Filistin liderliğinin, Hamas Hareketini Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) dâhil etme girişimlerinin sonuçsuz kaldığı artık kesinlik kazanmıştır. Müslüman Kardeşler ideolojisini benimseyen Hamas, Filistinlilerin 1967 sınırları dâhilinde başkenti Doğu Kudüs olacak olan bağımsız bir devlet kurma çabalarının bir parçası olmadığını göstermiştir. Hamas’ın, başına buyruk hareket ederek İsrail ile uzun vadeli bir ‘ateşkes’ anlaşması yapması, Gazze ile Batı Şeria arasındaki uzaklığın sadece coğrafi olmadığını, siyasi olarak da görüş ayrılığının derinleştiğini göstermektedir. Bu gelişme aynı zamanda, Hamas’ın, uluslararası Müslüman Kardeşler Örgütü tarafından Fetih Hareketi’ne ve FKÖ’ye alternatif olarak kurulduğunu da kanıtlar niteliktedir. Bu durumu tehlikeli kılan şey ise, FKÖ ve Hamas arasında Gazze Şeridi’nde bir iç savaş çıkma ihtimalidir. İsrail’in uzun süredir abluka altında tuttuğu bu bölgede Filistinlilerin kendi içlerinde çatışmasını beklediği, hatta istediği bilinen bir gerçekliktir. Filistinin ulusal çizgisinden uzaklaşan Hamas, Kuala Lumpur Zirvesinin katılımcıları ile geliştirdiği uluslararası bir dizi ittifaka bağımlı hale gelmiştir. Hamas’ın, söz konusu zirveye katılan bazı Arap ve İslam ülkelerinin yanı sıra Hamaney’in liderliğindeki İran ile ilişkileri dikkat çekmektedir. İran hâlihazırda dört Arap ülkesinde işgalci yayılım göstermektedir. Buna ek olarak Arap Körfezi’ndeki bazı bölgeleri de gözüne kestirmiş, Kızıldeniz’in batı sahilleri ile Babül Mendep Boğazı’nda hakimiyet kurma arayışına girişmiştir. Mısır yönetimi birçok faktöre bağlı olarak, Hamas Hareketi’ne karşı esnek ve yumuşak bir yaklaşım sergilemektedir. Bununla birlikte Mısır, Hamas’ın, terörist olarak addettiği Müslüman Kardeşler Örgütü’nün bir parçası olduğunu da yakinen bilmektedir. Mısırlı yöneticiler, Hamas’ın geçmişte ve belki de halen Sina Yarımadası ve ülke içlerindeki bir takım terörist faaliyetlerin arkasında olduğunu da görmektedir. Öte yandan Hamas’ın, yönetiminde olduğu Gazze Şeridi’nin dış dünyaya açılan tek kapısı Mısır üzerinden olduğu için, bu ülke ile ilişkilerini iyi tutmak istediği ve cihatçı hareketlerin Sina Yarımadası’ndaki bazı eylem planlarını Mısırlı yetkililerle paylaştığı söylenmektedir. Meseleyi yakından takip eden uzmanlara göre; Mısır yönetimi Hamas’a asla güvenmese de, şimdilik istihbarat amaçlı karşılıklı bir çıkar ilişkisi söz konusudur. Bununla birlikte, devlet ve rejim olarak Mısır, her zaman Fetih Hareketi ve FKÖ ile çok güçlü ilişkiler geliştirmiştir. Mısır toprakları tarih boyunca Filistin ulusal mücadelesine ev sahipliği yapmış, hatta Mısır ordusu 1948’den 1973’e kadar Filistin için İsrail’e karşı bir dizi savaşa dâhil olmuştur. Dahası Mısır yönetimi, silahlı bir direniş fraksiyonu olarak ortaya çıkmasından bu yana Hamas Hareketi’ni, Filistin Kurtuluş Örgütüne ilhak etmek ve Fetih’le yakınlaşmasını sağlamak için sürekli ve yorucu bir çaba göstermiş ancak başarılı olamamıştır. Zira Hamas kararlarını bağımsız alamaz, kuruluşundan bu yana Hamas’ın programını ve hareketlerini, Mısır’daki Müslüman Kardeşler Örgütü belirlemektedir. İhvan yöneticileri Mısır’ın çabalarının sekteye uğramasının baş müsebbibidirler. Sonuç itibariyle Hamas, kendi başına aldığı bir kararla İsrail ile ‘ateşkes’ anlaşması yaparak, FKÖ ve Fetih Hareketi ile aralarındaki ‘müzakere maratonunu’ kati bir şekilde sonlandırmış oldu. Aynı zamanda bu hamle ile Gazze Şeridi ile Batı Şeria arasında kapanmaz yaralar açıldı ve dolayısıyla cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması da imkansız hale geldi. Böylelikle uluslararası Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Hamas’ı Filistinli bir direniş örgütü olarak değil de, kendi ideolojileri doğrultusunda İhvan’ın askeri bir kanadı olarak kurduğu da açığa çıkmış oldu. Ayrıca daha da dikkat çekici olan şey; Hamas’ın, Hizbullah ve Haşdi Şabi ile aynı saflarda yer alarak, ABD’nin Irak’taki hava saldırısıyla öldürülen Kudüs Gücü komutanı General Kasım Süleymani’yi öldürmesini şiddetle kınamasıydı. Hamasın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları da Süleymani’nin Gazze Şeridi’ne sağladığı destekleri öve öve bitiremedi. Gazze’deki İslami Cihad Hareketi ise Kayıp Asker Meydanı’nda Süleymani için taziye çadırı kurdu. Hareketin yetkili isimlerinden biri; taziye çadırının kurulma amacının ‘’Kasım Süleymani’nin Filistin direnişindeki rolüne vefa’’ olduğunu söyleyerek söz konusu kişiden övgüyle söz etti. Böylece Hamasın artık Filistin ulusal birliği ya da İsraile karşı askeri direnişle ilgili olmadığı, bazı Arap ülkelerini de içeren İran ittifakının bir parçası haline geldiği netleşmiş oldu. Hatırlanırsa Hamas, Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdulazizin huzurunda, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’la bir anlaşma yapmış, birkaç saat geçmeden de Tahran ve Katar’ın talebiyle anlaşmadan çekilmişti. Şimdilerde de Halid Meşal ve arkadaşlarının Katar’da ikamet ettiğini hatırlamakta fayda var. Hamas, İran ve Türkiye’nin temel güçlerini oluşturduğu uluslararası koalisyonun bir parçası haline gelmiştir. Bunun kanıtı da; İsmail Heniye’nin Ali Hamaney’e tazilerini sunarken, Kasım Süleymani’yi, Filistin halkı için fedakârlıklarda bulunan Kudüs şehidi olarak nitelemesidir. Görünen o ki Hamas, Türkiye’nin Libya’ya müdahalesinde de denklemin bir parçası olacaktır. Türkiye’nin Libya müdahalesindeki temel hedeflerden birinin Mısır’ı çevrelemek olduğu düşünülürse, Hamas da Mısır’da Müslüman Kardeşler’in yeniden yönetime getirilme çabalarına destek olacaktır. Dolayısıyla Mısır yönetiminin bu gelişmeleri iyi okuması ve Gazze’ye tek başına hakim olan Hamas’a karşı son derece dikkatli olması gerekir. Hamas Hareketi İhvan-Türkiye-İran denkleminin bir parçasıdır ve eğer şartlar gerektirirse kendisinden istenenleri yapmakla mükelleftir.
مشاركة :