Irak protestoları, ertelenen talepler ve acil çözümler

  • 10/12/2019
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

1 Ekim’de Irak’ın başkenti Bağdat’ın yanı sıra orta ve güney vilayetlerde gerçekleşen protestolar, şaşırtıcı değil. Zira 1 ay önce de bu gösterileri bekleyenler vardı. Irak’taki protestolarda ilk kez olarak siyasetçiler ve sivil aktivistler ön planda değil. Bu çerçevede protestoları Eğitim ve Sağlık Bakanlığı boş olan Abdulmehdi hükümetine dair tartışmalara bağlayanlar var. Milli Eğitim Bakanlığı pozisyonunun akıbeti hakkındaki siyasi uzlaşı, ülkedeki siyasi sahneyi kontrol eden siyasi bloklar arasındaki anlaşmazlıkları da sürdürüyor. Başbakan Adil Abdulmehdi’ye sunulan istifa mektuplarına göre Sağlık Bakanı Ala el-Alvan “kendisine yapılan şantajlar” sonrasında görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı. 1 Ekim normal bir gün gibi başladı. Tıpkı diğer protesto günlerinde olduğu gibi… Arap Baharı’nın başlamasıyla paralel olarak 2011 Şubat’ında patlak veren gösterilerin simgesi sayılan başkent Bağdat’taki Tahrir Meydanı başta olmak üzere alanlarda herhangi bir farklılık yoktu. Gösterilere ilişkin çarpıcı olan, Iraklıların yanı sıra son yıllarda protestoların yapılmayacağını düşünen hükümetin şaşkınlığıydı. Gerçekten beklenmeyen durum, yasalar uyarınca resmi izin almayan ve güvenlik güçleriyle çekişmekte ısrar ettikleri açık bir kaynakları olmayan eylemcilerdi.Cumhuriyet Köprüsü ve Yeşil Bölge Irak’ta 2011 yılında patlak veren ve eylemcilerin Yeşil Bölge’yi istila etmesiyle 2015 yılında zirve yapan gösterilerde Cumhuriyet Köprüsü ilk kurban oldu. Yetkili makamlar, Rusafa tarafındaki geleneksel alan olan Tahrir Meydanı ve Karkh tarafındaki Yeşil Bölge’yi birbirlerine bağlaması dolayısıyla söz konusu köprüyü kapatıyordu. Yeşil Bölge, artık sıkıntılı bir alan sayılmadığından Başbakan Adil Abdulmehdi, 2 ay önce bölgenin açılması emri vermişti. Kışla, hükümet ofisleri ve üst düzey yetkililerin saraylarını barındıran bir alanda, protesto endişesinin varlığı dolayısıyla hükümetin en büyük önceliğiydi. Gösterilerin ilk gününde, öğleden sonra 3 kişi öldü ve köprü bir kez daha kapatıldı. Eylemciler oldukça kalabalıktı ve Tahrir Meydanı’nın kendileri için kapatılması amacıyla çağrı yapıyordu. Daha sonra meydana yakın bölgelere de yayılan eylemciler Şii nüfusa sahip bölgelere ve mahallelere ilerledi. Protesto gösterileri, başta el-Kadisiyye, Dikar ve Basra olmak üzere birkaç alana daha sıçradı. Bu sırada hem eylemcilerin hem de eylemcileri korumakla görevli güvenlik güçlerinin saflarında ölü ve yaralıların sayısı arttı.Ajan mı üçüncü bir taraf mı? Önceki gösterilerde daha küçük ölçekte de olsa can ve mal kayıplarına neden olacak çekişmeler yaşandı. Basra’da geçen yıl İran ve ABD konsolosluklarının yakıldığı gibi bu defa da parti binaları ve devlet konsolosluklarının ateşe verilebileceği belirtiliyor. Hükümet ve eylemciler arasında hükümeti temsil etmeyen “ajanlar” olarak adlandırılan kişilerle ilgili bir anlaşma sağlandı. Belki de ironik olarak bu “ajanlar” gösterileri sakinleştirmek için kullanılan aktörlerdi. Katılımcılarının yaşlarının 20’yi aşmadığı halk protestolarında bu defa net bir gerçek vardı: Gösterilere katılanların çoğu “yeni rejimin” oğullarından oluşuyordu ve bu nedenle, eylemcileri ve güvenlik güçlerini baskı altına alan, ajanlardan ziyade üçüncü bir tarafın varlığından bahsedilmeye başlandı. Ordunun gösterilerin ikinci gününde artan kurban sayısının ardından müdahale hattına girdiğinin belirtilmesi gerekiyor. Zira İçişleri Bakanlığı güçlerinin yanı sıra onlarca kişi öldü ve yaralandı. Aynı şekilde bu üçüncü tarafın arkasında duran birimin kimliği de henüz ortaya çıkmadı.Abdulmehdi: Cebimde istifa olasılığı yok Şarku’l Avsat, Başbakan Adil Abdulmehdi’nin bir grup Iraklı gazeteci ile Bağdat’ın lüks Jadriyah mahallesindeki evinde gerçekleştirdiği toplantıya katıldı. Başbakan, toplantı sırasında 78 yaşında olması dolayısıyla yorgun görünüyordu ve bu durumu “Şu anda siyasi sahnedeki en yaşlı Iraklı politikacıyım” diyerek de onayladı. Gerçekten de Adil Abdulmehdi başta gençler olmak üzere Irak halkının protesto ettiği mevcut siyasi rejimin “kurucu babaları” arasındaydı. Gençlerin çoğunun doğduğu yıllarda, 2003 yılındaki Irak işgali sonrasında ABD’nin sivil yöneticisi L. Paul Bremer’in kurduğu Geçiş Yönetimi Kurulu’nun da bir üyesiydi. Söz konusu tarihten başlayarak ardı ardına kurulan Irak hükümetlerinin sonrasında Cumhurbaşkanı Yardımcılığı, petrol ve planlama da dahil olmak üzere çeşitli bakanlıklarda görev yaptı. Geçmiş yıllara kıyasla artık cebinde istifa olasılığı bulunmuyordu. Abdulmehdi, 2009 yılında Cumhurbaşkanı Yardımcılığı, 2015 yılında da Petrol Bakanlığı görevinden istifa etti. Aynı şekilde Başbakanlık pozisyonu için 2016 yılında İbrahim el-Caferi ile yarıştı. Bu nedenle Abdulmehdi’nin mevcut makamına ulaşması, kendisi gibi “eski muhafızlardan” bir politikacı açısından ertelenmiş bir durum. Ancak bu sistemin kurucu babalarından biri olarak 16 yıl ertelenen kazanımların zorluklarıyla yüzleşmek zorunda. Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulunan Adil Abdulmehdi, ülkede yaşananlara karşı “sorumluluğunun ağırlığını” hissediyor gibiydi: “Daha önce istifanın cebimde olduğu doğru. Ama şu an koşullar farklı. Öncelikle bunun son şans olduğu mantığıyla başbakanlık görevini kabul etmem için beni bu denli zorlayan siyasi güçlerin bir şartı vardı: İstifa etmemem. İkinci olarak da ülke şu anda karmaşık bir duruma sahne oluyor. Bu yüzden istifa da sorumluluktan ve bilinmeyenden kaçmak anlamına geliyor.”Çözüm ve onarım Protestolarla mücadele etme kapsamında 1 haftadan az bir sürede 120’den fazla kişi öldü, 6 binden fazla kişi de yaralandı. Köklü görünen çözümler, dalgaları kimin yönlendirdiğine bakılmaksızın insanların meşru ve 16 yıldır ertelenen çoğu talebi karşısında anlık olarak kaldı. Siyasi sınıf, meşru olması dolayısıyla taleplerin çoğunu yakından biliyor. Çünkü Irak’taki mevcut siyasal sistem, ırksal ve mezhep merkezli durumlara dayanıyor. Irak gibi petrol zengini bir ülkede bulunuyor olmalarına rağmen halkın karşısına henüz iş fırsatları konulamadı. Ekonomist Basim Cemil Anton’un Şarku’l Avsat’a aktardığına göre 2003 yılından bu yana ardı ardına kurulan hükümetler istihdam yöntemine başvurdu ancak durum “faaliyetlerin tamamen gevşemesine” yol açtı.Anton, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Irak’ta çalışanların sayısı, emekli ve sözleşmeliler de dahil yaklaşık 6 milyon. Bu, çalışanın verimliliğinin günde 17 dakikayı geçmemesine neden oldu. Yatırım bütçesi yüzde 20’den az olarak tahmin edilirken üniversiteden yeni mezunları kapsayan bu yöntem, devlet bütçesinin yüzde 70’ten fazlasını, maaşlar ve ücretler hususunda olmak üzere aktifleştirdi. Bu durgunluğun sebeplerinden biri de özel sektöre yatırım fırsatları sunulamamasıdır. Çalışmalar yalnızca ticari faaliyetlerle sınırlandırıldı. Çünkü çoğu politikacı işadamları tarafından destekleniyor.”Öfkeyi giderme politikası Hükümetin ve parlamentonun son dönemde yaptıkları genel olarak halkın ve özel olarak da eylemcilerin öfkelerini durdurmayı amaçlayan tedbirlerden öteye geçemedi. Zafer Koalisyonu’nun üyesi olan Milletvekili Adnan ez-Zarfi, Başbakan’ın reformlardan bahsettiğini ancak bu durumun gerçekleşmeyeceğini belirtti. Zarfi konuya dair şunları söyledi: “Çünkü bütçede bir açık varken ortaya finans sorunu çıkacak. Hatta belki de bu yılın sonunda maaşlar konusunda güvence vermekte bile zorluk yaşanabilir. Son zamanlarda yaşanan krizle mücadele etme karşısında izlenen bu yol, hükümetin gerekli fonları sağlayamaması nedeniyle geri tepebilir ve protestoların tekrarlanmasına yol açabilir.”

مشاركة :