Moskova’nın Fetih, Hamas ve diğer gruplar arasındaki bir müzakereye ev sahipliği yapmasının hiçbir faydası yok. Yine Katar’ın benzer önerisinin de hiçbir bir yararı bulunmuyor. Belki de Katar’ın önerisi, Filistindeki anlaşmazlıkları derinleştirmeyi amaçlıyordur. Ulusal yönetim, Kurtuluş Örgütü ve İslami Direniş Hareketi arasındaki sorun, sadece resmi ve gayri resmi yüksek makamların paylaşılmasına yönelik bir anlaşmazlık ve görüş farklılığı değildir. Aksine bu, iki taraf arasındaki var olma mücadelesidir. Taraflardan birisi fiili olarak Türkiye, Katar ve İran’ın desteğini alan uluslararası bir yapıya sahip Müslüman Kardeşler (İhvan) Örgütü’dür. İhvan, tüm başarılarla birlikte Filistin’in tarihi durumunu yok etmek ve ABD Başkanı Donald Trump’ın yeterli açıklama yapmadan öne sürdüğü Yüzyılın Anlaşması’na dayanarak Binyamin Netanyahu döneminde bile İsrail’le anlaşarak Gazze Şeridi’ni beklenen Filistin devleti olarak ilan etmek istiyor. 30 yılı aşkın bir tecrübenin ardından şu kesin olarak bilinmektedir ki Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat (Ebu Ammar), Kurtuluş Örgütü’ne katılmasını ikna konusunda Hamas Hareketi’nin peşinden koştu. Arafat, Hamas’a Filistin Ulusal Meclisi’nde üçte bir üyeye sahip olmasını yani ulusal mecliste Fetih’in resmi olarak sahip olduğunun iki katı üyeye sahip olmasını teklif etti. Fakat Hamas, 2007 yılında gerçekleştirdiği kanlı darbenin ardından gerçekler ortaya çıkana kadar bunca yıldır manevra ve pazarlık yapmaya ve önerileri reddetmeye devam etti. Bu çerçevede şunu da unutmamalıyız ki Kral Abdullah bin Abdülaziz gözetiminde, 2007 yılında, Fetih, Kurtuluş Örgütü ve Filistin ulusal yönetimiyle Hamas arasında bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmayı Hamas’ın yerine Halid Meşal ve İsmail Haniye imzaladı. Fakat Katar, İhvan, İran ve Türkiye’nin baskısı altındaki İslami Direniş Hareketi çok geçmeden bu anlaşmadan vazgeçti. Söz konusu anlaşmanın imzalanmasından yaklaşık 4 ay sonra da Hamas, Gazze Şeridi’ndeki meşhur kanlı darbesini gerçekleştirdi. Filistin devriminin başlamasından 22 yıl sonra Hamas’ın Fetih, Kurtuluş Örgütü ve diğer gruplara alternatif olması için İhvan tarafından kurulduğu kesin olarak anlaşılmasına rağmen Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (Ebu Mazen), Mısır’ın isteğine karşılık vererek Kahire’deki çeşitli toplantılarda ve görüşmelerde Hamas’la müzakerelere devam etmeyi kabul etti. Fakat bu müzakerelerde hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Öte yandan Hamas, Gazze Şeridi üzerindeki hâkimiyetini tamamlama işlemlerine ve ulusal yönetimin Gazze’deki varlığını yok etmeye devam etti. Buna paralel olarak İsrail’in Batı Şeria’da yaptığı gibi Gazze’de de bir dizi tutuklama, zulüm ve işkence yaşandı. Bunun üzerine Hamas’la yapılacak herhangi bir anlaşmanın umut getirmeyeceği kesin olarak ortaya çıktı. Öyle ki kararların Hamas’ın elinde değil de aksine uluslararası İhvan Örgütü’nün, Şeyh Karadavi’nin, Katar’ın ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde olduğu kesinleşti. Türkiye gibi bir devleti ve konumunu İhvan komplosuna alet etmemesi ve tüm bölgede olumlu bir rol oynaması konusunda Erdoğan’a yönelik ciddi bir güven vardı. Bunun için Rusya’nın davetine karşılık verse bile Hamas Hareketi’nin kendi tutumunu değiştirmesi konusunda hiçbir umut yok. Zira Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Halk Cephesi’yle Demokratik Cephe, Rusya’nın davetini memnuniyetle karşıladı. Öyle ki Halk Cephesi’yle Demokratik Cephe halen Marksist-Leninist bir çizgi izliyor. Marksist-Leninist görüş, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte çöktü ve yerine başında Vladimir Lenin’in değil de “eski yoldaş” Vladimir Putin’in bulunduğu Rusya devleti kuruldu. Bilindiği üzere Rusya, Moskova’yı ziyaret etmesi için Hamas Hareketi’nin yeni lideri İsmail Haniye’ye bir davet gönderdi. Ancak çok geçmeden bu davetinden vazgeçerek iptal etti. Öyle görünüyor ki Rusya, eski davetini Fetih Hareketi’ni ve Filistin’deki diğer grupları kapsayan bu yeni davetle değiştirdi. Öyle ki Filistinli diğer gruplarla Fetih Hareketi, Kurtuluş Örgütü ve ulusal yönetim arasında herhangi bir sorun yok. Tabii burada kastedilen gruplar Ahmed Cibril Cephesi, Arap Cephesi, Suriye Yıldırım Kuvvetleri, Halk Direniş Cephesi ve Filistin Cephesi değil aksine Halk Cephesi’yle Demokratik Cephe’dir. Fetih Hareketi’nin ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Moskova’nın ve Rus yönetiminin nezdinde ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğu konusunda kesinlikle hiçbir şüphe yok. Unutmamalıyız ki bu konum, Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır’ın 1968 yılında Sovyet Moskovası ziyareti sırasında Yaser Arafat’a eşlik ettiği zamandan beri devam ediyor. Aslında Sovyetler Birliği, özellikle 1982 yılında Beyrut Savaşı sırasında hem tutumuyla hem de silahla Filistinlilere ve Filistin Kurtuluş Örgütü’ne yönelik desteğini uzun süre devam ettirdi. Bilindiği üzere Hamas her halükarda 1987 yılında kurulduğundan beri kendisini Filistinli olmaktan ziyade İhvan merkezli uluslararası bir hareket olarak görüyor. Bu da Fetih Hareketi’nin tüm ilgisini iç işlerine yoğunlaştırması ve tam birliğini yeniden kazanması gerektiği anlamına geliyor. Özellikle Muhammed Dahlan (Ebu Fadi), Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’a en yakın kişilerdendi. Öyle ki Abbas’ı ve Dahlan’ı Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’a isyan etmeye çalışmakla suçlayanlar var. Fetih Hareketi’ndeki bu yeni çatlaktan önce pek çok bölünme ve ayrılma girişimlerinin meydana geldiği biliniyor. Hem Ahmed Hasan el-Bekir hem de Saddam Hüseyin döneminde Irak rejimi adına faaliyet gösteren Sabri el-Benna’nın (Ebu Nidal), Ebu Musa’nın, Ebu Halid el-Umle’nin ve Nemir Salih’in (Ebu Salih) ayrılması bu girişimlere birer örnektir. 1982 yılında Beyrut’tan çıkmasının ardından Fetih Hareketi’ni kuşatmak ve Ebu Ammar ile Kurtuluş Örgütü’nü zayıflatmak için ayrılık girişimleri gerçekleşti. Diğer yandan Filistin meselesini barışçıl yollarla çözmeye yönelik ciddi girişimler de mevcut. Hafız Esed’in katıldığı İkinci Fas Zirvesi buna örnektir. Öyle ki Hafız Esed, Beyrut’tan çıkmasının ardından tarihi Fas şehrinin havalimanında Arafat’ı karşılamak için Arap liderlere iştirak etmedi. Burada Ebu Ammar’a karşı başlatılan önceki ayrılık girişimlerinin Muhammed Dahlan’ın girişiminden daha tehlikeli olduğunu kastediyoruz. Zira Dahlan, kendisini ve beraberindekileri Fetih çizgisinde, Kurtuluş Örgütü ve ulusal yönetim içerisinde görüyor. Filistin meselesinin kritik bir süreçten geçtiği ve İhvan merkezli Hamas Hareketi’nin ana başlığı Yüzyılın Anlaşması ve Gazze Şeridi’nde beklenen Filistin Devleti olan ciddi bir komplonun içine girdiği bir vakitte bu alanda uzun bir deneyime sahip ve aynı zamanda Fetih Hareketi’nin bütünlüğüne en fazla özen gösterenlerden birisi olan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbasın bu çatlağı onararak kendisine en yakın kimselerden birini “kardeş” olarak geri kazanması kolay olacaktır.
مشاركة :