Tahran, ABD yaptırımlarını kontrol altına almasına yardım etmesi noktasında Avrupanın vaatlerinin çıkmaza girdiğini neredeyse kabul etmek üzere. ABD Başkanı Donald Trumpın ülkesinin nükleer anlaşmadan çekildiğini açıkladığından beri Avrupanın Tahrana yönelik tutumu siyasi dayanışmanın ötesine geçmedi. Ayrıca Tahranın Batı finans kurumlarında banka ve ticaret alanında imtiyazlar elde etmesine imkan tanıyacak herhangi bir mekanizma yürürlüğe konmadı. Ki bu mekanizma sayesinde Batı finans kurumları, Tahran yüzünden Washingtonla hukuki ve ticari çekişmelere girmekten sakınacak ve Avrupa, ABD baskılarından dolayı Tahrana verdiği ekonomik ve mali vaatleri tutmamakla suçlanmayacaktı. Nitekim İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Abbas Arakçi, başkent Tahranda düzenlenen "Bölgedeki Gelişmeler ve Uluslararası Düzen" forumunda "Avrupa, İranla ticaret ve banka alanında karşılıklı mali bir mekanizma kuramadı" açıklamasında bulundu. Ayrıca Arakçi, Avrupa başkentlerinin AB’nin uygulamayı vaat ettiği mekanizmayı etkinleştirmeyi onaylamadığını dile getirdi. Avrupa başkentleri, istikrarı sarsan bölgesel rollerini gözden geçirmeleri, diğer devletlerin içişlerine müdahale etmekten vazgeçmeleri ve komşularıyla gerilimi azaltmaları için İranlı karar alıcılara stratejik baskılar uyguladığı bir zamanda Tahran, ekonomik anlamda Batı tarafından hayal kırıklığına uğratıldı. Bu mesajı son ziyareti sırasında İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, Tahrana iletti. Hunt, İranlı yetkililerle yaptığı görüşmelerde Yemendeki Husilerin balistik füzelerle desteklenmesinin bölgesel istikrara yönelik tehlikelerini ele aldı. Ayrıca Hunt, Yemendeki savaşlarını durdurmaları için Husilere baskı yapılmasını istedi. Londranın Tahrana karşı baskıcı tutumu, Lübnan hükümetinin kurulmasına yönelik Hizbullahın koyduğu engellerden kurtulmak için Fransanın girişimleriyle de kesişmektedir. Bunun yanı sıra Fransa, ABDnin İrana yönelik yaptırımlarının siyasi ve ekonomik sonuçlarından korunması noktasında Başbakan Saad Haririnin tutumunu destekliyor. Kritik Lübnan ekonomisini desteklemek için Sedir Konferansına ev sahipliği yapan Paris, Lübnan üzerindeki etkisini muhafaza etmeye çalışıyor. Diğer yandan İran, bölgesel nüfuz oyununda kullanmak için Lübnanın siyasi kararlarını tamamen ele geçirmeye çalışıyor. Ki İranın bölgesel nüfuzu, ABDnin baskılarını azaltmak amacıyla genişlemeci politikasından vazgeçmesi için Tahranı ikna etmeye çalışan Avrupa devletleriyle İran arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden olmaya başladı. Irakın yeni yöneticileri, denge politikası izleyerek özellikle Arap komşularıyla ekonomik ilişkileri pekiştirmek, Bağdat ve Körfez başkentleri arasında bütün alanlarda işbirliğini derinleştirmek için Suudi Arabistanı tercih etmeye çalışıyor. Bunun için Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, Kuveyte, Abu Dabiye ve Riyada yönelik başarılı bir ziyaret gerçekleştirdi. Suriyede ise Avrupanın tutumu İranın askeri olarak Suriyeden çıkartılması gerektiği yönünde ABDnin talepleriyle uyuşmaktadır. Böyle bir ortamda Yemenden Irak ve Suriyeye kadar Avrupanın kararsız tutumundan dolayı İranın rahatsızlığını artıracak faktörler bulunmaktadır. Tahran, Avrupalılarla Washington arasında kapalı koridorlar içerisinde cereyan edenleri tam olarak bilmediğinden dolayı daha da endişelenmektedir. Tahran, Avrupalılarla ilişkisinin Avrupalıların Washingtonla olan tarihi ilişkisi gibi olamayacağını, nükleer dosyada yakınlaşmanın Avrupayla bölgesel bir ortaklık kurmak için İrana kapı aralamayacağını düşünmeye başladı. Büyük bir ihtimalle Avrupanın Tahranın bölgesel rolüne, olumsuz nüfuzuna ve balistik projesine karşı sert tutumu, artık Tahranda tahammül sınırlarını aşarak Batının ABD yaptırımlarına yönelik tutumunun gerilemesinin ardından Avrupalılarla işbirliği yapma konusunda İran yönetimini endişelenmeye sevk etti. Dolayısıyla Avrupanın tutumunda meydana gelen temel değişiklikten dolayı İran Dini Lideri Ali Hamaneyin önceden söylediği söz yeniden dile getirilebilir. Zira Ali Hamaney, şu sözlerle Avrupalıları eleştirmişti, "Avrupa devletleri Tahrana gelip bölgedeki varlığıyla ilgili İranla müzakere yapmak istediklerini söylüyor. Bu, onları ilgilendirmez. Burası bizim bölgemiz. Siz neden buradasınız?" Açıkçası Avrupa ve İran, birbirlerini cezp edemezler. Çünkü her iki taraf da birbirine karşı çıkar politikası izliyor. Avrupa, siyasi bakımdan Tahranı uysallaştırmaya ve nükleer anlaşmaya bağlı kalmaya ikna etmeye çalışıyor. Buna karşılık Tahran, yaptırımları kontrol altına almak için mali ve ticari mekanizmalar üzerinden kendisinin ekonomik olarak ödüllendirilmesini istiyor. Diğer yandan Washington, yaptırımları ihlal etmeleri ve bölgesel ya da nükleer meydan okumaya karar vermeleri halinde Avrupa ve İranı cezalandırmaya hazırlanıyor.
مشاركة :