Şu anda Almanyada tutuklu yargılanmak üzere cezaevine gönderilen Reichsbürger (İmparatorluk Vatandaşı) örgütüne mensup olduğundan şüphelenilen şahıslar ne kadar tehlikeli? Haklarında ne kanıtlanabilir? Geçen çarşamba gününden bu yana toplanan delilleri inceledikten sonra bu sorulara en kısa sürede cevap vermek mümkün. Şarku’l Avsat’ın Alman Haber Ajansı’ndan (DPA) aktardığı habere göre Alman yetkililer, kanıt toplamak ve şüpheli komplocuları tutuklamak için haftalar boyunca hazırlıkların yapıldığını ve birçok Alman eyaletinden güvenlik servislerinin göreve çağrıldığını ifade etti. 7 Aralık’ta düzenlenen operasyona “Schatten (Gölge) Operasyonu” adı verilirken, İmparatorluk Vatandaşı örgütüne mensup önemli isimlerin yakalanmasından sonra bile hala bazı konular aydınlığa kavuşmuş değil. Yetkililer, grup üyelerinin şiddete başvurmaya hazır olduklarını ve kendilerini demokratik düzene karşı bir darbe olması durumunda liderliği üstlenecek öncü bir grup olarak gördüklerini düşünüyorlar. Ancak sanıkların yargılanması durumunda delil sunulmasının kolay olmayacağını gösteren pek çok şey var. Zira örgüt içinde kabul gören bazı teoriler o kadar tuhaf ki, hayali düşüncelerle gerçekler arasında belirleyici bir çizgi çizmek çoğu zaman zor oluyor. Bu her şeyden önce, yabancı partilerden oluşan bir koalisyonun Almanyaya müdahale edeceği teorisi için geçerli. Şüphelilerden bazıları ile örneğin Pforzheim şehrinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadele önlemlerine muhalefet eden alıu karşıtı "Querdenker" hareketinin ile iç içe geçmiş durumda. Örneğin tutuklananlar arasında, komplo teorisyenlerinin protestolarına katılan ve polislikten ihraç edilmesi yönündeki karara karşı kendisini hukuki olarak savunan bir polis var. Şu bir kesin ki, grup üyelerinin sosyal medyadan yaptığı açıklamalarda Kovid-19 salgını sürecinde getirilen kısıtlamalar da rol oynadı. Şüphelilerden bazıları birbirini çok uzun süredir tanıyor. Örneğin tutuklananlardan ikisinin, 90lı yıllarda Alman ordusunda, daha sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı’na (KSK) kısmen entegre edilen 251. Paraşüt Taburunda birlikte görev yaptığı tespit edildi. Ancak geçtiğimiz çarşamba günü yapılan baskınlarda çok sayıda silah ele geçirildi. Paylaşılan bir ön listeye göre bu silahlar, kılıç ve tatar yayının yanı sıra ağırlıklı olarak işaret fişeği veya kurusıkı tabancalardan oluşuyor. Başka bir deyişle bunlar, örgütün hazırlamakta olduğu varsayılan darbe senaryosu için yeterli donanıma sahip silahlar değil. Baskınlar ise henüz sona ermedi. Baskınlardan sonra gerçek kurşun atan sadece bir karabina ve iki uzun tüfek bulunduğu gerçeği göz önüne alınırsa, şu sorular ortaya çıkıyor: Hala ortaya çıkmamış silah depoları olabilir mi? Şüpheliler planlanan baskıdan bir şekilde haberdar olup silahları zamanında saklamışlar mıdır? Güvenlik kaynaklarından alınan verilere göre, şüphelilerin birçoğunun atıcılık sporları için silah ruhsatı var. Kaynaklar, sanıklardan birinin üzerinde milletvekillerinin isimlerinin yer aldığı bir listenin bulunduğunu ve içinde herhangi bir not bulunmadığını belirtti. Bu da bu listenin ne gibi bir önemi olduğunun belirsiz kalmasına yol açıyor. Ancak kaynaklar, bu konunun ilgili siyasilere bildirildiğini söyledi. Öte yandan Alman Parlamentosu Sol Parti İçişleri Komitesi Üyesi Martina Renner, şüpheliler arasında Almanya için Alternatif Partisi’nden (AfD) Milletvekili Birgit Malsack-Winkemannın bulunmasına şaşırmadığını söyledi. Renner “Hukuki ve siyasi düzeyde AfDnin kapatılması için tartışmalara başlanması gerekiyor” dedi. Ancak, bu adımın atılması için büyük şartların olduğunu da belirtti. Grubun sadece şiddete eğilimli olması yeterli olmayabilir. Ayrıca Federal Anayasa Mahkemesi partinin kapatılması için, anayasaya aykırı amaçlarını gerçekleştirme olasılığına ilişkin işaretlerin yanı sıra partinin ortadan kaldırmayı amaçladığı özgür demokratik temel sisteme karşı ölesiye saldırgan bir duruş sergilemesi gerektiğini’ belirtiyor. Yeşiller Partisi İçişleri Komitesi üyesi Marcel Emmerich bu konuda şu açıklamada bulundu: “Sanıklar arasında eski bir AfD milletvekili, bir yargıç ve emniyet teşkilatının mevcut ve eski mensuplarının bulunması toplum ve devlet olarak uyanık ve güçlü olmamız gerektiğini gösteriyor. Bu ülke için kimlerin çalışıp hüküm verdiğine iyi bakmalıyız.” Almanyada grubu aylarca izleyen iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Thomas Haldenwang da böyle düşünüyor. Haldenwang, federal ve eyalet düzeyindeki güvenlik kurumlarında çalışan kişilerin güvenlik kontrollerinin gelecekte daha doğru ve daha sıkı şekilde yapılmasını umduğunu dile getirerek bunun, aşırılık yanlılarının bu kurumlara gelmesini ve silahlara erişmelerini engelleyeceğini belirtti. Almanya Başsavcılığı geçtiğimiz çarşamba günü ‘İmparatorluk Vatandaşı’ örgütüne mensup olduklarından şüphelenilen 25 kişi hakkında tutuklama emri çıkarmıştı. Başsavcılık, grup üyelerinin tutuklanması için başlatılan operasyona yaklaşık 3 bin polisin katıldığını belirtmişti. Operasyon, özellikle operasyona katılan özel kuvvetlerin sayısı göz önüne alındığında Alman polisinin radikallere karşı Almanya Federal Cumhuriyeti tarihindeki en büyük operasyonlarından biri sayılıyor. Başsavcılık, tutuklananlar arasında liderleri de olmak üzere 22 kişiyi terör örgütü üyeliği ile suçlarken, diğer üç kişiyi gruba destek sağlamakla itham ediyor. “İmparatorluk Vatandaşı” örgütünün üyeleri, Nazi rejiminin 1945’te çökmesinden sonra kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti rejimini ve yasalarını tanımıyor. Vergi ve sosyal ödenekleri ödemeyi reddediyorlar. 1871-1918 yıllar arasında hüküm süren Alman İmparatorluğunun (Deutsches Kaiserreich) hâlâ var olduğunu ve demokratik rejimin yıkılması gerektiğini savunuyorlar.
مشاركة :