Fransız resmi kaynaklar, "kırmızı çizgileri" aşmaya devam etmesi halinde İran’ı, 2015 anlaşmasının imzalanmasından sonra kaldırılan nükleer dosyayı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine geri göndermeye yol açacağı konusunda uyardı. Tahrana uluslararası yaptırımların yeniden uygulanması anlamına gelen "snap back (geri tepme)" mekanizmasını harekete geçireceği konusunda uyardı. Bu mekanizmayı farklı kılan ve ona caydırıcı bir boyut kazandıran, yaptırımların BM Güvenlik Konseyinde yeni bir kararın oylanmasını gerektirmemesi ve bu nedenle yaptırımların otomatik olarak yeniden uygulanabilir olmasıdır. Bu gerçek, İranın dosyayı Güvenlik Konseyine devretme yetkisine sahip olan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEA) Yönetim Kurulunun aldığı kararlara tepki göstermesine neden oluyor. UAEA Guvernörler Kurulunun her yeni kararından sonra İran, ya geçen Haziranda olduğu gibi uluslararası müfettişlerin çalışmasını zorlaştırıyor ya da son kararın akabinde olduğu gibi uranyum zenginleştirme seviyesini yükselterek yanıt veriyor. Parise göre, Tahranın bir yandan anlaşmadaki yükümlülüklerinin çoğundan vazgeçmesine, diğer yandan UAEA’nın talebine yanıt vermemesine rağmen, bugüne kadar net adımlar atmasını engelleyen nedenin zenginleştirilmiş uranyum konusunda Batıyla müzakere yolunu kesin olarak kesmekten kaçınma arzusuna dayanıyor. Fransa, İranın nükleer silah sahibi bir devlet olmasını engellemek için nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmayı hala en iyi yol olarak görüyor. Yaygın olarak dolaşan bilgilerin aksine, güvenilir kaynaklar İranın nükleer programının karar verildiği takdirde bir atom silahı üretme kabiliyetine ulaşabileceği nükleer eşiğe henüz ulaşmadığını doğruladı. Eylül ayının ortasında protestoların başlamasından bu yana nükleer dosya ortada yok, ancak İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan zaman zaman onu yeniden uygulamaya koymaya çalışıyor. Avrupalı arabulucunun müzakerelerdeki çıkmaza “çözüm bulma” çabalarına ilişkin dün yaptığı konuşmasına rağmen Paris, sorumluluğun İran’da olduğu gerçeğine dayanan yaklaşımında ısrarını sürdürüyor. Paris’e göre İran, Avrupa Birliğinin (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in geçen yaz yaptığı önerileri kabul etmeli; bahane üretmeyi ve yeni taleplerde bulunmayı bırakmalı. İran ile ilişkileri sürdürme isteğinde olan Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, İranlı mevkidaşı İbrahim Reisi ile önümüzdeki haftalarda bir görüşme planladığını söyledi, ancak belirli bir tarih belirtmedi. Fransız kaynaklarına göre geçtiğimiz günlerde dört İranlı kadın aktivisti Elysee Sarayı’nda kabul eden Macron "devrim" olarak tanımladığı rejim karşıtı protestolara desteğini devam ettiriyor. İran kaynaklarından alınan bilgilere göre İran cephesinde, Paris-Tahran ilişkilerine dair olumlu olarak nitelendirilebilecek hiçbir unsur görünmüyor. İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, dün yaptığı açıklamada, UAEA Guvernörler Kurulu’nda diğer ülkelere İrana kınama ve uyarı bildirisi yayımlanması için baskı yapan Fransanın da içinde bulunduğu dört Batılı devlete tepki gösterdi. Paris Hükümeti, İranın rejim krizi, nükleer kriz ve bölgesel olmak üzere üç boyutlu bir kriz yaşadığına inanıyor. Ayrıca Paris İran’ı bölgedeki istikrarsızlaştırıcı eylemlerden, Kızıldeniz ve körfez güvenliğini tehdit etmekten, bölge ülkelerinin içişlerine karışmaktan ve Rusya-Ukrayna savaşına etki etmekten sorumlu tutuyor. Bir başka sorun ise Parisin "devlet rehineleri" dediği yedi Fransızın Tahranın elinde oluşu. Fransa, İranda iki ayı aşkın bir süredir yaşananların İran toplumunda derin ve yaygın bir krizin ifadesinden başka bir şey olmadığını düşünüyor. Söz konusu kaynaklara göre, Cumhurbaşkanı Macron birçok kez devrim olarak nitelendirdiği protestoların, bazı aktivistler için idam kararı çıksa dahi, güçlü toplumsal saiklerden kaynaklandığı için devam edeceğini söylüyor. Paris, İrandaki gelişmeleri "son derece tehlikeli" olarak görüyor. Mevcut hareketin rejim için bir tehdit oluşturup oluşturmadığı hususunda kaynaklar doğrudan bir yanıt vermekten kaçınıyor. Rejimin üzerine inşa edildiği temellerin bugün halk tarafından reddedildiğini ve bunun da rejimin bazı şeyleri gözden geçirmesine sebebiyet vereceğini ifade eden kaynaklar, bu durumun protesto hareketlerinin başarılı olduğuna işaret ettiğini belirtiyor. Paris, Fransızları hedef alıp onları rehin tutan İranın davranışını açıklayan üç temel neden olduğuna inanıyor. İlki, rejimin iç protestolar ve dış baskılar altında olmasıdır ki böyle bir durumda konuyu başka yöne çekmek gerekir. İkinci sebep, Tahranın büyük şeytan "Amerika" ve küçük şeytan "İsrail" dışında yeni bir "günah keçisine" ihtiyacı olmasıdır. Üçüncü unsur ise, İran istihbarat servisinin yurtdışında tutulan İranlıları takas yoluyla alabilmek için ellerinde onlara karşılık verebilecek yabancıların bulunması gerekliliğidir. Fransanın yaşadıkları birçok Batı ülkesinde de aynı. Bugüne kadar Cumhurbaşkanı Macron, geçen yıl ağustos ayında Bağdatın ev sahipliğinde olduğu gibi bölgenin tüm ülkelerini içeren Ammanda "Bağdat 2" Uluslararası Su Konferansının düzenlenmesi çağrısında bulunmaya kararlı. Ancak, İranın iç durumu ve bölgesel krizler göz önüne alındığında belki de Tahran’ın katılamayacağı böyle bir konferansa İran’ı davet etmenin anlamsız olacağı da bir gerçek.
مشاركة :