Düşük seviyeli bir çatışmada en tehlikeli zaman, güç dengesinin değiştiği ve yeni bir kırmızı çizginin dayatıldığı zamandır. Şimdi Suriyede Rusya güçlerini azaltırken, İran Devrim Muhafızları varlığını artırıyor. İsrail ise, ister nükleer programdan, isterse İranın Suriyedeki füze programından kaynaklansın, İran tehdidindeki kademeli artışın farkında. Bununla Suriyede önümüzdeki hafta veya ay büyük olasılıkla topyekûn bir savaşın başlayacağını kastetmiyorum. Ancak yine de, bu ülkelerden herhangi birinin yanlışlıkla kırmızı çizgiyi aşması, hiçbir ülkenin gerçekten istemediği bir tırmanışı tetiklemesi mümkün. Öncelikle Rusyanın Suriyeden çekilmesini abartmamalıyız. Bu büyük bir geri çekilme değil, Rusya Tarsus’taki deniz üssü ile Hmeymim Hava Üssünü muhafaza ediyor. Bununla birlikte, Suriyede, İran Devrim Muhafızları birimlerinin ve müttefik milislerin, özellikle doğu ve kuzey Suriyedeki Rus kontrol noktalarının ve küçük üslerin kontrolünü üstlendiğine dair yerel raporlar var. İranın Suriyedeki askeri konuşlandırmaya harcayacak daha fazla mali kaynağı bulunuyor. İran Merkez Bankası geçtiğimiz günlerde İran yılının ilk yarısında petrol ihracat gelirlerinin geçen yılın ilk yarısına göre 8,5 milyar dolar artarak 18,6 milyar dolara ulaştığını açıkladı. İç ekonomik sorunlara ve protestolara rağmen Tahran, Suriyeye göndermek için daha fazla askeri güç toplayabilir. Beşşar Esedin bu ayın başlarında Tahrana yaptığı ziyaret, İranın Suriyedeki varlığının ve etkisinin giderek artacağını gösteriyor. Amerikalılar, İranın Suriyenin doğusundaki artan askeri varlığını kesinlikle bir tehdit olarak görecekler. Geçen yıl, bazı küçük ABD üslerine İran insansız hava araçları tarafından saldırılar düzenlenmişti. Doğu Suriyedeki İran yanlısı milisler ile ABD güçleri arasında bazı karşılıklı ateş açma hadiseleri yaşanmasını bekleyebiliriz. Ancak bunlar sınırlı olacaktır. Amerikalılar Suriyede büyük bir savaş istemiyorlar ve henüz orada büyük bir savaş başlatmayı haklı çıkaracak bir stratejik çıkar oluşturmadılar. Buna karşılık İsrail, İran askeri varlığıyla bağlantılı stratejik bir ulusal çıkar belirledi; İranın Suriyede güdümlü füzeleri konuşlandırmaya yönelik devam eden programı İsrail hedeflerine ciddi zararlar verebilir. Buna dayanarak İsrail Hava Kuvvetleri İran hedeflerine düzenli olarak hava saldırıları düzenlemeye devam ediyor. İsrail hava saldırısının ortasında Suriye hava savunma füzelerinin 2018de bir Rus askeri nakliye uçağını düşürmesi ve 15 Rus askerinin ölümünün ardından kendisinden öfkeli mesajlar gelse de, Moskova, geçmişte İsrailin bu hava saldırılarına yeşil ışık yakmıştı. Ruslar bu olaydan sonra Suriyeye S-300 hava savunma füzeleri göndermişlerdi, ancak İsrailliler ve Ruslar koordinasyonu yeniden sağladılar ve İsrail saldırıları devam etti. İranın Suriyedeki yeni konuşlandırması İsrail hava saldırılarının yoğunlaşmasına yol açarsa, iki potansiyel tehlike var; birincisi, İranlılar henüz İsraillilerin saldırılarına yanıt vermediler. İran’ın sabrının belki de sınırı yok ve Suriyedeki güçleri arasında yaşanan kayıplar konusunda belirlediği bir kırmızı çizgi bulunmuyor. Öte yandan İran’ın bir kırmızı çizgisi varsa, İsrailliler bunu henüz bulamadığından, İranın misillemesi bir sürpriz olacak. İranın yanıt verme kararı aynı zamanda Tahrandaki siyasi rekabetin boyutunu da yansıtacak. İranın iç politikaları, İran ile uluslararası güçler arasında nükleer programına ilişkin anlaşmayı dikkate alıyor. İran misillemede bulunup karşılık verdiğinde, İsrail hızla saldırıları tırmandıracaktır. İran’ın iç politikasına daha az önem verecek, caydırıcılığı yeniden tesis etmekte daha kararlı olacak ve bu nedenle daha sert bir şekilde vuracaktır. Bu durumda İsrail ile İran arasındaki gerilimin nerede son bulacağı belli değil. Buna ilaveten Ruslar, 13 Mayısta Masyafa yaptıkları saldırıda ilk kez İsrail savaş uçaklarına S-300 füzeleriyle karşılık verdiler. Suriye rejimi sistemin radarını tam olarak kullansa da bu füzeler doğrudan Rus kontrolü altında olduğundan İsrail savaş uçakları için büyük bir tehdit oluşturmuyorlardı. Ancak bu olayda, Rusya’nın mesajı açıktı ve nedeni de Masyafın Rus Hmeymim Hava Üssünden sadece 70 kilometre uzakta olması olabilir. Ruslar radarlarını kullanıp İsrail savaş uçağını gerçekten tehdit etselerdi, İsrail kırmızı çizgisini geçmiş olurlardı. İsrailin Suriyedeki Rus hedeflerine yönelik saldırıları da Rusyanın kırmızı çizgisi. İsrail 13 Mayıstaki saldırısı ile Rusyanın kırmızı çizgisine yaklaştı, ancak Rusyanın tepkisi temkinliydi. Bu nedenle, önümüzdeki haftalarda, İranın Suriyede daha fazla konuşlanması İsrailin yoğun hava saldırılarını tetiklerse, Suriyede birçok gerilim senaryosu muhtemel hale gelecek. Olumlu olan taraf, Rusya’nın, İsrailin Ukrayna konusundaki bazı eylemlerinden rahatsızlık duyması, fakat özellikle Türkiyenin Rus askeri uçaklarına hava sahasını kapatması ile Rusya’nın Suriyedeki lojistik hizmetlerinin zorlaşması ışığında, Ortadoğuda büyük bir savaş istememesidir. Suriyede dengelerin gelişmesi ve kırmızı çizgilerin yeniden çizilmesiyle, ülkelerin karşı karşıya olduğu zorluk bunlardan birini yanlışlıkla aşmamaktır.
مشاركة :