Hamaney, bir aday olarak Trump’a rakip

  • 7/6/2019
  • 00:00
  • 5
  • 0
  • 0
news-picture

İran ‘Yüce Rehberi’ Sayın Ali Hamaney’in, kendisini Amerikan seçimlerine aday olarak sunduğunu söylemek gülünç olmaz. Ya da bu, Amerika’yı liderinden bağımsız olarak en çirkin vasıflarla nitelemeye alışan İran ile genelde ‘şer odağı’ gibi ağırbaşlı bir üslupla örtseler de, bu sövgüye her zaman daha kötüsü ile karşılık veren Beyaz Saray sakinleri arasındaki kara mizahın eskimiş bir söylemi değil. Trump, göreve gelmeden önce, kendisini sürekli ‘Büyük Şeytan’ olarak tarif eden ve hakareti kolaylaştıran Veliyy-i Fakih’e uygun bir kelime olarak ‘akrebi’ buldu.    Birçok siyasi analizciye göre İranlılar, kendisine yaptırım uygulanan Devrim Muhafızlarına yaklaştıktan sonra, kendilerinin de belirttiği gibi ‘kırmızı çizgiyi aştılar’. ‘Komutanın evinin’ muhafızları, Beyaz Saray Sakininin düşüncelerinin etrafında dolaştığı her bir şeyi anlıyor: O, rejimin başındakinin harekatımızdan uzak olmadığını söylemek istedi. Öte yandan Hamaney, yüz ifadeleri İranlılar tarafından geniş çaplı olarak yayınlanan Japonyalı arabulucuyu aşağılayarak, Trump’ın kendine olan hayranlığına misliyle karşılık verdi. Üstelik bu arabulucunun ülkesine ait olan petrol tankerinin Umman Körfezi’nde hedef alınmasından da geri durulmadı. Hem de kendisi, eskilerin deyimiyle maksat hasıl olmamış bir şekilde, daha Tahran’dan çıkmamışken. Bu noktada Büyük Şeytan, Veliyy-i Fakih’i kızdırdığı görülen bir karar alarak Fakih’in muhafızlarının dengesini biraz bozan mesajını gönderdi ve sadece humması etrafında dolanmakla yetinmişken Hamaney’i zehirleme ‘ahmaklığını’ gösterdi. Independent Arabia’dan Mustafa Ensari’nin analizine göre İranlılar, bu olayı, aslında en düşüğünden en yükseğine aşamalı olarak dayatılan yaptırımlar bağlamındayken neden ahmaklık olarak değerlendiriyor? Çünkü yenilmez adama karşı bir meydan okuma ve çarpışma gibi göründü. Öyle ya o, mucizelerle desteklenen, Zamanın İmamı Beklenen Mehdi’nin vekili… Bazılarının geleneksel zannedebileceği ama ciddi olan daha bir sürü unvanın sahibi. Tabii, bağlılar ve müritler için bunlar, unvandan çok daha fazlasını ifade ediyor. İranlıların, bundan önce, Amerikalılarla ortak bir dil geliştirmesi belki mümkündü. Amerika Uzmanı Suudi Siyasi Analizci Dr. Ahmet el-Ferac’a göre bunun için özellikle Ummanlı ya da Iraklı müttefikleri ya da Beyaz Saray’a yakın Demokrat komşuları ile Kongre, Pentagon ve hatta istihbarat gibi bazı önemli karar mercileri vesile kılınabilirdi. Ancak bu gelişmeden sonra, Suudi Arabistanlıların bir savaş ateşi tutuştuğunda ifade ettikleri üzere “Gözün ancak ışık görür” misali, savaş kıvılcımları kendini göstermeye başladı. Savaş ortalığı tozuttuğunda bu iki adamdan hangisi safkan ata hangisi eşeğe binecek, bilmiyoruz. Hangisi yenilginin zehrini yutacak kimbilir? İki ülke arasındaki gerilimin, böylesi bir zafer yarışına meyletmesinin tek iyi yanı, bu mücadelenin, İslam Cumhuriyeti ile ABD arasında değil de Hamaney ile Trump arasında ‘şahsi’ bir hal almış olmasıdır. Böylece iki adam arasındaki bu bir nevi seçim çarpışması, 2020 Amerikan seçimlerinde en şanslı kişinin kim olacağına bağlı hale geldi. O gün, “Yüce Rehber” ve beraberinde Demokratlar, onurlanır veya çabaları boşa giderse, küçük düşer. Aynı şekilde Başkan da seçimi planladığı ve bel bağladığı gibi gerçekleşirse, şanı yücelir ya da kınanır. Trump seçim sonuçlarına göre hareket etmemiş olsa, İranlıların bu derece kışkırtmada bulunabileceklerine kim inanır? Bir diğer deyişle Trump’ın bir sonraki seçimleri kazanmasından sonra İranlılar, bu cesareti gösterebilir mi? Öte yandan Amerika’da seçimlerin kazanılmasının her zaman bir savaşsızlıkla bağlantılı olmadığını düşünen el-Ferac gibi birçok analiste göre bu seçimin sonucu, belirleyici değil. Yani savaş korkusu, Amerika’nın gösterdiği bu sabrın tek açıklaması değil. Bununla birlikte el-Ferac, Trump’ın sağcı tabanının, Baba ve Oğul Bush’un savaştan çekinmeyen yeni muhafazakâr tabanı gibi olmadığını ifade ediyor. Nitekim mevcut Başkan’ın tabanı, ‘Önce Amerika’ sloganını dillendiriyor ve en çok Amerika içerideki ilerlemesi ile ilgileniyor. Bu, Trump’ın iş adamı olan yönü ile de örtüşüyor. Ancak Amerika’nın içini iyi bilen İranlılar, Trump’a ve çevresindekilere, İranlılar için Trump’a Hamaney karşısında seçimleri kaybettirmekten daha fazla değeri olmayan bir savaşa girmektense, mevcut durumda ‘parmakları ısırma’ halini tercih ettirerek Amerikalı seçmenin duyguları ile nasıl oynayacaklarını biliyorlar. Hamaney, Demokratlardan, halkçı Beyaz Saray Efendisi döneminde yaşananların kendisini razı edecek şekilde telafi edileceği sözünü de aldı. Şimdi geriye bu bir yıllık sıcak süreci nasıl geçireceğimiz kaldı. Son söz Hamaney’in olacak. Eğer önceki varsayım doğruysa o, şu zamana kadar oyunun kurallarına hâkimdi. Müzakere söz konusu olmadığı sürece yaptırımları uyarlayıp, kısmen atlatma çabası ile yıkımı hızlandırma arasında. Amerika, Hamaney’in tahriklerine, İsrail üzerinden yürekler ağızlara gelse de, çoğunlukla dolaylı olarak ya da yaptırımlar yoluyla bir cevap verecektir. Zira ne Hamaney, Amerika’nın katlanıp yutamayacağı bir hata işler ne de Trump her ne kadar küçük bir risk olsa ve bölgedeki en değerli müttefikleri bu tutumu destekleyecek olsa da Beyaz Saray’da dört senesine mal olacak bir maceraya atılır. Nitekim İran’ın mevcut yaptırımlardan, sınırlı herhangi bir savaştan daha fazla zarar gördüğü ortada. Üstelik kıtlıkla geçen sekiz yıllık Obama döneminden sonra yaşanan bu kritik tarihi koşullarda Başkan’ın bir dört sene daha Beyaz Saray’da kalmasının yerini hiçbir şey tutamaz. Amerikalı el-Hurra kanalından Joyce Kerem’e göre İranlılar, haber yayınlarında işler kötüye gittiğinde bile Amerikalılar ile temas hattını koruyorlardı. Riyad’daki İran Araştırmaları Enstitüsü’nün belgelerine göre boğucu ekonomik yaptırımların ardından İran’da yaşanan tartışma ve laf dalaşının, rejimin içerideki kamuoyunu bir süreliğine oyalamak için bu dış gerilim gürültüsüne olan ihtiyacının bir yansıması olduğuna şüphe yok. İki grup arasındaki ‘ne savaş ne barış’ hali ve korku dengesi ile birlikte biz de, ‘Ne kurt ölür ne koyun zayi olur’ düşüncesine yaklaşıyoruz.

مشاركة :