Uzmanlar, geçtiğimiz hafta Suudi Arabistan’ın Abkayk (Abqaiq) ve Hurays (Khurais) şehirlerindeki petrol tesislerine yapılan son saldırılar gerekçesiyle İran’ın bölgedeki uluslararası barış ve güvenliği tehdit ettiğini vurguladılar. İsviçrenin Cenevre kentinde düzenlenen “İran rejiminin bölgedeki yıkıcı rolü ve etkileri” başlıklı panel çerçevesinde, Bazı uzmanların Şarkul Avsat’a verdiği demeçte, uluslararası toplumun küresel enerji kaynaklarını korumadaki rolünün önemini vurgulayarak bu görevin sadece Suudi Arabistana ait olmadığını, bütün ülkelerin sorumluluğunda olduğunu ifade ettiler. Diğer yandan Suudi enerji kaynaklarına yönelik tehdidin, uluslararası barış ve güvenlik için bir tehdit oluşturduğunu belirterek, İranın bölgedeki yıkıcı rolünü eleştirdiler. Ortadoğu uzmanı Dr. Visam Basandava’ya göre Suudi Arabistanın yakın zamanda bölgede yaşadıklarının ve İran Devrimin başından bu yana bölgede gerçekleştirdiği çatışma ve yıkımların, İran tarihinin bir parçası olduğunu aktardı. Diğer yandan Basandava, "Uluslararası toplumun, Arap dünyasını ve bölgenin tamamını İran’ın yıkıcı siyasetinden korumak için Tahran rejimine karşı ortak bir rol oynamak zorunda olduğunu" ifade etti. Basandava “Suudi Arabistanın müttefik Arap ülkeleriyle birlikte başlattığı "Kararlı Fırtına Operasyonu, İran rejiminin desteklediği Hizbullah’a karşı Arapların siyasi olarak Lübnan’ı desteklemesi ayrıca Irak’a yönelik boykotun kırılması gibi gerçekleşen ortak Arap tutumu olmasaydı, İran tehditlerinin tanık olduğumuz gerçeklikten çok daha olumsuz etkisi olacaktı” dedi. Diğer yandan, İngiltere Yazarlar Birliği üyesi İranlı araştırmacı Yusuf Azizi, İran’ın bölgedeki müdahalesinin etkilerini ve geçtiğimiz haftalarda bölge ve Körfezin güvenliğini tehdit eden olayların bilinmesi gerektiğini vurguladı. Azizi, Körfez güvenliğini tehdit etmek için Yemendeki Husi milisleri kullanan İran’ın, nasıl düşündüğünü tam olarak bildiğini belirtti. Bu olayları kendisinin yaşadığını ifade ederek, “İran, 80lerin başında Şam Büyükelçisi Ali Ekber Muhteşemi aracılığıyla Hizbullah’ı kurduktan sonra Yemenlilere burs verme gerekçesiyle Yemenlilerin Tahrana gelmelerini sağlıyordu. Özellikle dini araştırmalar için gelen Yemenli Husiler İran’ın 12 İmamcı Şia akidesini benimseyerek bunu Yemende yaymaya çalıştılar” açıklamalarında bulundu. İnsan hakları aktivisti, araştırmacı yazar Dr. Erva el-Hatibi, İran’ın bölgede sebep olduğu yıkıcı etkisi ile ilgili konuşmasında, yakın zamanda Birleşik Arap Emirliklerinin (BAE) karasularında, İran rejiminden, Suudi Arabistana yönelik iki Suudi petrol tankeri de dâhil olmak üzere toplam dört ticari geminin sabotaja maruz kaldığını hatırlattı. Diğer yandan, “İran’ın bölgedeki deniz güvenliğine yönelik tehditlerinin, uluslararası seyrüseferin ve küresel güvenliğin tehdit edildiği anlamına geldiğini belirterek bunun, Arap Körfezinin girişindeki Hürmüz Boğazında, Hint Okyanusunun girişindeki Bab’ul Mendeb boğazında ve Kızıldeniz de gerçekleştiğini ifade etti. El-Hatibi, uluslararası deniz hukukunu harekete geçirme çağrısında bulunarak deniz güvenliğinin, Birleşmiş Milletler 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesine göre düzenlenmesi gerektiğini belirtti. Hatibi, "Deniz güvenliğinde kanunlar 34. maddeden 45. Maddeye kadar olan maddelere göre düzenlenirken, boğazların güvenliğini, bulunduğu devletlerin otoritesi belirlediğini" vurguladı. Ulusal güvenlik ve insan hakları uzmanı olan Pakistanlı araştırmacı Ehad Kureyşi, İranın bölgedeki yıkıcı etkisinin İran rejiminin ideolojisini benimsemiş gruplar aracılığıya yaşandığını söyledi. Kureyşi "Yıkım, Irak’ta Haşdi Şabi, Yemen’de Husiler ve Lübnanda Hizbullah aracılığıyla yürüttüğü vekâlet savaşlarının sonucudur" dedi.
مشاركة :