Hayat, insanın sahip olduğu tek değerdir. Hayat, insanın sahip olduğu tek zenginliktir. Mal-mülk, makam, mevki, şöhret ve itibar hepsi gelip geçici şeylerdir.İnsanın hayat bilincine ve sevincine sahip olması lazımdır. İnsanın hayat bilincini ve sevincini körelten, körleştiren ve ortadan kaldıran anlayışlar, inançlar, kurumlar ve pratikler otoriter ve totaliter güçler tarafından uydurulmuştur. İnsan, hayatıyla birlikte hep güç odaklarının kurbanı haline getirilmiştir. İnsandan, hep uyduruk kurgular, inançlar ve yalanlar uğruna hayatından vazgeçmesi istenmiştir.İnsanın önündeki en önemli meydan okuma, kendini ve hayatını hiçbir şey uğruna harcamayan, adamayan ve yok etmeyen sahici bir antroplojiye sahip olmasıdır. Tarih boyunca insanlık, birçok yazılı ve sözlü eser meydana getirmiştir. Bütün felsefi, bilimsel, edebi, mitolojik ve teolojik kaynaklar, insanlığın ürünleridirler. Yazıldıkları dönemin ve zamanın sosyal, siyasal, zihinsel ve kültürel ortamının ürünü olan eserler, hiçbir şekilde çağ ve zaman üstü olma anlamında evrensel değildirler. Bütün eserler, yereldirler, antropolojiktirler ve tarihseldirler. İnsanlığın ürünü olan hiçbir kaynak, insanüstü otorite haline getirilip insanlığa dayatılamaz. İnsan, hiçbir kaynağa veya esere bağımlı bir köle olmamalıdır. Bütün kaynaklar ve eserler, insana ve hayata hizmet ettikleri sürece değerli ve işlevseldirler.Bütün kaynakların sınırlılıkları olduğunun farkında olması gereken insan, hiçbir esere bağımlı olmamalı ve düşünmeyen bir köle olmamalıdır. Bütün eserler, insana ve hayata hizmet etmelidir. İnsan, hiçbir insani ürüne hizmet etmemelidir. Bütün insanlar, hatalı, eksik ve kusurlu varlıklardır. Hiçbir insan, kusursuz, hatasız ve kusursuz değildir. Bir insanı hatasız, kusursuz ve eksiksiz olarak kurgulayıp onu mitolojik model haline getirmek, insanın, hayatın, tarihin gerçekliklerine uygun değildir.Putperestlik, insanların bir başka insanı mutlak bir şekilde hatasız, kusursuz ve günahsız olarak kurgulaması ve ona bağımlı hale gelme halidir. İdeal, mükemmel ve hatasız şekilde kurgulanan bütün modellerden, otoritelerden ve efsanelerden insanın özgürleşmesi lazımdır. İnsan için en iyi örnek, insanlığın bütün tecrübesinden dersler çıkarması, ondan sürekli olarak yeni bilgiler ve tecrübeler öğrenmesidir. İnsan, insanlığın öğrencisi olmalıdır. İnsanlık tecrübesi dışında insana öğretmenlik yapacak hiçbir model, örnek, kaynak, rehber ve kılavuz yoktur. Tarih boyunca sosyal, siyasal, kültürel, etnik ve dini gruplar, birbirleriyle hep servet, hakimiyet ve şehvet uğruna birbirleriyle çatışmış, savaşmış ve mücadele içinde olmuşlardır. Servet, hakimiyet ve şehvet uğruna yapılmış hiçbir grubun mücadelesi, insanlık için manevi, ahlaki, hukuki, bilimsel , sanatsal hukuksal ve sosyal alanlarda yol gösterici olamaz. Belirli bir tarihi dönemde yaşamış olmak, hiçkimseyi bilim, felsefe, maneviyat, toplum ve siyaset ve hukuk alanlarında takip edilmesi gereken örnek nesil, model ve mürşid haline getirmemektedir. İnsan, tarihte yaşamış hiçbir grubun takipçisi olmaya mecbur değildir.Tarihin belli bir döneminde yaşamış hiçbir grup, insan için ebedi örnek ve model değildir. İnsanlar, hayatlarını akıllarına ve arzularına göre yaşama hakkına sahiptirler. İnsanın aklını ve arzusunu ortadan kaldırıp onu kendilerine bağımlı hale getirmeye, onu kontrol etmeye ve sömürmeye kalkan, insana ve hayata düşmanlık etmekten başka hiçbir şey ortaya koymayan hurafeler, inançlar, yalanlar ve yanılgılarr sürekli olarak üretilmektedir. İnsana rağmen ve insan karşıtı nitelikte bir grup insanın ürettiği yalanlara, yanılgılara ve hurafelere hiçbir şekilde insanın kanmaması, akılla ve arzuyla insanın hayata sarılması gerekmektedir.Akla, hayata ve insana düşmanlık edenler, kendi çıkarlarını putlaştıran insanlıklarını yitirmiş şeytan müsveddeleridir. Hiçbir felsefe, ideoloji, kültür, kimlik, inanç veya değer, mükemmel değildir. Yeryüzünde tarih ve toplum içinde gerçekleşen her şey, insanidir. İnsani olan hiçbir inanç, düşünce, pratik ve kurum mükemmel değildir. İnsan, insani olan hiçbir şeye köle ve dilenci olmamalıdır.İnsan, insani nitelikteki hiçbir şeyi, kendi üstüne çıkarmamalıdır. Tarih ve toplum içinde üretilen ve yaşanan her şey, hiçbir şekilde insan üstü olamazlar. Her şey, insan altıdır. Yaşama bilincine ve sevincine sahip olmak için insan, her şeye, insan ve doğa üstü olarak değil insan ve doğa altı olarak bakmalıdır.İnsana gelen her şey, insandan ve doğadan gelmektedir. İnsanlık tarihi, mağaralarda, adalarda, ağaçların altında, kuytu yerlerde, inzivalarda, akademilerde, gizli yerlerde doğan sayısız felsefe, sanat, inanç ve sosyal hareketini bünyesinde barındırmaktadır. İnsana ve doğaya dair yeni bir şey söylemeyen, kadına ve erkeğe onurlu ve özgür bireyler olarak bakmayan, şiddeti, kapalılığı ve fanatizmi dayatan, insanlığın hikmet, bilgi ve birikim kaynaklarını kurutan, cehaleti kutsallaştıran, insanı akıldan, arzudan ve aşktan kopartan yıkıcı, yalancı ve yanılgısal birçok kurgu üretilmiştir. İnsan, yüceltilen cehalet yerine akıldan ve hayattan beslenen bilgiye, hikmete ve tecrübeye yönelmelidir. Akıldan, arzudan ve aşktan beslenmeyen, büyümeyen ve gelişmeyen kişiler, kaynaklar, gruplar ve güçler, insana, hayata ve doğaya düşmanlık beslemekte ve kin duymaktadırlar. Sahte yasaklar, suçlar ve sınırlar inşa ederek insanı, kendisinden ve hayattan koparan dayatmalar üretilmekte ve kurgulanmaktadır.Suç ve ayıp adı altında insana, yaşamamak erdemlilik ve doğruluk olarak dayatılmaktadır. Onurlu ve özgür birey olarak insanın tek görevi, sevinçle, coşkuyla ve bilinçle hayatını akla, bilgiye, düşünmeye, sorgulemaya ve sormaya dayalı olarak yaşamaktır.
مشاركة :