Cezayir Yüksek Mahkemesi, eski Millet Meclisi Üyesi ve Bakan Ammar Gul hakkındaki ilk ‘ciddi’ soruşturmayı başlatmaya hazırlanıyor. Gul aynı zamanda Buteflika’nın beşinci kez göreve gelmesini destekleyen dört partinin oluşturduğu başkanlık koalisyonun dördüncü ayağı olan Cezayir’in Umudu İçin Birlik Partisi’nin de (TAJ) lideri. (Diğer üç partinin liderleri cezaevinde) Independent Arabia’dan Atıf Kedadra’nın haberine göre Gul meselesi, bu siyaset adamının Cezayir İhvan’ı yolunda yürümesi ve en büyük yolsuzluk dosyalarından birine karışması göz önünde bulundurulduğunda sıra dışı ve özel bir durum olarak kabul ediliyor.İlk çağrı Yüksek Mahkeme Yargıtay Başsavcılığı, peş peşe Bayındırlık ve Turizm Bakanlıklarındaki usulsüzlükler ile olan ilgisi ve şahsi bir dosya bağlamında Ammar Gul’e ilk celbini gönderdi. Gul, Bayındırlık Bakanı olarak 10 seneyi aşkın görev yaptı ve ülkenin batı-doğusundaki otoyol projesi, onun döneminde başlatıldı. 4 milyon dolar bütçe ile başlayan bu proje, yaklaşık 18 milyarlık bir değerle sona erdi. Gul’un 16 Temmuz 2019 tarihinde Yüksek Mahkeme’de hazır bulunması gerekiyordu. Kurumdan bir yargı kaynağının Independent Arabia’ya verdiği bilgiye göre, “nüfuzu kötüye kullanma ve yasaya aykırı anlaşmalar imzalama suçlamasıyla 11 Temmuz Perşembe günü resmî olarak çağırıldı. Bu dosyalarda eski birkaç yetkili de yargılandı.”“Size ait olan size geri verildi” Siyaset Analizcisi Faruk Mazuzi, Ammar Gul meselesi ile Barış Toplumu Hareketi (MSP) Kurucusu merhum Mahfuz Nahnah’ın Gul’un önceden istihbarat servisi ile arasında bulunan ilişkiyi kastederek söylediği şu meşhur sözü arasında bağlantı kuruyor: “Size ait olan size geri verildi.” Mazuzi, konuya ilişkin olarak, “Tarih okuyanın yüreğine umutsuzluk girmez. Nitekim Ammar Gul daha önce ‘Ben Şeyh Nahnah’ın lütuflarından biriyim’ demiş, Nahnah da, ‘Size ait olan size geri verildi. Yetkililer onu bize verdiler, biz de onu iade ettik’ şeklinde yanıtlamıştı” ifadelerini kullandı. Analist, Ayn ed-Defla vilayetinin asillerinden birine yönelik suçlamalara ilişkin görüşüne şöyle nokta koyuyor: “Bilgelik size der ki: Bir adamın ahlakının nasıl olduğunu bilmek istiyorsan eline yetki ver, sonra da nasıl hareket ettiğine bak.” Gerçekten de Ammar Gul’un imajı, MSP’nin ‘lütuflarından’ biri iken kamuoyu nazarında korkunç bir görünüme dönüştü. Bunun iki sebebi var. Biri, bayındırlık alanındaki büyük yolsuzluklara dair şüpheler, diğeri de bu siyaset adamının Barış Topluluğu’ndan istifa edip Cezayir Umudu İçin Birlik (TAJ) hareketini kurduğundan bu yana benimsediği ‘zayıf’ ve büyük oranda yüzeysel siyasi söylem. Gul, 2012 yılı başında MSP’nin hükümet koalisyonundan çıktığını ve 2004 yılında kurulan Cumhurbaşkanlığı koalisyondan ayrıldığını duyurur duyurmaz Hareketten ayrıldı. O zaman hareketin tutumu, ‘fırsatçılık’ olarak değerlendirilmişti zira hareket, Cezayir’de Buteflika rejimini deviren bir ‘bahar’ bekliyordu. Daha sonra Gul, daha ‘fırsatçı’ bir tavır benimseyerek partinin şura konseyinin oylamasına rağmen hükümet görevinden ayrılmayı reddetti. “General Tevfik’in dostu ya da istihbaratın kurbanı” Ammar Gul, ilk partisi MSP’den ayrılması ile daha önceki yönelimlerinde şahit olunmayan siyasi yöntemler izlemeye başladı. Açıkça hükümeti kuran siyaset ve güvenlik çevrelerine yaklaşmak için kendisi hakkındaki bu sıkıntıyı gündeme getirdi. Cezayirli gazetecilerin zikrettiği açıklamalar incelendiğinde Ammar Gul’un bir basın toplantısında ‘boş zamanlarında General Tevfik’in takımında futbol oynamakla’ övündüğü görülüyor. İstihbarat servisinin eski komutanı General Tevfik, başkentin batısında yer alan Ayn el-Bunyan’daki otelin yüksek okuluna haftalık olarak gidiyor ve kapalı salonda futbol hobisi ile ilgileniyordu. Gul, senelerce gözlerden uzak kapalı bir salonda yoğun güvenlik önlemleri altında gerçekleştirilen futbol maçlarında onun en sevdiği oyuncusu olarak kaldı. Ammar Gul o zaman gölge adam Tevfik’in Buteflika rejiminin en güçlü halkası olduğunu fark etti. İlgisini çekmeye çalışarak kendini ‘Şeyh Nahnah’ın bir lütfu’ olarak niteliyordu. Amaç, 2019 yılında Tevfik’in servisi tarafından hazırlanan ve Ammar Gul’u otoyol dosyasında büyük bir yolsuzluğa karıştıran bir istihbarat raporunun mağduru olarak görünmekti. Cezayir, Tunus sınırındaki Tarif karayolu ile kuzeyinden geçip Fas sınırındaki Tilimsan’a varan bir yolu bitirdi. Bununla birlikte projenin Haziran 2008’de teslim edilmesi bekleniyordu ancak bazı kısımları henüz tamamlanmadı (doğuda el-Kale’ye doğru olan Zeran kısmı, Tunus sınırına 70 km mesafede kaldı). Yolsuzluk skandalları, bu projenin değerinin on kez değerlendirilmesine sebep olurken Cezayir ile başta Japon Cojaal şirketi olmak üzere projedeki bazı şirketler arasında büyük anlaşmazlıklar yaşandı. Gul, etrafında şekillenen korkunç yolsuzluk uygulamaları sebebiyle otoyol skandalından kurtulmayı başardı. O, uzun yıllar Bayındırlık Bakanlığı’nı elinde bulunduran kişi idi. Üzerine istihbarat servisinin mağduru elbisesini geçirdi. Tüm bunlar, hukukçuların ve gazetecilerin o dönemde ‘istihbaratın’ Gul’un ‘rüşvet alma’ konusundaki sorumluluklarını özenli bir şekilde belirten ilk raporlarının bilgisine sahip olmasına rağmen yaşandı. -‘İhvan’ gemisinden atlayıp TAJ tuzağına düştü Ammar Gul, birçok şeyde siyasi sermayesiyle üst düzeylere sıçramayı başaramadı. Bununla birlikte İhvan-ı Müslimin gemisinden ne zaman, nasıl atlayacağını seçerken isabet etti ve TAJ’ı kurarak hırsları ile gündemlerini destekleyen siyasi bir platforma sahip oldu. Buteflika iktidara geldiği zamandan itibaren İslamcıları ya hükümete ya da siyasi ve diplomatik makamlara dahil etmek için çabaladı. Muhtemelen o zamanlarda eski Devlet Başkanı ile Gul arasında, ‘geçiş aşaması’ boyunduruğundan kurtulmak için izlediği bir politika olarak demokratlar ve ulusalcılar halkasını tamamlayan ‘İslamcı simalar’ veya ‘muhafazakârların’ göreve getirilmesi için bir uzlaşma sağlandı. Bu politika ile Buteflika, İhvan ve Selefiler içerisinde İslamcı ‘müttefikler’ kazandı. Buteflika, Cumhurbaşkanlığı Koalisyonu ve bazı bağımsızlardan oluşan bir hükümete dayandı. Gul’un daha önce mensubu olduğu MSP de yürütme organına katıldı ve bu hükümetin eski koalisyonu ile FLN ve Demokratik Ulusal Birlik (RND) arasında bir ‘ahenk’ oluşturdu. Bilindiği üzere MSP, Cezayirli İslamcıların 1996 yılında eski Devlet Başkanı Liamine Zeroual döneminde yürütme organına ilk giriş tecrübesi olarak hükümete iki bakan soktu. Bir sene sonra RND’nin kazandığı yasama seçimlerinden sonra da başkanlık, Hareket’e ait olan bakan sayısını yediye çıkardı.
مشاركة :