2015 yılında İran ile birlikte nükleer anlaşmaya imza atan üç Avrupa Birliği (AB) ülkesi, en sonunda tehdit etmekten uygulamaya geçerek anlaşma metnindeki 36. maddede yer alan “İhtilaf Çözüm Mekanizması’nı” etkinleştirme kararı aldı. Avrupalı yetkililer, uyarıda bulundukları Tahranı, anlaşmanın şartlarından aşamalı çıkışını sonlandırmaya ve işlediği ihlallerden geri çekilmeye çağırmış, ancak bu uyarıların hepsi, İran’ın bir kulağından girip diğerinden çıkmıştı. Böylece Paris, Londra ve Berlin’in bu mekanizmayı başlatmamak için hiçbir nedeni kalmadı. Şarku’l Avsat’a konuşan Avrupalı resmi kaynaklar, bu son adımın üç farklı not ile ilişkili olduğuna değindi. Bunlardan ilk, Avrupa tarafının, uyarılarını dikkate almayan İran’a karşı sabrının kalmadığı. Öyle ki, en son, Fransa Cumhurbaşkanı, Almanya Şansölyesi ve İngiltere Başbakanı tarafından düzenlenen ortak üçlü açıklamada, artık Tahrandaki yetkililere açık bir uyarı yöneltilmişti. İkincisi, bu üç ülkenin, artık ellerinde İran’ın anlaşmayı ihlalini durduracak geçerli bir baskı kartı kalmadığı için, son kartlarını oynamaya başvurmaları. Üçüncüsü ise, bu üç başkentin İran’ın anlaşmadan çıkma bahanesi olarak gördüğü (açıkça söylemese de) 36. maddeyi okumasını reddediyor olması.Avrupa tehlikenin farkına vardı Kaynaklara göre, bardağı taşıran son damla Tahran’ın 5 Ocak’ta uranyum zenginleştirmede kullandığı santrifüj sayısıyla ilgili anlaşmada yer alan kısıtlamalara uymayacağı açıklamasıydı. Bunun ardından Avrupalılar, İran’a gösterdikleri hoşgörünün artık fayda etmediğini, zira nükleer programının tehlikeli bir aşamaya ulaştığını anladı. Dikkat çekici olan ise, Avrupalıların bu tedbire başvurmasının kırmızı çizgi olduğu yani anlaşmanın sonuna varılacağı konusunda her zaman uyarıda bulunan İran’ın bu mekanizmanın etkinleştirileceği açıklamasına ılımlı bir cevap vermesiydi. Söz konusu kaynaklara göre, bu ılımlı cevabın nedeni, Ukrayna uçağının düşüşünün ve uluslararası kınamanın ardından İran’ın kendisini fırtınanın tam ortasında bulmasıydı. Tüm bunlara ülke dâhilindeki protestolar da eşlik ediyordu. Zirâ bu protestolarda rejimin düşmesi ve uçak olayında yalan söyleyip skandala imza atanların kovuşturulması talep ediliyordu. Jean-Yves Le Drian, Dominic Raab ve Heiko Maas’ın (Fransa, İngiltere ve Almanya’nın dışişleri bakanları) yayınladığı 843 kelimelik açıklamada, İhtilaf Çözüm Mekanizması’nın etkinleştirilmesine giden yolun ve bu konudaki hedeflerin ayrıntıları bulunuyor. Bu üç bakana göre, gerçekleştirmek istenilen hedeflerden biri, İran’ın nükleer silahların yayılmasının önlenmesine ve bunlara asla sahip olmaması talebine saygı duyması. Anlaşma bu bağlamda “kilit bir rol” oynuyor. İran’ın Avrupalıların anlaşma yükümlülüklerini ihlal ettiği iddialarının karşısında, söz konusu açıklama ise aksine bu anlaşmaya harfiyen uyulduğunu teyit ediyor. İran’ın Avrupalılara ithaf ettiği kusurlardan biri de “kontrolü kaybedip ABD yaptırımları karşısında neredeyse hiçbir şey yapmamaları.” Söz konusu üç bakan ise, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronun Tahran ve Washingtonu müzakere masasında bir araya getirmeye çalışmak gibi anlaşmayı sürdürme çabalarını vurguluyor. Açıklamalara göre; Avrupa tarafı, azami baskı dayatan ABD yaklaşımından farklı olmak istemiş; bu yüzden anlaşmaya bağlı kalıp iyi niyetini koruyarak İran’ın içinde bulunduğu çıkmazdan diplomatik diyalog yoluyla çıkışa ulaşması ve anlaşma yükümlülüklerine yeniden saygı duyması için uğraşmıştı. Rusya ve Çine teşekkür edip izledikleri hedefleri gerçekleştirmeleri için onları “ortak çabalara katılmaya” davet eden bu üç bakan, eski Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini’nin bu konudaki rolü için de teşekkürlerini sundu.Rusya’dan ilk tepki Yaşanan son gelişmeler ışığında, “tüm bölgeyi tehdit eden yükselişe nükleer silahların yayılması krizinin de dâhil olmasının telafi edilmesinin oldukça karmaşık bir konu olduğu” söz konusu açıklamaların özeti niteliğindeydi. Bu açıklamalara Rusya’nın cevabı ise gecikmedi. Rusya Dışişleri Bakanlığı, İhtilaf Çözüm Mekanizması’nın etkinleştirilmesi için “hiçbir nedenin olmadığını” açıkladı. Aynı zamanda Tahran hakkında yapılacaklar konusunda iki tarafın yaklaşımında da çatlaklar olduğuna ve bu mekanizmanın kolay yürütülüp yürütülemeyeceği konusunda soru işaretlerinin ortaya çıktığına değinildi. Birden çok kaynağa göre, Avrupa bu adımı atmasaydı bu konudaki kalan güvenilirliğini de kaybedecekti. Zirâ ABD ve İran’ın çoktan çıktığı içi boş bir anlaşmaya hala bağlı kalıyor olacaktı. Aynı zamanda bu adım, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Rusya ve Çin ile beraber bu beş ülkeyi anlaşmadan tamamen çıkmaya çağırmasının ardından geldi. Taraflar ise anlaşmaya bağlı olduklarını belirtmişti.Tahran: İran her türlü yapıcı çabayı desteklemeye hazır Diğer yandan, nükleer anlaşma konusunda İranın tepkisinin daha şiddetli olması beklenirken, İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abbas Musevi’nin dünkü açıklamaları nispeten ılımlıydı. Bakanlığın internet sitesinde yayınlanan açıklamada “İran İslam Cumhuriyeti, daha önce de olduğu gibi, iyi niyetlere dayalı her türlü prosedürü ve bu önemli uluslararası anlaşmayı kurtarmak için her türlü yapıcı çabayı desteklemeye tamamen hazır” ifadeleri kullanıldı. Ancak Musevi, yine de Avrupa’nın bu hareketini “olumsuz” olarak nitelendirerek anlaşma taraflarından yıkıcı bir adım atıldığı taktirde ülkesinin buna sert ve kararlı bir yanıt vereceğini bildirdi. İranın resmi tepkisinden Tahranın acele etmek istemediği, bunun için de zaman kazanmaya çalıştığı anlaşılıyor. İran aynı zamanda söz konusu mekanizmanın son derece karmaşık olmasının, Tahran’ın ciddi bir cevap vermesi için kendisine istediği genişliği sağlayacağını düşünüyor. İşin gerçeği ise, her bir tarafın, söz konusu maddeyi kendine göre yorumluyor olması. Bu yüzden de etkinleştirilmesi kısa sürmeyecek ve zaman alacak. Avrupalılar ise bu konunun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) kadar gitmesine gerek kalmayacağını düşünüyor. Zira BMGK’nın yaptırımlara geri dönmesi, kurtarmaya çalışılan anlaşmaya nihai bir darbe vurmuş olacak. Buradan yola çıkarak, Avrupalı kaynaklar, Avrupa’nın bu adımının, pratikte, İran tarafına azami baskı uygulama amacı taşıdığını düşünüyor. Bugünkü manzara şu şekilde: Avrupa, artık sözlerinin İran tarafından ciddiye alınmadığını düşündüğü için elindeki son kartı da oynamaya karar veriyor.
مشاركة :