Şii aklının hedef alınması

  • 2/7/2021
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Lübnan’a suikastların geri döndüğünü söyleyenlere katılmıyorum, çünkü Lübnan’da suikastlar hiç kesilmedi, kaldı ki geri dönsünler. Lübnanlı entelektüel Lokman Salim suikastı da manevi suikasttan fiziki olarak tasfiyeye kadar çeşitli formları olan Lübnan’daki suikast eylemlerinin bir devamı. Gerçekler bize Hizbullah’ın, tüm suç çeteleri gibi suikast ve tasfiye politikasını Lübnanda siyaset yapmanın bir yöntemi saydığını gösteriyor. Söz konusu suikastlar sadece Hizbullah’ın değil, bu terör örgütünün bağlı olduğu sistemin yaklaşımı. Bu yüzden, Şii ve Hizbullah’ın en önde gelen eleştiricisi ve muhalifi Lokman Salim suikastını değerlendirirken, sadece Lübnan ile sınırlayamayız. Kendisi, başta Iraklı araştırmacı Haşim el Haşimi suikastı olmak üzere yakın zamanda Irak’ta tanık olunan başka suikastların uzantısıdır. Bu suikastlar ile ulaşılmak üstenen amaç net ve açık, sivil devlet talep eden, şiddeti kınayan, İran terörüne bağlı ve tabi olmayı reddeden, mezhepçiliğe ve dışlamaya karşı olan, ülkeleri harap eden ve Arap ülkelerinin prestijini yerle bir eden İran’a boyun eğmeyen Şii aklını hedef alıp tasfiye etmek. Lokman Salim suikastı, Hişam el Haşimi suikastının uzantısı ve ikisinin de amacı aynı; Şii aklını susturmak. Arap Baharı olarak bilinen dönemde patlak veren ve bizzat İran ile takipçileri tarafından esir alınıp yok edilmeden önce gerçek bir devrim olan Suriye devriminin başlarında, sessiz kaldığı için bu Şii aklını eleştirmiştim. Bugün akil Şiiler ayağa kalkıp sessizliklerini bozdular. Söylemeleri gerekeni söyler oldular. Önce Irak, şimdi de Lübnan’da sesleri yükseldiği için kan, şiddet, gözdağı vb. ağır ve sert bedeller ödemeye başladılar. Şii aklın sesini yükseltmesi, İran ile takipçilerini özellikle korkuttu, çünkü şu anda onu eleştirenler ve öfkelerini dillendirenler Şiilerin kendileri. Bizzat Şiilerin kendilerine karşı ayaklanmalarının teşkil ettiği tehlikeyi hissettiklerinden, Lübnan’da Hizbullah ve Irak’taki benzeri örgütler suikastlara başvuruyorlar. Zira özellikle Şii akil kimselerin harekete geçmesinden sonra İran’ın bölgeye yönelik projesi şu anda bir yol ayrımına girmiş bulunuyor. Şii aklın sesini hedef almaya başlamalarının nedeni bu. Hizbullah ve Irak’taki türevleri, güçlü olduklarından değil, Şii aklın uyanışı karşısında kendilerini zayıf hissettiklerinden suikasta başvuruyorlar. Nitekim merhum Şii din adamı Hani Fahs bunu şu şekilde ifade etmişti: “Hizbullah’tan yükseliş döneminde değil, asıl düşüş döneminde korkun”. Bu nedenle, Irak ve Lübnan’da Şii sokağının öfkesinin hedefinde olduklarını hissettiklerinde Hizbullah ve türevleri kendilerini tehlikede görmeye başladılar. Önde gelen ve akil Şii figürleri hedef tahtasına oturttular. Gerçek şu ki İran sistemi, ülkelerimizi ve bileşenlerini hedef aldıktan sonra, şimdi de İranın bölgeye dönük karanlık ve gerici projesini gerçekleştirmesi için Şiilerin akil insanlarını ve aydınlarını hedef alıyor. Takdir ettiğim ve saygı duyduğum bir Şii aydın arkadaşıma şu anda İran ve Hizbullahın Şii aklını hedef aldığı yönündeki görüşümü kabul edip etmediğini sorduğumda bana şöyle dedi: “Evet, Şii aklını hedef alıyorlar çünkü akılsızlar. Kör bir ideolojinin mahkumu olmuşlar”. Bu kör ideoloji, DEAŞ ve el Kaide zihniyeti gibi kan ve yıkıma mal olsa da hedeflerini gerçekleştirmek istiyor. Dolayısıyla İran’ın şimdi el Kaide’nin yeni üssü olmasında şaşılacak bir yan yok. Lokman Salim’e rahmet diliyoruz. Allah, bütün dini gruplardan akil kimseleri korusun, çünkü bugün bölgemizin onlara her zamankinden fazla ihtiyacı var.

مشاركة :