Gün geçtikçe Avrupa’nın Tahranın nükleer anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerinden vazgeçmesiyle ilgili endişeleri artıyor. Bu korkular, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani suikastı sonrasında daha da arttı. İran, nükleer programını geliştirmesini sınırlayan tüm engelleri kaldırdığını açıkladı. Fransa, İngiltere ve Almanya gönderdikleri ortak mesajla Tahrana, ABD ile arasındaki tırmanıştan kaçınması, anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini azaltma kararı kapsamında geldiği beşinci ve son aşamadan geri adım atması ve anlaşmanın gereklerine uyması çağrısında bulundu. Ancak Avrupa’nın bu uyarısı sonuçsuz kaldı. Bu uyarının üzerinden 2 gün geçtikten sonra Fransa Dışişleri Bakanı, Tahrana yeniden uyarıda bulunarak, önümüzdeki günlerde anlaşmada öngörülen anlaşmazlıkları çözüm mekanizmasının etkinleştirilmesi yönünde bir karar alınabileceğini bildirdi. Böyle bir karar, dosyanın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine (BMGK) gönderilmesine ve Tahran’a yönelik uluslararası yaptırımların yeniden uygulanmasına yol açabilir. Ancak Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, İran konulu “Avrupa Dışişleri Bakanları Toplantısı”na katılmak için Brüksele gitmeden önce alarm zillerini çaldı ve İranın nükleer programının tehlikeleri konusunda uyarıda bulundu. RTL Radioya konuşan Le Drian, İranın anlaşmadan çıkma yönünde adım atmaya devam ettiği takdirde bir ila iki yıl içinde bir nükleer silah elde edebileceğini söyledi. İranlıların halihazırda bir nükleer silah edinme kapasitesine sahip olmadıklarını kaydeden Le Drian, İran’ın Viyana Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerinden vazgeçmeye devam etmesi halinde bir ila iki yıl arası gibi kısa bir süre içerisinde bir nükleer silah elde etme kapasitesine sahip olabileceğini belirtti ve sürecin bu aşamaya evrilmesini reddettiklerini vurguladı.Le Drian’ın açıklamaları ne anlama geliyor? Avrupalı resmi kaynaklar Le Drian’ın bu sözlerinin iki anlama geldiğini söylüyorlar. Bunlardan birincisi elbette bu sözlerin İranın neler yapabileceği konusunda bir uyarı niteliği taşımasıdır. Endişelerin ilki ise İranlı teknisyenlerin uranyumun zenginleştirilmesi hususunda yetkin olmaları ve anlaşma öncesinde bu oranın yüzde 20ye çıkarılmış olmasıdır. Nitekim uzmanlara göre bu yüzdeye ulaşılması, bu oranın daha da artırılmasının zor olmadığı ve nükleer silahlar için gerekli olan zenginleştirilmiş uranyum oranı olan yüzde 90 seviyesine ulaşılabileceği anlamına geliyor. Öte yandan 4, 5 ve 6’ncı nesil binlerce modern santrifüjün kullanılması ise Tahranın, belirtilen hedefe ulaşılmasını hızlandıracak ve kısa sürede istediği sonucu elde etmesini sağlayacak. Yetkililerinin açıklamalarına göre İran, anlaşmadan kademeli olarak çıkmadan önce daha önce ürettiklerinin on katını üretmeye başladı. Bu bağlamda böyle bir sonucun engellenmesi, anlaşmaya olan bağlılığın sürdürülmesi ve bu programın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (UAEA) denetimi altında olmasıdır. Ancak UAEA müfettişlerinin bugünkü rolü neler olup bittiğini görmekten ve bunları rapor etmekten ibarettir ki bu yeterli değildir. Kaynakların işaret ettiğine göre Le Drian’ın sözlerinin bir diğer anlamı ise özellikle nükleer anlaşmayı savunmak ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Avrupalılara, Rusya’ya ve Çin’e anlaşmayı bırakmaları yönünde yaptığı çağrıya cevap vermektir. Fransa ve Avrupa bakış açısına göre anlaşmanın nihai bir şekilde terk edilmesi, İranın nükleer silaha ulaşmasını veya en azından nükleer eşiğe ulaşmasını hızlandıracaktır.Paris: Fransa, nükleer anlaşmaya bağlı kalmaya devam ediyor Avrupanın Trumpa verdiği tepki geç verilmiş bir tepki değildi ve bu tepkinin niteliği, anlaşmaya bağlı kalınması ve anlaşmanın savunulmasının sürdürülmesiydi. Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından önceki gün yapılan açıklamada, “Fransa, nükleer anlaşmaya bağlı kalmaya devam ediyor ve anlaşmaya saygı duyulması için diğer taraflarla birlikte çalışıyor” ifadesi yer aldı. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ise ülkesinin anlaşmayı önemli görmeye devam ettiğini ve anlaşmanın İranın nükleer silah edinmesini engelleyeceğini belirtti. Genel kanının bu anlaşmanın faydalı olduğu yönünde olduğunu kaydeden Maas, anlaşmanın İranı nükleer silah geliştirmekten alıkoyduğunu söyledi. Bundan dolayı anlaşmanın devam etmesini istediklerini dile getirerek, anlaşmaya uyulduğu takdirde bu gibi sorunların üstesinden gelinebileceğini vurguladı. Almanya Dışişleri Bakanlığı tarafından daha sonra yapılan bir açıklamada ise anlaşmanın kurtarılması için çaba sarf edildiği ve diplomatik bir çözüme ulaşılması için bütün imkânların kullanılmasının talep edildiği kaydedildi. Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell yaptığı açıklamada, anlaşmayı savundu ve bugün anlaşmaya bağlı kalmanın her zamankinden daha önemli olduğu değerlendirmesinde bulundu. Borrell, Avrupa bakanlarının acil durum toplantısı öncesinde ABD Dışişleri Bakanı ile telefonda görüştü.Avrupalı kaynakların gözünden İran’ın tutumu Avrupalı kaynaklar, Tahranın hiçbir zaman Avrupa’nın anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi ve bunları ihlal etmeyi bırakması yönündeki çağrısına cevap vermeyeceğini, bilakis kademeli olarak anlaşmadan çıkma planını sürdüreceğini düşünüyor. Bununla birlikte kaynaklar, Avrupa’nın ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarından kaynaklanan ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin ifadesine göre, 200 milyon dolar tutarında olan zararı karşılaması halinde Tahran’ın geri adım atabileceğine işaret ediyor. Kaynakların açıklamalarına göre Avrupalılar, Tahrana karşı baskı uygulayabilecekleri tek bir karta sahipler ve sahip oldukları bu kart anlaşmazlıkların çözülmesine ilişkin olarak anlaşmada belirtilen mekanizmadır. Ancak bu kartın İran’ın kırmızı çizgisi olması dolayısıyla Avrupalılar, kartı oynamaktan çekiniyorlar. Aynı şekilde anlaşmadan çıktığı zaman onlara danışmayan ve Kasım Süleymani suikastına ilişkin öncesinde kendilerini bilgilendirmeyen Washingtonu etkileyebilecek bir güce de sahip oldukları görünmüyor. Bu perspektiften bakıldığında, Trumpın anlaşmanın nihai olarak terk edilmesi çağırısına Avrupa’dan olumlu cevap gelmeyecek. Ortaya atılan sorular, İran ile olan çatışmada ABD bakış açısına oldukça yakın olan Londranın tutumuna ilişkin oluyor. Birçok kimse İngiltere’nin AB’den çıkmasından sonra onunla Avrupa başkentleri arasındaki boşluğun genişleyeceğine inanıyor. Avrupalılar için kesin olan şey, anlaşmanın kaderinin büyük ölçüde Washington ile Tahran arasındaki gelişmelere bağlı olmasıdır. Bu nedenle, daha fazla tırmanış pratikte anlaşmanın bozulduğu anlamına gelecektir ve bundan dolayı Avrupalılar için artık var olmayan bir şeyi savunmaya devam etmek oldukça zor olacaktır. Ancak özellikle Almanların ve Fransızların daha fazla zaman istedikleri açıkça görünüyor. Bunun kanıtı benimsenecek yeni tutumların, UAEAnın raporlarına dayanacağı yönünde açıklamaların yapılmasıdır. Başka bir deyişle Avrupalılar, İranın tehditlerini uygulayıp uygulamadığını kontrol etmek istiyorlar. Bir diğer mesele ise Trumpın İranlı liderleri, nükleer meselelerin, balistik füzelerin ve İran’ın bölgesel politikasının ele alınacağı yeni ve kapsamlı bir nükleer anlaşma için müzakere masasına davet etmesidir. Avrupa tarafı başından bu yana reddedici bir tutum takınmasa da ABD yönetiminden anlaşma dâhilinde kalmasını ve yeni bir anlaşma ile bunu tamamlamasını talep etti. Cumhurbaşkanı Macron bu bağlamda pratik teklifler öne sürdü fakat çabaları sonuçsuz kaldı. Çünkü asıl sorun Tahranın diyaloğu reddetmesi ve yeni bir anlaşma konusunda müzakere çağrısını kabul etmemesidir.İran’ın BM Daimi Temsilcisi: Kesinlikle hayır Bununla birlikte İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Mecit Takht Ravançi dün yaptığı açıklamada, “Ekonomik yaptırımlarla boğaza bıçak dayayıp diyaloğa hazır olduklarını iddia ediyorlar. Kesinlikle hayır. İran halkına karşı bu düşmanca politika devam ettiği sürece diyaloğa hayır” ifadelerini kullandı. ABDnin BM Daimi Temsilcisi Kelly Craft, BMGK’ya gönderdiği mektupta, ABD’nin uluslararası barış ve güvenliğin daha fazla tehlikeye atılmasını ve İran rejiminin gerginliği tırmandırmasını önlenmek için İran ile ön koşulsuz olarak müzakerelere hazır olduklarını belirtmişti. Gerçek şu ki İran, yaptırımlar devam ettiği sürece diyaloğun mümkün olmadığını düşünüyor. Trump, Macronun “Tahranın anlaşmaya geri dönmesi karşılığında yaptırımları kısmen kaldırma önerilerine” yanıt vermeyi reddetti ve ayrıntıları açıklanmayan ek yaptırımlar uyguladı.Avrupa’nın oynayabileceği bir rol kaldı mı? Kaynaklar, Avrupa diplomasisinin Washington ve Tahran arasındaki tırmanışı kontrol etmekte hala bir rol sahibi olduğunu ve bu rolü oynamaya devam ettiğini ifade ediyorlar. Ancak bu nükleer düğümünün çözülebileceği anlamına gelmiyor. Çünkü sahip olduğu ve oyuna sürebileceği baskı kartları yeterli değil.
مشاركة :