Üzerinden geçen 8 yılın ardından Arap Baharı devrimlerinin aslında bahar olmadığını, şiddetli ve sert bir kış olduğunu düşünen Amr Musa, bununla birlikte bazı tarafların Arap Baharı devrimleri hakkında birer komplo oldukları nitelendirmesini reddederek, “Yaratıcı kaos teorisinin sahipleri bunu açıkladılar, gizlemediler. Bilakis, patlak vermeden önce yıllarca gözler önündeydi” ifadelerini kullandı. Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa, Independent Arabia ile yaptığı özel röportajının bu son bölümünde, Sykes-Picot döneminin sona erdiğini, bir daha tekrarlanamayacağını ve Sudan vatandaşlarının dış güçlerden daha fazla bölünmeye hazır olduğunu söyledi. Arap dünyasının Türkiye, İran ve Katar rolü ile Müslüman Kardeşler dosyası gibi yeni Ortadoğu projesini uygulamaya yardımcı olan birçok veri sağladığını kabul eden Musa, Suudi Arabistan deneyiminin -öncekilerden farklı yeni bir görünüm ve yönün ortaya çıkmasıyla birlikte- iyi bir deneyim olduğunu ve tüm Körfez bölgesinde etkili olacağını belirtti. Musa, Arap Birliği Genel Sekreteri olarak görev yaptığı sırada, NATO’nun Libya’yı vurmasına yardım ettiğine dair suçlamalarına ilk kez yanıt verdi ve kendisi hakkında bu iftirayı atanlar ile ilgili olarak, “Arap dünyasını, Arap Birliğini veya beni dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla kırmak isteyen insanlar var” ifadesini kullandı. Ayrıca Musa, Kaddafi’nin neden kendisinden Arap Dışişleri Bakanı olmasını istediğini ve Ümmü Gülsüm’ün ‘Gözyaşlarını isyan etmiş görüyorum’ şarkısının sırrının ne olduğunu açıkladı.Yeni Ortadoğu Yeni Ortadoğu projesi, Arap Baharı Devrimlerinin bir sonucu olarak birçok Arap ülkesinin başkanlarının değişmesine rağmen hala devam ediyor mu? -Bunu zaten yaptılar, ancak uygulamanın çok zor olduğunu gördüler. Sykes-Picot dönemi ve ‘oturtup bir harita çizerek kendi gizli emellerine göre haritayı taksim etme’ meselesi sona erdi. Şimdi hiçbir şey gizli değil ve başarmayı düşündüğünüz şeyden dakikalar sonra bütün dünya haberdar oluyor. Mesela sabah uyandığım anda Mısırın yarısını, Tunusun yarısını, Fasın yarısını veya başka bir Arap ülkesinin yarısını yerinde bulamamam mümkün değildir. Bu boş bir konuşma. Bu gerçekleşirse, uzun sürmeyecek ve ciddi rahatsızlıklara yol açacaktır.Fakat Sudan gibi bazı Arap ülkelerinin bölünmesi gerçekleşti? -Evet, bu oldu fakat koşullar farklıydı. Mesela yaşanan tüm acılara rağmen Irak bölünmedi, Iraklılar bunu reddetti. Sudan vatandaşları dış güçlerden daha fazla bölünmeye hazırdı.“Arap dünyasında çok büyük bir problemimiz var. Bunu, Arapların Yemen, Suriye ve Libya gibi bir dizi dosyaya karşı olan tutumlarındaki çatışmalarda görüyoruz.” Mübarek, Kaddafi, Ebu Mazen ve Salih ile (Amr Musa Arşivi)Peki, yeni Ortadoğu projesi halihazırda hangi temel üzerinde uygulanmaktadır? -En önemli ve en tehlikeli olan şey, bazı süper güçlerin politikalarını, bazı bölgesel politikaların cesaretini ve Arap politikalarının zayıflığını perdeleyen belirsizliktir. Bütün Ortadoğu’yu değiştirme sürecinin derinliği ne kadar? Aynı zamanda bu değişim, aşırılıkçılık ve onunla yüzleşme meselesi ile ilgili. Bunun içine bazı süper güçlerin bölgedeki bazı silahlı örgütlere yönelik bilinen tutumunun yanı sıra, Türkiye ve İran’ın terörizm konusundaki politikası da giriyor.Arap dünyasının, Türkiye, İran ve Katar rolü ile Müslüman Kardeşler dosyası gibi yeni Ortadoğu projesini uygulamaya yardımcı olan birçok veri sağladığını kabul etmez misiniz? -Bunda şüphe yok. Arap dünyasının yarısı isyan ediyor, diğer yarısı ise devrimlere karşı isyan ediyor. Bazıları alenen çalışıyor, bazıları ise gizlice. Bazıları siyaset ile bazıları da paranın gücüyle çalışıyor. Bazıları dini etkiliyor, bazıları ise tam aksi. Arap dünyasında çok büyük bir problemimiz var. Bunu, Arapların Yemen, Suriye ve Libya gibi bir dizi dosyaya karşı olan tutumlarındaki çatışmalarda görüyoruz.Kaddafinin Suudi Arabistanı bölmek için planları olduğu söyleniyor. Bu konu hakkındaki yorumunuz nedir? -Evet, Kaddafinin Suudi Arabistan ile ilgili bir tür nefreti ve memnuniyetsizliği vardı. Katar zirvesinin bir uzlaşı ile neticelenmesine rağmen Suudi Arabistana karşı aynı duyguyu hisseden herhangi bir Arap veya Arap olmayan güç, Kaddafi ile müttefik oldu. Dünya üzerindeki terörün bir nihayeti olmayacak ve teröristlerin sonu gelmeyecek. Çünkü teröre yönelik akan sürekli bir fon var. Çok fazla uyuyan terör hücreleri var. Küresel ve bölgesel politikaların neticeleri daha fazla hayal kırıklığı, öfke ve şiddete yol açıyor. Amr Musa ve Muammer Kaddafi (Amr Musa Arşivi)Arap Birliği ve Libyaya saldırma kararı Genel Sekreter olarak görev yaptığınız süre boyunca Arap Birliğinin Kaddafinin düşüşünden önce Libyayı savunmakta kayıtsız kaldığınız ve bilakis NATO kuvvetlerinin Libyaya müdahalesinden sorumlu olduğunuz yazıldı. Bunun hakkında neler söyleyebilirsiniz? - Dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla Arap dünyasını, Arap Birliğini ya da beni şahsen kırmak isteyen kimseler var. Bu konuyu ayrıntılı olarak açıklayacağım. Gerçekleri görmezden gelen tartışmalara girmeyeceğim. Bu konuda Güvenlik Konseyi kayıtlarına ve Libya açıklamalarına dikkatleri çekmek yeterlidir. Devrim zamanında Libya Kaddafiye karşıydı ve resmi talepler söz konusuydu. 2012’de cumhurbaşkanlığına aday olduğumda bu konuyu gündeme getirdim. Bu, seçim kampanyası sırasında Müslüman Kardeşlerin karşı propagandasının bir parçasıydı. O zaman basitçe şunu soralım: NATO’nun Arap Birliği’nden Libya’ya karşı bir saldırı gerçekleştirilmesi veya böyle bir saldırının reddedilmesi gibi bir şeyi talep etmesi beklenir mi? Arap Birliği bu kadar güçlü olsaydı 60 yıldan fazla bir süre çözmeye çalıştığı Filistin meselesini çözerdi, fakat bunu yapamadı. Arap Birliğinin kararı bireysel bir karar değil, üye devletlerin kararıdır. Arap Birliği, Mısır dahil 22 ülkeyi kapsamaktadır. Arap Birliği bu konuda kesin bir karar vermemesine rağmen Libyadaki hava saldırısına katkıda bulunan Arap ülkeleri var.Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia’ya verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)Arap Baharı mı yoksa sert bir kış mı? Üzerinden geçen 8 yılın ardından Arap Baharı devrimlerinin aslında ne bahar ne de Arap olmadığı söylenebilir mi? -Elbette bahar değildi, fırtınalı bir kıştı. Soğuk ve acımasız bir Arap kışıydı. Bahar kelimesinin ironik olduğu söylenebilir, ama devrimin Arap devrimi olduğu açık. Bu, sert ve soğuk bir Arap kışıydı. Bir grup gencin ya da grubun protestolar, isyanlar ve devrimler gerçekleştirdiği için değil, bilakis pek çok çevre tarafından kendi çıkarları doğrultusunda sömürüldüğü için böyle denebilir. İktidarı elde etmek üzere kaosu yaydılar. Bunlar arasında birtakım dış güçler de bulunuyor. Yaratıcı kaos teorisinin müessisleri, yıllar önce dünyayı değiştirmek amacıyla bunu açıkça ilan ettiler. Bunun için komplo teriminin kullanılmasını reddediyorum. Çünkü komplonun ayrıntıları gizlice dokunur. Fakat yaratıcı kaos teorisinin sahipleri bunu açıkladılar, gizlemediler. Bilakis, patlak vermeden önce yıllarca gözler önündeydi. Birçoğumuz bu değişimi bekledik, fakat değişim aşamasına geçemedik. Bunun en açık örneğinin ABD olduğunu düşünüyorum. Nitekim değişiyor ve kendisi ile birlikte dünyayı da değiştirmeye çalışıyor.“Dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla Arap dünyasını, Arap Birliğini ya da beni şahsen kırmak isteyen kimseler var.” Amr Musa ile Bahreyn Veliaht Prensi Selman bin Hamad Al Halife (Amr Musa Arşivi)Suudi Arabistan ve tüm Körfez bölgesi bir Arap devrimi baharının eşiğinde miydi? -Hayır, değildi. Ancak şu anda birden fazla yerde olduğu gibi Arap ruhunda devam eden baskı, Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere herhangi bir Arap ülkesinin çıkarına değil. Yeni bir görünüm ve öncekilerden farklı yönlerin ortaya çıkmasıyla birlikte Suudi deneyimine atıfta bulunmak önemlidir. Hem kadının rolü hem de toplum, hayat ve ekonomi yönetimi gibi ekonomik ve sosyal açıdan çeşitli değişimler gerçekleştirmeye yönelik girişimlerde bulundular. Ayrıca Suudi toplumun büyük bir bölümünü temsil eden gençlerin rolünü harekete geçirmeye çalıştılar. Açıkçası bu, iyi bir deneyimdir ve tüm Körfez bölgesinde bir etkisi olacak gibi görünüyor.Jimmy Carter, Amr Musa ve Butros Butros-Gali, eski Finlandiya Başbakanı ile birlikte (Amr Musa Arşivi)Pompeo’nun mektuplarının gizemi ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Kahiredeki son açıklamalarını nasıl okuyorsunuz? -ABD’nin bölgeye yönelik politikasının nereye varacağını merak ettiğimizi inkar etmemiz gerekiyor. Bu açıklamalar, bu eğilimi okumak için altın bir fırsattı. Pompeo, bazıları belirsiz, bazıları ise net olan birtakım mesajlar verdi. Mesela, “ABD bölgeden çekilmedi ve var olmaya devam edecek” dedi. ABDnin aşırılıkçılığa karşı olduğu ve bununla yüzleşeceği, politik uzmanlar tarafından biliniyor. Bu açık bir hedef. Bununla birlikte ABD, Filistin meselesini önemsemiyor ve görmezden geliyor. Herkes bu konuyla başa çıkmak için geri dönmek zorunda kalacak. ABD politikasının önemli bir rol oynadığını ve bölgedeki gerçek sorunlar karşısında ihtiyatlı olmak üzerine söylenenleri dikkate almak da önemlidir. ABD ile kötü bir ilişki kurmanın kimsenin yararına olmadığını hala söylüyorum. Ancak, Amerikalılarla olan ilişkilerimizde stratejik çıkarlarımızı koruduğumuz bir tutumu benimsememiz gerekiyor.Sizi Trumpın Arap bölgesine yönelik politikasının karşısında konumlandıran şey nedir? - Ne anlamda, yeni bir Ortadoğu mu? Amerikan çıkarları doğrultusunda yeni ittifaklar yaratmak mı? Arap NATO’su ne anlama geliyor? Polonya’daki zirve ne anlama geliyor? Kimin zirvesi? Neden? Askeri bir ittifak mı? Sonuç olarak sorular, cevaplardan çok daha fazla.Terörizm devam ediyor Terörizmin yakında biteceğini düşünüyor musunuz? -Dünya üzerindeki terörün bir nihayeti olmayacak ve teröristlerin sonu gelmeyecek. Çünkü teröre yönelik akan sürekli bir fon var. Çok fazla uyuyan terör hücreleri var. Küresel ve bölgesel politikaların neticeleri daha fazla hayal kırıklığı, öfke ve şiddete yol açıyor. Böyle bir iklimde radikalizm var olacak ve bitmeyecek. Şu an sessiz olan biri, zamanı gelince ortaya çıkacak ve silahı omzuna alacaktır. Çünkü zemin buna müsait. Öfke ve hayal kırıklığına neden olan bir deniz olduğu sürece ve koruma ve fon mevcut olduğu sürece radikalizm var olacak ve bitmeyecek. Bu sadece Arap ülkelerine bağlı değil. Radikalizm yanlısı örgütlerin rolleri ve eğilimleriyle ilgili küresel politikalar var.Uzun yıllardır vazgeçilmez olan bölgesel bir Arap ittifakı olarak Avrupa-Akdeniz ortaklığı hakkında ilk kez siz konuştunuz. Bu ortaklık şimdi nereye gidiyor? -Bu ortaklığın başarısı için ciddiyetle çalışmak çok önemlidir. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi iktidara geldiği sıra yaptığı açılış konuşmasında, bu bölgesel ufka ve önemine değindi. Mısırın bir Arap ve Afrika ülkesi olduğunu ve ayrıca Akdeniz ülkeleriyle yakın bağları olduğunu söyledi. Bu, Müslüman Kardeşlerin çöküşünden sonra modern Mısır için çok güçlü bir resmi başlangıçtı. Avrupa-Akdeniz siyaseti önemli ve gerekli bir politika. Ortadoğu hakkında konuştuğumuzda bir karadan ve sudan bahsediyoruz: Avrupa ve Arap dünyasının ortasında olan Akdeniz. Bu, Avrupa-Akdeniz ortaklığı konusuna çok önemli bir boyut kazandırıyor. Mısır, Fransa ile ortaklaşa bir şekilde 1993’te gerçekleştirilen Akdeniz Forumu’na ilk çağrı yapan ülkedir. Bunu, 1995 yılında yapılan Barselona Sözleşmesi izledi. Sonrasında ise Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından Akdeniz Ülkeleri Birliği girişiminde bulunuldu. Fakat bu çabaların karşısına birtakım engeller çıktı. Güney Akdenizde (Arap Baharı) büyük bir rahatsızlık yaşandı. Avrupada birtakım sorunlar (AB siyasi ve ekonomik krizleri) ortaya çıktı. Aynı şekilde Yunanistanda ve diğer yerlerde de benzeri durumlar yaşandı. Böylece Avrupa-Akdeniz Arap ortaklığına olan ilgi azaldı.Amr Musa, şahsi anılarından oluşan kitabının ilk cildinin imza töreni sırasında (Amr Musa Arşivi)Ümmü Gülsüm’ün şarkısının sırrı Yakında yayınlanacak kişisel anılarınızın ikinci cildinin genel bir özetinden ve ilk kez anlatılacak bir hikayeden bahseder misiniz? -Anılarımın ikinci cildi, 2001 ve 2011 yılları arasındaki 10 yıl boyunca Arap Devletleri Birliği Genel Sekreterliği görevini üstlendiğim süreyi kapsayacak. Bu dönem, Arap Birliği ve gelişimi hakkında birçok ayrıntı içeren zengin dönem. İlk kez anlatacağım bir hikaye olarak şunu söyleyebilirim: Libya’nın ilk kez başkanlık yaptığı 2009 yılı Arap zirvesi öncesinde, Arap Birliği Sekreteri olarak Sirteye gittim. Kaddafi’nin elinde pek çok talebinin bulunduğu bir liste vardı. Bana, “Şimdi Araplara başkanlık edeceğim ve sen de Arapların Dışişleri Bakanı olacaksın” dedi. Ben de ona “Sayın Cumhurbaşkanı, işler böyle yürümüyor” dedim. Bana, “Ben başkan değilim, ben komutanım” diyerek cevap verdi. Ben de ona, “Fakat Sayın Komutan, yönetiminiz Arap Birliği için gerekli ödemeyi yapmadı” dedim. Yardımcılarından birini çağırdı ve ona Libya’nın ödemesi gereken meblağ için imzalayacağı bir kağıt istedi. Kalem yeşil renkliydi. Ödeme yapılmadı. Birkaç gün sonra Arap zirvesine ilişkin son düzenlemeler için tekrar Libyayı ziyaret ettim. Kaddafi’nin toplantısının bitirmesini beklediğim sırada onun yardımcılarından birinin Ümmü Gülsüm’ün ‘Gözyaşlarını isyan etmiş görüyorum’ şarkısını mırıldanması beni şaşırttı. İsmi Beşir’di. Ondan, komutanına ‘ödemelerini isyan etmiş görüyorum’ demesini istedim. Onunla buluştuktan sonra, bana gizlice “Ben, ödeme yapma konusunda isyancı mıyım?” diye sordu ve güldü. Bende ona, “Evet ve üç yıl üst üste” dedim. Akdeniz işbirliği politikası konusundaki ısrarımı aldıktan ve cevap verdikten sonra Arap Birliğine olan borçları için 23 milyon dolarlık kişisel bir çek verdi.Arap Birliği bütçesi ile ilgili olarak zaman zaman finansal sıkıntıların söz konusu olduğu hakkında konuşmalar yapılmasının sebebi nedir? -Çünkü bir Arap devleti Arap Birliği’nin politikalarından memnun olmadığı takdirde ödemeyi yapmıyor! Bazen doğrudan onlara gider ve parayı ödemelerini isterdim. Ayrıca bütçede bir artış istiyordum. Arap ülkeleri ile aramdaki güvenin arttığını söyleyebilirim. Yaklaşık 30 milyon dolar olan bütçe, neredeyse iki katına çıktı. Küçük fakir ülkeler bile az da olsa, fakat devamlı bir şekilde ödeme yapıyorlardı. Bu durum Arap Birliği’nin ciddiyetini ve öneminin arttığını gösteriyor.Arap Birliği şu anda nereye doğru gidiyor? -Arap dünyasındaki büyük bölünmelerden ve birçok Arap ülkesinin yaşadığı zayıflık durumlarından söz ettiğimiz bir zamanda, Arap Birliği’nin performansının göz ardı edilmesi düşünülemez. Arap dünyasındaki zayıflık, Arap Birliği’nin herhangi bir müdahalede bulunmasını çok zorlaştırdı. Özellikle bu meselelerin büyük bölgesel ve uluslararası güçleri ilgilendirmesi, durumu daha da zorlaştırdı. Bölgedeki stratejik durum ve gelişme, yeni bir Arap ve bölgesel sistem gerektiriyor.Amr Musa, eski Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil Arabi ile birlikte (Amr Musa Arşivi)RÖPORTAJIN BİRİNCİ BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYINRÖPORTAJIN İKİNCİ BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYIN
مشاركة :