Enkaz yığını haline gelen Dareyya kenti, İranlı subaylar için bir merkeze dönüşmeyi bekliyor

  • 11/27/2019
  • 00:00
  • 5
  • 0
  • 0
news-picture

Suriye rejiminin, üç yıl önce kontrolü ele geçirmesinin ardından insanların Dareyya şehrine dönmesine ve buradaki hayatın normale dönüşüne izin vermesi bekleniyordu. Fakat durum bunun aksi oldu. Şehrin mahallerinin çoğu hala -ağaçlara varıncaya dek- neredeyse boş ve devasa bir yıkımın altında. Bazı kaynaklar enkaz yığını haline gelen Dareyya kentinin, İranlı subaylar için bir merkeze dönüştürüleceğine dair bir anlaşmanın yapıldığını belirtiyorlar. Başkentin 8 kilometre güneyinde bulunan Dareyya, Şamın Batı Guta bölgesindeki en büyük şehridir. Şehrin sakinlerinin çoğunluğu tarımla uğraşmaktadır. Pek çok kimse her tür üzümün yetiştirilmesi dolayısıyla buraya ‘üzüm şehri’ diyor. 2011 yılının mart ayının ortasında Suriye’nin birçok bölgesinde ve şehrinde barışçıl hareketin patlak vermesinden birkaç gün sonra Dareyya şehri de bu harekete katıldı ve o zaman ‘devrimin sembolü’ olarak isimlendirildi. Fakat 25 Ağustos 2012de 650den fazla kişinin öldürüldüğü büyük katliam başta olmak üzere rejimin buranın halkına yönelik işlediği katliamlar, tohumları şehirde atılan Özgür Suriye Ordusu’nun birliklerini, rejim güçlerini bölgeden çıkarmak ve halkı korumak adına harekete geçmeye sevk etti. Hükümet şehri kuşattı ve yaklaşık 2 bin silahlı muhalif savaşçı ile ailelerinin kuzey Suriyeye sürülmeleriyle sonuçlanan bir askeri operasyon gerçekleştirdi. Ekiplerin belgeledikleri istatistiklere göre rejim ve ona bağlı olan milisler, 174’ü işkence altında olmak üzere 2 bin 712 kişinin ölümüne sebep oldu. 2011 yılından önce yaklaşık 250 bin nüfusa sahip olan Dareyya şehrinin protestolara katılması ve şehrin stratejik konumu rejimin şehre yönelik hassasiyetini artırdı. Çünkü şehir, kuzeyden ‘elçilikler mahallesi’ olarak isimlendirilen Mezzeh Mahallesi’yle ve kuzeybatıdan Mezzeh Askeri Havalimanı ile Cumhuriyet Muhafızları ve Dördüncü Zırhlı Tümeni’nin merkezleriyle doğrudan temas halinde. Şehrin batısında, büyük bir kısmı barışçıl harekete katılan Muadamiyat el-Şam yer alırken; güneyinde Sahnaya kasabası, güney batısında Artoz kasabası ve doğusunda ise Kefer Susa kenti yer almaktadır. Rejimin şehrin kontrolünü ele geçirmesinin üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen, hükümetin geçen yılın ağustos ayından beri ‘hayatın normale döneceği’ ve ‘günlük olarak şehre yaklaşık 100 ailenin döneceği’ yönündeki taahhütleri boşa çıktı. Nitekim rejim tarafından otomobillerin ve insanların girişi için tahsis edilen otoyolun kuzey girişinden şehre girdiğinizde yolun her iki tarafındaki evlerin çoğunun yıkılmış olduğunu görürsünüz. Şehir merkezine giden yoldan geçen araçların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ayrıca bisikletle, motosikletle veya yaya olarak evine giden birkaç insana rastlarsınız. Şehir merkezine yaklaştıkça yıkımın hacminde azalma görülür. Bölgedeki binaların çoğu hala ayaktadır. Fakat kapıların, pencerelerin ve mobilyaların yağmalanması sonucunda binalar sanki yapılmadan önceki hallerine geri dönmüş gibidir. Her ne kadar binaların bazısında yaşam belirtilerinin göründüğü dairelere rastlansa da bu oldukça azdır. Bu dairelerde birilerinin yaşadığı, bazı balkonlara asılmış olan çamaşırlar ile toz ve böceklerin girmesini önlemek amacıyla pencerelere takılan örtülerden anlaşılıyor. Enkazların temizlenip kaldırıldığı ve kullanıma açılan bölgelerdeki sokaklarda nadir de olsa insanların yürüdüğüne tanık olursunuz. Fakat bunlar da sadece birkaç genç ve yaşlı ile sınırlıdır. Onların yüzlerinde herhangi bir yabancıyla konuşma korkusunun işaretlerini görürsünüz. Çünkü hareketleri ve davranışları yollardaki askeri kontrol noktalarıyla ve konuşlandırılan güvenlik unsurlarıyla sıkı bir şekilde kontrol ediliyor. Olayların patlak vermesinden önce bölge, büyük bir ticaret merkeziydi. Fakat şu an neredeyse hiçbir ticari faaliyet yok gibi. Mağazaların ve süpermarketlerin çoğu yıkılmış ve yağmalanış durumda. Geri kalanlar dükkanlar ise kapalı. Bu kapalı dükkanlardan birinin sahibi olan ve kentin dışında yaşayan Ebu İsa, Şarku’l Avsat’a konuştu ve neden şehre geri dönmediğini şu sözleriyle anlattı:  “Çok az kişinin şehre geri dönmesine izin verildi. Maddi anlamda ciddi bir sıkıntı var ve insanların kira ödeyebilecek gücü yok. Şehre geri dönenler, yetkililer tarafından yapılan uzun ve sıkı bir denetime tabi oluyor. Yapılan denetimlerde bu kişilerin hiçbir şekilde herhangi bir olaya katılmadıklarının yanı sıra akrabalarının da katılıp katılmadığına bakılıyor.” Protesto hareketinin patlak vermesinin ardından şehri terk eden Ebu İsa, şehre geri dönenlerin ağzından su, elektrik ve kanalizasyon gibi temel hizmetlerin asgari düzeyde de olsa mevcut olduğunu belirtiyor. Bölgede sadece tek bir okulun bulunduğunu kaydeden Ebu İsa, şehirden dışarıya hiçbir şekilde herhangi bir telefon ağının bulunmadığını söylüyor. Ayrıca şu anda şehirde ikamet edenlerin bir kısmının bisiklet ve motosikletiyle seyahat ettiğini, bazılarının otoyola ve sonrasında başkente ulaşmak için yürüdüğünü ve çok az kişinin özel aracının bulunduğunu kaydediyor. Şehrin kuzeybatısında yıkımın çarpıcı bir şekilde arttığı görülüyor. Yakın mesafeden, üzüm başta olmak üzere güzel çiftlikleri ile ünlü olan ve Mezze Askeri Havaalanı’na bakan Körfez mahalleleri görünüyor. Ama hepsi tamamen tahrip olmuş bir durumda ve bölgede ne bir insan ne ağaç ne de bir kuş var. Burada yaşayanların aktardığına göre yetkililer, bölge sakinlerin buraya geri dönüşlerini yasaklamışlar. Öyle ki evlerinin ve arazilerinin ne durumda olduğunu görmek için bile buraya gelemiyorlar. Bölge sakinlerinden olan ve halihazırda Şam kırsalındaki bir kasabada yaşayan vatandaşlardan biri, uzun zaman önce rejimin bölgedeki ahalinin topraklarını ele geçirip havaalanını kurduğunu, şimdi ise burayı tahrip ettiğini ve yeniden inşa etmek bahanesiyle tamamen ele geçirmek istediğini söyledi. Şehrin kuzeybatısında bulunan ve devrimin başlangıcından bu yana silahlı muhalif grupların kontrolü altında olan bölgelerin durumu da Körfez mahallelerinde olduğundan daha farklı değil. Bütünüyle enkaz yığınına dönüşen bu bölgelerde de kimse yok ve vatandaşların buraya geri dönmeleri yasaklanmış. Öte yandan yine daha önce silahlı muhalif grupların kontrolü altında olan güney bölgesindeki durum, diğer iki bölgeden biraz farklı. Nitekim her ne kadar az sayıda da olsa ayakta olan binalar var ve evlerin bazısı onarılabilecek bir durumda. Bölgede evlerinin durumunu kontrol etmek için geri dönen az sayıda insana rastlanıyor. Ancak güneye doğru Sahnaya kasabasına ve Dareyya’nın idari sınırlarına doğru ilerledikçe, bu bölgelerdeki yıkımın zirveye ulaştığı görülüyor. Kentin doğu bölgesinde şehir merkezine ulaşan yol üzerinde araç ve yaya trafiği gözleniyor. 3 ila 4 kilometre uzunluğunda olan ve güvenlik güçleri tarafından kurulan birçok kontrol noktası bulunan yolun her iki yanında aktif olan pek çok mağaza görünüyor. Bununla birlikte binaların çoğunun sağlam olduğu görülüyor. Mağazaların ve binaların arkasındaki üzüm bağları ve birçok park yeri ise bütünüyle tahrip olmuş bir halde. Oysa buralar daha önce gerek çiftliklerinin ve parklarının güzelliği gerekse de özellikle tatil günlerinde binlerce insanın ziyarete geldiği örnek gezinti yerlerinden biriydi. Yolun yarısı bittikten ve şehir merkezine yaklaştıktan sonra, yıkımın hacminin arttığı ve yaya hareketliliğinin neredeyse yok denecek kadar düştüğü görülüyor. Şehir sakinlerinin aktardığına göre burası ordu ve güvenlik tarafından tamamen kapatılmış bir durumda. Rejim 2018 yılının nisan ayında, şehrin yeniden düzenlenmesine ilişkin bir planlamanın bulunduğunu açıkladı. Yeniden düzenlenecek alanlar dört bölüme ayrıldı. Güney bölgesinden 61 hektar, güneybatı bölgesinden 47 ​​hektar, kuzey bölgesinden (Körfez mahalleleri) 65 hektar ve şehir merkezinden 33 hektarlık bir alanın düzenleyeceği bildirildi. Emlakçılar, İranlı yetkililerin şehirde 30 bin konut inşa etmek üzere Suriye hükümetiyle bir sözleşme imzaladığını aktardılar. Diğer bazı kaynaklar, İran Savunma Bakanı Emir Hatemi’nin Ağustos 2018deki Şam ziyareti sırasında imzalanan “savunma ve teknik işbirliğini geliştirme” anlaşmasında, İranlı subayların Dareyya şehrindeki güvenlikli bir alanda ikamet edeceklerine dair bir maddenin bulunduğunu söylediler. Nitekim burası İran’ın etki alanına yakın olan yerlerden biri. Çünkü Tahran büyükelçiliğinin güneyinde yer alan şehir ile elçilik arasındaki mesafe yaklaşık 5 kilometredir.

مشاركة :