ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo birkaç gün önce ülkesinin ve istihbarat birimlerinin, İran’ın saldırı hazırlığında olduğundan, bölgede gerilimin tırmanması ihtimalinden hatta İran rejiminden gelen ciddi tehditler olduğundan bahsettiğinde, gelişigüzel konuşmuyordu. Bilakis İran’ın kendisine bağlı güçler ve aralarında balistik füzelerin de bulunduğu çeşitli türde füze kaçakçılığı aracılığıyla Körfez bölgesinde hatta Akdeniz havzasında savaş başlatmaya hazırlandığına dair elinde kesin bilgiler vardı. Bu nedenle ABD; Diego Garcia adasındaki üslerinde bulunan B-52 bombardıman uçaklarını bölgeye gönderdi. Bu, ABD’nin son yıllardaki askeri hareketlerine bakıldığında çok nadir görülen bir durumdur. Bu ayın başında bir İran gemisi, Trablusta’ki isyacı ve teröristlere ulaştırılması için Libya’nın Mısrata limanına füzeler taşıyordu. Görünüşe bakılırsa İran, ABD’nin Libya’daki çabalarını başarısızlığa uğratmaya hazırlanmakta hatta ABD donanmasının Akdeniz’de seyretmesini engellemeye çalışmaktadır. Belirli bir ücret karşılığında ilginç raporlarının internet üzerinden okunmasına izin veren isithbarat birimlerini takip edenler; hem Washington’un çıkarlarının olduğu Körfez’de ABD’ye ciddi zararlar verebilecek hem de müttefiklerine tehdit oluşturabilecek füzeler taşıyan seyyar tekneler ile ilgili kesin bilgileri verenlerin, müttefikleri ve büyük olasılıkla İsrail olduğunu anlayabilir. Bu noktada sormamız gereken önemli soru şu; Tahran ve Mollalar rejimi, ABD ile askeri bir yüzleşmeye girmek konusunda gerçekten ciddi mi? Rasyonel olmak, cevap vermeden önce açıklamalar ve İran’ın içerisinde yaşanan gelişmeler ile ilgili düşünmeye yardımcı olan araçlarla sakin ve derin bir şekilde düşünmeyi gerektirir. İlk önce; Lübnan’da her an ateşlenmeye hazır 100 bin füze olduğuna ve bu füzelerin kimleri hedef alacağına açık bir şekilde işaret eden Devrim Muhafızları’nın yeni komutanı Hüseyin Selami’nin yönelimleri ile arzularını okumakla başlayalım. Geçen şubat ayında Selami; ABD, İsrail ve müttefiklerini yenilgiye uğratacak planları olduğu tehdini savurmuş ve şunu eklemişti: “Kara kuvvetlerimizin dünyayı –kendi deyimiyle- bu pisliklerden temizlemesi gerekir.” Selami’nin donanma deneyimi oldukça dikkat çekici. Zira kendisi Irak savaşı sırasında Nuh deniz üssünün başında bulunuyordu. Bu da onun bu göreve getirilmesi ile İran’ın Körfez sularına füzeler yerleştirme ve Hürmüz Boğazı’nda uluslararası deniz trafğini engelleme çabaları arasında bir bağlantı olduğunu göstermektedir. İranlılar, Başkan Trump yönetiminin İran’ın petrolünü sıfırlama konusunda kesin ve kararlı olduğunu biliyorlar. Bu da bizleri şu ana kadar önde gelen mollaları dillendirmese de, Tahran’ın petrol ürünlerini satamaması halinde boğazı kapatma tehdidine geri götürmektedir. Ancak durum, zaten ne Washington ne de diğer başkentler tarafından kabul edilemez olan bu adımla sınırlı kalmayacak. Çünkü ABD, petrol varil fiyatında yaşanan her 1 dolarlık artışın, Rus Çarı’nın hazinesine milyonlarca dolar kazandıracağını biliyor. Bu da ABD’nin en büyük stratejik düşmanlarından biri olan Rusya’nın dolaylı bir şekilde kazanmasını sağlamak anlamına geliyor. İranlıların, Irak ve Suriye’deki ABD güçlerine ciddi bir zarar ve büyük kayıp verdirmeye yönelik planları olduğu bir gerçektir. Buradan yola çıkarak; Pompeo’nun Bağdat’a yaptığı ziyaretin boyutlarını, Iraklı yöneticilere Washington’un Irak’ın güvenliğinin garantörü olduğunu vurgulamasını, resmi güvence vermesini, Irak’ın en azından resmi düzeyde Sam Amca’nın yanında olduğunu vurgulama çabasını derin bir şekilde okuyabiliriz. İran’ın Yemen’deki vekilleri Husiler de efendilerine desteklerini göstermekten geri kalmayarak hem petrol hem de mal taşıyan uluslararası gemilerin geçişini engellemek için Babul Mendep’te saldırılar düzenliyorlar. ABD İran ile savaşmak niyetinde mi? Şüphesiz, askeri güç kullanma seçeneği dünyanın süper gücünün masasında her daim hazır bulanacaktır. Ama Neocan ve Şahin kanattan olan John Bolton Washington’un savaşmak istemediğini, bölgeye gönderdiği büyük ateş gücü ile İran’a kesin ve net bir mesaj gönderdiğini vurguluyor. Bu mesaj da şudur: ABD ya da müttefiklerinin menfaatlerini hedef alacak herhangi bir saldırı, İranlıların 1988 yılında başlarına gelen bir felaketi tekrar hatırlamalarına yol açacaktır. Peki bu felaket nedir? Kısaca anlatmak gerekirse; 14 Nisan 1988 yılında ABD donanmasına ait USS Samuel B. Roberts fırkateyni Körfez sularında seyrederken bir deniz mayınına çarptı. Bu da ABD donanması tarafından batmaktan kurtarılmadan önce geminin gövdesinde 4 buçuk metre çapında bir delik açılmasına yol açtı. Soruşturma sırasında ABD’liler mayın üzerinde bulunan seri rakamlardan İran’a ait olduğunu anladılar. Bunun üzerine Praying Mantis operasyonu ile İran donanmasına 4 gün süren tam bir felaket yaşattılar. Bu operasyonun sonucunda İran; iki petrol platformu saldırıya uğradı, 3 silahlı sürat teknesi, 1 fırkateyni, 1 hücum botu batırıldı. Sabalan fırkateyni isabet alırken İran donanması 55 üyesini ve operasyon gücünün yarısını kaybetti. ABD’nin bugünlerde bölgeye ulaşan mevcut donanma, hava ve füze gücü ile Praying Mantis-1 operasyonunda ABD’nin lojistik varlığı karşılaştırıldığında cehennem kapılarının İranlılara karşı sonuna kadar açık olduğunu söyleyebiliriz. Acaba Praying Mantis-2 yakın mı?
مشاركة :