birçok kişi tarafından Rusyanın en önemli müttefiki olarak görülüyor. Ancak, yaklaşık üç haftadır devam eden savaşın ardından, Çinin savaş konusundaki tutumuyla ilgili kafa karışıklığı ve merak zirveye ulaştı. Zira Çin, hem Güvenlik Konseyi hem de BM Genel Kurulu kararları için yapılan oylamalarda, Rusyanın lehine oy kullanmak yerine çekimser kaldı. Rusyaya yönelik yaptırımlar konusunda da Çin, şu ana kadar yardım etmekte çok fazla istekli görünmedi. Çin, diplomasiden ekonomiye Rusyadan desteğini çekiyor gibi görünüyor. Öte yandan, Çin’in savaştan hemen önceki açıklamaları, Pekini Moskovaya tam destek veriyor gibi gösteriyordu. Rusyanın operasyona başlamak için Pekin’deki Kış Olimpiyatları’nın bitmesini beklemesi, Çin Devlet Başkanı’nın Putinden böyle bir talepte bulunduğu yönündeki söylentileri doğruluyor ve bu da, Çinin olacaklardan haberdar olduğu ve Rusya’yı tam anlamıyla bilerek desteklemeye karar verdiği anlamına geliyor. Nitekim Çin bu denklemi uyguladı; işgal başlamadan önce tam destek, ancak başladıktan sonra kademeli bir geri çekilme. Peki, ne oldu? Çin bazı beklenmedik olaylar yüzünden mi fikrini değiştirdi? Yoksa ilk başta Rusyayı saldırmaya teşvik etmeye, ancak savaşın başlamasından sonra yavaş yavaş desteğini geri çekmeye yönelik düzenli bir stratejisi mi vardı? Çin-Rus ilişkilerinin tarihi göz önüne alındığında, Rusyanın kazanması Çinin çıkarına görünmüyor. Çinin çıkarına olan, uzun süreli bir yıpratma savaşıdır, Rusyanın kaynaklarını mümkün olduğu kadar tüketmesi ve mümkün olduğunca zayıflamasıdır. Aynı zamanda, sonunda yenilmesi ve kendisini Batıdan mümkün olduğunca izole etmesidir. Çin-Rus ilişkileri tarihinin büyük bir bölümünde Rusya, Çinin müttefiki değil, düşmanı olmuştur. Rusyanın amacı Çin-Rus ittifakının küçük ortağı olmak değil, başlı başına büyük bir güç olmaktır. İki ülke arasındaki ilişkiler ancak Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra düzeldi, çünkü Rusya Çinin dostluğunu arayacak ve zararsız görülecek kadar zayıflamıştı. Son yıllarda Çin-Rus işbirliğinin temelinde birbirlerini gerçekten güvenilir müttefikler olarak görmek yerine, sadece ABDye karşı ortak bir zemin bulmak vardı. Rusyanın zaferi kesinlikle Çinin çıkarına olmayacaktır. Rusyanın Ukraynayı dahil ederek en geniş etki alanı olan Avrasya Birliğinin nüfusunu 185 milyondan 226 milyona çıkarması, 41 milyon nüfusa sahip bir tampon devleti ortadan kaldırarak NATO ve Avrupa Birliğine karşı stratejik pozisyonlarını güçlendirmesi, onu savaştan öncekinden çok daha güçlü hale getirecektir. Böyle bir değişiklik, belirgin şekilde daha güçlü bir Sovyetler Birliğinin yeniden kurulmasına yakın bir jeopolitik değişiklik olacaktır. Bu ise, Çin ile işbirliğine daha az istekli, kendi süper güç gündemini Çin’in çıkarlarına zarar verebilecek bir kerteye vardıracak kadar sürdürmeye daha istekli, kendisini ABD ve Çin arasında Çinin müttefiki değil, her ikisine de eşit üçüncü bir oyuncu olarak konumlandırmayı hedefleyen bir Rusya anlamına geliyor. Ancak, hala mümkün görünen Rusyanın yenilgisi, özellikle de uzun süreli bir yıpratma savaşının sonunda gelmesi halinde, Rusyanın önemli ölçüde zayıflamasına ve aynı zamanda Batıdan izolasyonuna yol açacaktır. Bu durum Rusya’yı, Çin-Rus ittifakının küçük ortağı olmaktan başka seçeneğinin kalmadığı bir konuma getirecektir. Hatta Rusya’nın Çinin bir uydusundan ibaret hale gelmesini sağlayabilir. Rusyanın şimdiye kadar Çin ile eşit görünmesini sağlayan askeri gücü, bu savaşla sadece dünyanın düşündüğünden daha az tehlikeli olduğunu göstermedi, aynı zamanda ağır kayıplar verdi ve savaş devam ettiği sürece de ağır kayıplar vermeye devam edecektir. Batıdan izole edilmiş zayıf bir Rusyanın, talep ettiği şartlar ne olursa olsun Çin ile müttefik olmaktan başka seçeneği olmayacaktır. Bu, Çine kendisine ihtiyacı olan ve kolay yönetilir bir stratejik müttefik ve Sibiryanın doğal kaynaklarına erişim sağlayacaktır. Rusyanın yenilmesi durumunda Çin için ortaya çıkabilecek tek büyük tehlike, Moskova’da bir rejim değişikliği ve Batı yanlısı bir rejimin başa gelmesi olasılığıdır. Çin, Rusyanın kazanmasını istemiyor çünkü muzaffer bir Rusya başa çıkılamayacak kadar kararlı ve tavizsiz hale gelebilir. Yenilmiş, zayıf ve izole bir Rusyanın ise Çinin uysal stratejik müttefiki olmaktan başka seçeneği olmayacaktır ve bu da Çin’in Sibiryanın doğal kaynaklarına erişmesini sağlayacaktır. Çinin görünüşe göre Rusyanın Ukraynayı işgal etme planlarını en başından beri bildiği, yalnızca savaş başladığında desteğini geri çekmek için Rusyayı bunu yapmaya teşvik ettiği gerçeği göz önüne alındığında, tüm bunlar Çinin başından beri Rusya’nın yenilgisi üzerine bahis oynamış olabileceğini gösteriyor. Her halükarda ve büyük güçlerin çıkarlarını gerçekleştirmek için mücadele ettiği, çatışmayı durdurmak ve yaşanan insanlık trajedilerini sona erdirmek için BM’ye başvurmanın bir yararının olmadığı böyle bir uluslararası çatışmada, İsrail Başbakanı Naftali Bennettin arabulucu olarak rolünün önemi artıyor gibi görünüyor. İsrail’in Ukrayna ve Rusyadaki dar karar alıcı çevrelere yakın isimlerden, büyük finansörler ve sanayicilere kadar çeşitli alanlardan kişilerle derin ve köklü ilişkileri bulunuyor. Güvenilir kaynaklar, servetlerinin 700 milyar dolar olduğu tahmin edilen İsrail vatandaşlığına sahip çok sayıda Rus ve Ukraynalı olduğunu söylüyor ve bunlar, İsrail Başbakanının çözüm çabalarını destekliyorlar. Öte yandan, İsrailin ABD ve AB ülkeleriyle ilişkisinin derinliği de her yerde biliniyor. Kısaca İsrail liderliği, uluslararası sahnede büyüklerle birlikte rol oynama ve böylece dünyanın İsraili savaşların ve krizlerin yaratıcısı olarak görmesine son vererek, dünya barışının yaratıcısına dönüşme fırsatına sahip olduğunu düşünüyor. Bennett cumartesi günü, Kremlinde Putin ile gerçekleştirdiği uzun bir görüşmeden sonra, İsrailin Kudüste savaşan taraflar ile diğer ülkeleri bir araya getirecek bir görüşmenin sponsoru olmasını önerdi. İsrailin arabuluculuk rolünün bu yönde ilerlemesi muhtemel, tabii ki bu arada bölgede İsraili şu anda istemediği veya çabalamadığı bir bölgesel savaşa sürükleyecek olaylar yaşanmadığı sürece.

مشاركة :