Irak’ta yönetim için adaylığını koyan üç binden fazla aday, önümüzdeki 10 Ekimde yapılması planlanan seçimlerin siyasi güçler ve partiler tarafından kararlaştırılan tarihte düzenlenemeyeceğinden endişeli. Önde gelen adaylardan 2005 yılındaki ilk yasama seçimlerinden 2018 yılındaki son tartışmalı seçimlere kadar Irak’taki siyaset sahnesine hakim olan geleneksel güçlerden ilk kez ortaya çıkanlara kadar hepsi, zaferi garanti altına almak için büyük meblağlar harcadılar. Diğer yandan ABD ve Iraktaki muhalif silahlı gruplar arasında çatışma olasılığına dair işaretler artmaya başladı. Başlangıçta, seçim atmosferine silahların hakim olmasından endişe ediliyordu. Bugün artık ilk etapta seçimlerin yapılmasını imkansız hale getirecek açık bir çatışma olasılığı hakkında duyulan endişeler daha net hale geldi. Reklam kampanyasının aylar boyunca devam etmesi, seçim günü halkın sandık merkezlerine ulaşmalarını engellemek ya da karşı partiler lehine oy vermelerini sağlamak için bir baskı oluşturdu. Irak hükümeti, gerek Başbakan Mustafa el-Kazımi, gerek sözcüleri gerekse de Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonunun çabaları ile usül açısından seçim ortamının hazır olduğunu duyururken mevcut durum, hükümetin tüm siyasi arenayı hakimiyet altında tutamadığını gösteriyor. Aslında sağlıklı seçimlerin önünü açan tüm hükümet önlemlerinin aksine güvenlik sahnesine ‘kontrolsüz silahlar’ olarak adlandırılan iki tür kuvvet hakim. Bununla halen kontrol altına alınamayan, grup ve çetelerin ellerindeki silahlar kastediliyor. Ayrıca İran’a yakın silahlı grupların Washington’la karşı karşıya gelmesi nedeniyle de yakın zamansa ortaya çıkan silahlar bulunuyor. İlerleme İttifakı Temsilcisi Zafer el-Ani konuya dair "Kontrolsüz silahların yayılması ve milislerin artan etkisi, adil ve şeffaf seçimler için güvenli bir ortam sağlamıyor" değerlendirmesinde bulundu. Grupların Irak’taki ABD varlığına karşı kullandıkları ve aralarında SİHA’ların da olduğu yeni silahlar seçimleri tehdit ediyor. Artan milis gücünden hükümetin sorumlu olduğunu savunan Ani şunları söyledi: “Hükümetin bu uygulamalara son vermek için aldığı önlemlerin zayıflığı, halkın katılım oranını düşürebilir. Hükümetin Irak’taki yabancı güçlerle ilgili uygulamaları doğru. ABD güçlerinin ülkede kalması veya çıkması, hükümetin terörle mücadelede uluslararası yardıma olan gerçek ihtiyacına göre aldığı bir karardır. Ancak bu güçlerin milisler tarafından hedef alınması, Irakı güvenlik sorunlarına sürüklüyor ve devleti zayıflatıyor. Bu düşmanlıklar ulusal çıkarlarla örtüşmüyor. Daha ziyade bu milislerin bağlantılı olduğu İran’ın arzularını yansıtıyor. Washington ile yürütülen nükleer müzakerelerde kart olarak kullanıyorlar.” Oylamaya kalan doksan gün, seçimlerin düzenlenememesi vatandaşlar ve adaylar arasındaki güvensizlik seviyesinin en alt seviyeye inmesi ve binlerce adayın halka vereceği sözlerin yerine getirilememesi endişelerine tanık olacak. Her ne kadar propaganda savaşları henüz başlamamış olsa da vaatler, sloganlar, seçim şarkıları ve hazırlıklar, siyasi gözlemcilerin ülkenin en büyük reklam ve seçim kampanyası olarak gördüğü sürece on milyonlarca dolar harcanmasıyla başladı. Siyasi denklemde değişik olmasından korkanlar da, son yirmi yılda sahip oldukları liderliği kaybetmekten endişe duyanlar da var. Seleflerinin başarısızlığı doğrulusunda bir sonraki sahneye hakim olmak isteyenler de… Iraklılar, seçim günü ile ilgili son sözü henüz söylememiş olsalar da siyasi gözlemcilere göre her şey halkın katılım yüzdesine bağlı. Halkın katılım oranı yüksek olursa, tüm beklentiler siyasi denklemde sivil ve liberal güçler de dahil olmak üzere yeni güçler lehine bir değişime işaret edecek. Ancak katılım oranı düşük kalırsa, partilerin ve siyasal İslam güçlerinin hakimiyeti açısından harita değişmeden kalacak. Bu da söz konusu güçler arasında koltuk sayısının manipüle edilmesine yol açacak.
مشاركة :