Ham petrol varilinin 18 dolar seviyesine gerilemesi üzerine, borsada petrol hisselerine yatırım yapmak isteyen biri tavsiyemi istedi. Dürüst olmak gerekirse, ne söyleyeceğimi bilemedim, zira ‘petrol dünyasının’ içinde yer aldığım için, fiyat tahmini yapmayı etik bulmuyordum, sadece piyasalara odaklanıyordum. İkincisi ise, bu gibi istisnai durumlarda neler yaşanabileceğini kim tahmin edebilir? Çinde petrole olan talepte iyileşme belirtileri söz konusu ancak, genel talep geçen yıla göre oldukça düşük seyrediyor. Dünya ekonomisi korona salgını dolayısıyla sert darbeler aldı ve hala kimse salgının gerçek ekonomik maliyetinin ne olacağını öngöremiyor. En iyi ihtimalle piyasaların toparlanması aylar alacaktır. Dünya genelindeki olağanüstü durumun haziran ayında, hatta mayıs ayında sona ereceğini varsaysak dahi, ekonomi üzerinde hemen etkileri görülmeyecektir. Muhtemelen son çeyrekte ekonomi yeniden canlanır ve petrole olan talep artar. Turizm ve seyahat sektörü gibi savunmasız sektörlerin toparlanması için daha uzun süreler gerekebilir, ilk başlarda toplu taşıma araçlarının kullanımı hususunda endişe devam edecektir. Fakat gelin olumlu taraflara odaklanalım: Çin’deki durum gün geçtikçe iyiye gidiyor. Çoğu Shandong Eyaletinde bulunan ‘çaydanlık’ olarak bilinen küçük rafineriler, petrol işleme oranlarının, kapasitelerinin yüzde 72’sine ulaştığını bildirdi. Bu oranın Ocak 2011den bu yana en yüksek haftalık oran olması dikkati çekiyor. Bu rafineriler, ham petrol fiyatlarının düşük olması nedeniyle yüksek karlar elde etmeyecek olsa da bir süre daha bu oranlarda faaliyet göstereceklerdir. Bu durum, en önemli tüketicilerden olan Çin’in talebinde artışın başladığını göstermektedir. Tabi rafinerilerin benzin gibi ürünlerine olan talep artışının, ham petrol fiyatlarının düşmesiyle bir ilgisi yoktur. Çünkü Çin hükümeti, petrolde perakende fiyatlarının düşüşüne izin vermeyen bir politika izlemektedir. Ham petrolün varil fiyatı ister 40 isterse 18 dolar olsun, Çinli tüketiciler her zaman belirli bir standart üzerinden ürün satın almaktadır. Çin yönetimi bu kararını, tüketimi sınırlamak, çevreyi korumak ve emisyonu azaltmak gerekçesiyle dört yıl önce yürürlüğe koymuştu. Bununla birlikte Çin’deki rafineriler, Suudi Aramconun Asyadaki müşterilerine sağladığı indirimler çerçevesinde kar oranlarını arttırabilecektir. Bu karın bir kısmını ‘çevreyi koruma kuruluna’ bağışlamak zorunda olduklarını da söylemek lazım. Aramco’nun bu indirimleri, rekabet halinde olduğu üretici firmalardan sert eleştiriler aldı. Suudi Arabistan OPEC içinde Ortadoğu’da aylık fiyatları ilk ilan eden ülkedir, diğer ülkeler bu fiyatlara bakıp kendi fiyatlarını belirler. Her ne kadar Suudi Arabistan üretimini kısma kararı almışsa da, talebin azaldığı bu süreçte pazar payını korumak için benzeri indirimlere başvurma ihtimali diğer ülkeleri endişelendirmektedir. Şimdilerde yanıtı en çok merak edilen soru şudur: bu yıl talepteki düşüş hangi seviyededir? Bu sorunun yanıtını bulabilmek için piyasanın en büyük üç oyuncusunun; Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), Uluslararası Enerji Ajansı ve ABD Enerji Enformasyon İdaresi’nin istatistiklerini inceleyelim. Uluslararası Enerji Ajansı 2020 yılında petrole olan talebin bir önceki yıla oranla 9.3 milyon varil, OPEC 6.85 milyon varil, ABD Enerji Enformasyon İdaresi ise 5.25 milyon varil daha az olacağını tahmin ediyor. Bunlar korkunç rakamlar, nitekim 9.3 milyon varil, Hindistan ve Afrika kıtasının günlük tüketimine tekabül ediyor. En iyimser tahmin olan 5.25 milyon varil ise, bir milyardan fazla insanın yaşadığı Hindistan’ın günlük tüketimine eşdeğer. OPEC ve diğer petrol üretici ülkelerin Mayıs ve Haziran aylarında günlük üretimi 9.7 milyon varil kısma kararı almasına rağmen petrol fiyatlarında niçin iyileşme olmadığını anlamamız için, talebi gözden geçirmemiz gerekir. ABD Enerji Enformasyon İdaresi ikinci çeyrekte talebin günlük 23 milyon varil olacağını öngörüyor. ABD eğer üretimini 3.7 milyon kıssa dahi bu yeterli olmayacak, 23 üyeli OPEC dışındaki petrol üreticilerinin de üretimlerini kısması gerekecektir. Başka türlü fiyatlardaki düşüşün devam edeceğini tahmin edebiliriz. Şu ana kadar ana üreticiler dünyanın farklı ülkelerine yüksek miktarlarda petrol göndermeyi sürdürüyor. Ancak yakında ülkelerin petrol stokları dolacaktır ve OPEC dışındaki ülkeler de üretimlerini kısmak zorunda kalacaktır. Tüm bu geçici dalgalanmaları bir kenara bırakıp, korona salgını sonrasında petrolün durumuna odaklanalım. Kişisel görüşüm, önümüzdeki yıllarda aşamalı olarak petrole olan talebin azalacağı yönündedir. Zira korona salgını sonrasında herkes, birçok işin geleceğinin uzaktan çalışma ile mümkün olabildiğini kavramış durumdadır. Tabi ki petrole olan talep, bir gün ansızın sona erecek değildir. Çin ve Hindistan’da orta sınıfın gelişimiyle talepte artış da gözlenecektir, ancak dünyada enerji tüketimiyle ilgili bir anlayış değişikliği gözlenmektedir. Gazeteciler, Suudi Arabistan eski Petrol Bakanı Ali el-Naimi’ye, ülkesinin üretimde ne zaman zirveyi göreceğini sormuştu, Naimi; ‘’Suudi Arabistan’da petrol çok, ancak biz petrol üretiminde zirveye ulaşmadan, petrole olan talep zirveye ulaşacak ve sonrasında düşecektir’’ diye yanıtlamıştı. Suudi Arabistan’ın günlük üretimini 13 milyon varile çıkarabilmiş olması, henüz üretimde zirveyi görmediğini kanıtlar nitelikteydi. Merak ettiğimiz husus, talebin ne zaman zirveye çıkacağıdır.
مشاركة :