Biden yönetimi, ABD’deki muhalifleri ve İran’ı ve tatmin edecek bir anlaşma arayışında

  • 4/17/2021
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

Viyana’da Tahran ile varılan nükleer anlaşmayı canlandırmak için yapılan görüşmelere katılanlar tarafından iki gün önce yapılan açıklamalar, İran ve ABD arasındaki fikir birliğini sağlamaya yönelik  somut sonuçlar elde edilmeye başlandığı yönünde. Bazı gözlemcilere göre İran’ın saatte yaklaşık dokuz gram olmak üzere yüzde 60 oranında saflaştırılmış uranyum üretmeye başladığını duyurması, müzakere mekanizması için zorlukların geri döndüğünün bir göstergesi. Wall Street Journal (WSJ) gazetesi İranlı ve ABD’li müzakere taraflarının Tahran’ın nükleer anlaşmaya geri dönmesi şartıyla, İran’ın ekonomisini felç eden yaptırım sorununun çözülmesinin ve kaldırılmasının yollarını aradığını duyurmuştu. İran tüm yaptırımların kaldırılmasını talep ediyor. Biden yönetimi ise orijinal anlaşma ile çelişmeyen yaptırımları devam ettirmekten yana. Ancak Biden yönetimi bunların hangileri olduğunu belirtmedi. Üst düzey Batılı diplomatlar, görüşmelerin bu hafta başlamasıyla birlikte İran’ın daha esnek bir tavır sergilediğini aktardılar. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken çarşamba akşamı Brüksel’den yaptığı açıklamada, İran’ın uranyum zenginleştirme oranını yüzde 60’a çıkarma adımını “ciddiye aldıkları bir provokasyon” olarak nitelendirdi. Blinken söz konusu hamlenin, İran’ın şu an devam eden görüşmelerdeki ciddiyeti hakkında soru işaretleri uyandırdığını vurguladı. Ancak Blinken’ın bu uyarıları Tahran’ın davranışlarını değiştirmesi için yeterli olmadı. Foreign Policy’de yer alan bir habere göre meselenin İran dosyasından sorumlu Robert Malley’in Biden yönetiminde oynadığı rolle ilgili olduğu anlaşılıyor. Malley gerek  İran gerek Demokratlar gerekse Cumhuriyetçiler olsun ABD içindeki sert muhaliflerle orta bir yol bulmaya çalışıyor. Mallley, Biden yönetiminin nükleer anlaşmaya geri dönme kararlılığı ışığında iki tarafın da kabul edebileceği bir eşitliğin nasıl sağlanabileceğine ilişkin bir yol haritası oluşturmaya çalışıyor. Malley, çifte vatandaşlık konusundakine benzer bir şekilde yaptırımların İranın anlaşmaya geri dönmesine yetecek ancak Biden yönetiminin eleştirilmesine sebep olmayacak kadar hafifletilmesini içeren bir anlaşma teklif etmek istiyor. Washington Enstitüsü’nden İran alanında çalışmalar yürüten uzman Patrick Clawson, Malley’in ABD içerisindeki derin bölünmeler ve  bölgedeki kadim dostları ile arasının açılması nedeniyle zor bir durumda olduğunu söyledi. Clawson Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Biden’ın ekibi Ortadoğu’ya daha az ilgi duyarak Çin ve Rusya’ya odaklandığını göstermek istiyor. Genel olarak İran ile ilgili mevcut durumdan da memnun görünüyor. Ancak bu değişebilir. Şu an Afganistan’dan geri çekildiklerini duyurmalarının Demokratların sol kanadını tatmin ederek üzerlerindeki baskıyı azaltacağı düşünülüyor. Bu, Cumhuriyetçiler ile başka bir savaşa girmeyi tercih etme konusunda Biden’ın ekibini tereddüde düşürebilir. Şu da unutulmamalı ki Biden, İsrail’in Natanz’a yönelik saldırısı hakkında herhangi bir eleştiride bulunmadı.” Clawson, Biden’ın asıl amacının Avrupalılara ABD’nin ciddi olduğunu göstermek olduğunu söyledi. Biden’ın nükleer anlaşmayla ilgili olmayan yaptırımlarında ısrarcı olması ise başka bir durumu ortaya koyuyor. Avrupa’nın yakın  zamanda insan hakları ihlalleri nedeniyle İran’a uyguladığı yaptırımlarda olduğu gibi Biden’ın Avrupa ile aynı fikirde olduğunu gösteriyor. Clawson ayrıca İran yönetiminin Biden ve Avrupalılara yaptırımları hafifletmeleri için baskı yapmak amacıyla uranyum zenginleştirme seviyelerini yükselterek daha fazla nüfuz kazanmak istediğini kaydetti. Foreign Policy’ye göre ABD’li bir yetkili Viyana’da devam eden görüşmeleri, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018 yılında çekildiği, 2015’te imzalanan nükleer anlaşmaya Biden yönetiminin geri dönmesini engellemek amacıyla saçtığı “zehirli tohumları” ortadan kaldırma ve bazı yaptırımları hafifletmeye yönelik “yorucu” bir süreç olarak nitelendirdi. Azami baskı politikası çerçevesinde getirilen bu yaptırımlar 18 İran bankasını içeren 700’den fazla madde içeriyor. Bu durum İran finans sektörünün  neredeyse tamamının felç olmasına yol açtı. Trump bu yaptırımları, görev süresinin son demlerindeyken İran’ı uluslararası alanda yalnızlaştırmak ve ekonomisini tamamen çökertmek için uyguladı. Bunlar genelde nükleer anlaşmanın dışındaki yaptırımlardı. Söz konusu yaptırımların hedefinde özellikle İran Merkez Bankası, İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) ve devlet destekli terörü finanse eden İran Ulusal Tanker Şirketi (NITC) yer alıyor. Trump yönetimi, anlaşma yeniden canlandırılsa bile bu ve benzeri  yeni yaptırımların varılacak anlaşmanın etkilerini geçersiz kılacağını çünkü bu şirketlerin uluslararası alanda ticaret yapmalarının yasaklanacağını biliyordu. NIOC ve NITC, İran petrol endüstrisinden sorumluyken Merkez Bankası da İran’ın döviz rezervlerinin ve İran petrol satışlarından elde edilen gelirlerin çoğunu kontrol ediyor. İran’ın 2015 anlaşmasına uymaya geri dönmesi durumunda isteyeceği en büyük gelir petrol satışlarından elde edilenler olacak. Biden yönetimi, İran Merkez Bankası’nın aslında Hizbullah ve Hamas’a fon tahsis etmekten sorumlu olduğu,  NIOC ve NITC’nin de Trump’ın 2019 yılının nisan ayında yabancı terör örgütleri listesine aldığı Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından satılan petrolün tedarikini ve sevikiyatını yaptıüı için bu yaptırımları kaldırmanın siyasi açıdan riskli olacağının farkında.

مشاركة :