Birleşik Krallık, Husileri Suudi Arabistan’ın Yemen barış girişimine ikna etme konusunda Umman’ın rolüne güvendiğini belirtti. Ayrıca Husileri, barışı inşa etmeyi ve barışa doğru adımlar atmayı düşünmeye çağırdı. Birleşik Krallık’ın Yemen Büyükelçisi Michael Aron, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Suudi Arabistan’ın girişiminin alternatifinin Yemen’deki savaşın yıllarca devam etmesi olduğunu söyledi. Aron, bu durumun başta Yemen halkı olmak üzere tarafların çıkarına olmadığını vurguladı. Aron, Suudi Arabistan’ın girişiminin Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilcisi Martin Griffiths tarafından yapılan önerilere dayandığını belirtti. Aron, girişimin ayrıca Sana Havalimanı’nın açılmasını sağlamak, Hudeyde üzerinden ticareti kolaylaştırmak, ateşkes sağlamak ve Yemen’in geleceği konusunda müzakerelere girmek için bir fırsat sunduğunu kaydetti. İngiliz Büyükelçi, Safer tankeri, Marib ve diğer şehirlerin hedef alınması meselelerine ve diyaloğun ayrıntılarına da değindi. -İlk olarak Sayın Büyükelçi, Yemen krizini sona erdirmeyi amaçlayan Suudi Arabistan girişimini nasıl karşılıyorsunuz? Suudi Arabistan’ın girişimini memnuniyetle karşılıyoruz. Girişim açıklanmadan önce Dışişleri Bakanı Dominic Raab, Suudi Arabistanlı mevkidaşı Prens Faysal bin Farhan ile bu girişimi ele almıştı. -Yemen’deki meşru hükümet, BM, ABD ve birçok ülke Suudi Arabistan’ın girişimini memnuniyetle karşılarken, Husiler bunu reddediyor. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir? Husiler, Yemen halkının acılarını sona erdirme arzusu konusunda ciddiyse, yapıcı bir düşünce tarzı sergilemeli ve barış için adımlar atmalıdır. Umman Sultanlığı’nın Suudi Arabistan’ın girişimi için gösterdiği olumlu tavrı memnuniyetle karşıladık. Sultanlığın Husiler üzerinde bir etkisi olacağına inanıyoruz. Biz, Husileri Umman ile istişare çerçevesinde BM Özel Temsilcisi Martin Griffits ile iş birliği yapmaya çağırıyoruz. -Bu girişimin, Yemen’de barışı sağlamak için son şans olduğunu düşünüyor musunuz? Yemen’in kapsamlı bir siyasi çözüme ihtiyacı bulunuyor. Şu an bunu gerçekleştirmek üzere bir fırsat mevcut. Bu vizyonu, arenada gerçeğe dönüştürmek için tüm ilgili tarafların BM Özel Temsilcisi ile yapıcı bir şekilde çalışması gerekiyor. Ayrıca Yemen hükümetinin ülkedeki reformları uygulamak ve koşulları iyileştirmek için kaynaklara ihtiyacı bulunuyor. Bu girişim başarısız olursa, gelecekte bir barış sağlamanın daha da zor olacağını düşünüyorum. -Husilerin bölgesel ve uluslararası düzeyde önerilen barış girişimlerini reddetmeye devam etmesi halinde, uluslararası toplum için mevcut seçenekler nelerdir? Uluslararası toplum, Yemen ile ilgili tek bir hedef paylaşıyor. Bu da çatışmanın sona ermesidir. Bunu başarmanın tek yolu, BM Özel Temsilcisi ile iş birliği dahilinde, ülke çapında ateşkes tesis etmek için ilgili tüm tarafların birlikte çalışmasıdır. Ayrıca kadınlar da dahil, Yemenliler tarafından yönetilen ve sahip olunan kapsayıcı bir siyasi süreç inşa edilmeye çalışılmalıdır. Suudi Arabistan Krallığı ve diğer koalisyon üyesi devletlerinin bu konuda kararlı olduğunu biliyoruz. Anladığım kadarıyla Husiler, Suudi liderliğindeki koalisyonun saldırısı altında olduklarına inanıyor. Ateşkeste uzlaşı sağlamadan önce ‘kuşatma’ olarak tanımladıkları durumun kaldırılmasını istiyorlar. Elbette meşru hükümet ve koalisyon ülkeleri, bu meseleye farklı açıdan bakıyor. Husilerin gerçekleştirdiği darbeyi devirmeye çalışıyorlar. Husilerin, Aden Havalimanı’na karşı Husi saldırıları sırasında teyit edilen bir durum olarak, saldırgan taraf olduğunu düşünüyorlar. Bu Husi saldırıları, meşru hükümetin üyelerini ortadan kaldırmak için başarısız bir girişim olarak gerçekleşmişti. Ayrıca Marib’e yönelik saldırıları yinelendi ve Suudi Arabistan’a yönelik füze ve drone saldırılarında da önemli bir artış yaşandı. ABD yönetiminin Yemen meselesine yönelik yenilenen taahhüdünden faydalanan ve BM Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in önerilerine dayanan Suudi girişiminin, ‘Sana Havalimanı’nın açılmasını sağlamak ve Hudeyde üzerinden ticareti kolaylaştırmak’ üzere bir fırsat sunduğuna inanıyorum. Aynı şekilde girişim, ateşkesin onaylanması ve özellikle de ‘ulusal diyalog’ sonuçlarına dayalı olarak Yemen’in geleceği konusunda müzakerelere girmek için bir fırsat ortaya koyuyor. Girişimin alternatifine gelince savaşın, belki de gelecek yıllarda da devam etmesi bir alternatif olabilir. Ama bu savaş, ilgili taraflardan hiçbirinin, özellikle de Yemen halkının çıkarına hizmet etmeyecektir. -Bildiğiniz gibi ‘Safer’ petrol tankeri, Kızıldeniz çevresini bir milyon varilden fazla ham petrolle kirletme riskiyle karşı karşıyadır. Şu ana kadar Husiler, bir BM ekibinin hızlı bakım önlemleri uygulamasına izin vermeyi reddetti. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Londra’nın birinci önceliği, Safer tankeri meselesinin çözülmesidir. Çünkü petrol sızıntısının bir sonucu olarak ciddi çevresel, ekonomik ve insani koşullarla tehdit ediyor. Husilere bu işi kolaylaştırmaları için baskı yapmak da dahil olmak üzere, BM’ye bağlı değerlendirme ve reform yapma misyonunun çalışmalarını hızlandırmak için tüm ortaklarımızla koordineli bir şekilde çalışıyoruz. -Siyasi süreci yeniden başlatma çabalarına rağmen Husiler, askeri durumu tırmandırıyor. Tahran’daki sözde büyükelçileri, Aden Havalimanı’na karşı yapılan füze saldırısının Süleymani’nin öldürülmesine misilleme olduğunu itiraf etti. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz? İngiltere, insani durumu daha da kötüleştiren ve siyasi süreci baltalayan risklere yol açan Marib’e yönelik füze saldırısını şiddetle kınıyor. Aynı şekilde Husilerin 27 kişinin hayatını kaybetmesine ve 100’den fazla kişinin yaralanmasına neden olan Aden Havalimanı’na yönelik saldırısını da kınıyoruz. Kesin olan şey, sivillere yönelik bu tür bir saldırının aşağılık olduğudur. Sözde İran büyükelçisi tarafından geçen çarşamba günü yayınlanan tweet, İran’ın Suudi Arabistan’ın barış girişimine karşı çıkan tek ülke olduğunu ortaya koyuyor, ki bu da çok üzücü bir durumdur. -Husilerin Suudi Arabistan’daki sivil ve petrol tesislerine karşı balistik füze ve insansız hava aracı fırlatmaya devam etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Birleşik Krallık, Suudi Arabistan’a yönelik saldırıların tırmanmasını şiddetle kınıyor. Suudi Arabistan’ın ulusal güvenliğine bağlılığımızı sürdürüyoruz.
مشاركة :