Irak’ta kendi içinde bölünmüş Şii cephenin liderleri dün Bağdat’ta Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri’nin evinde bir araya geldi. Görüşmede Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Kanun Devleti Koalisyonu Başkanı ve Irak’ın eski Başbakanı Nuri el-Maliki ve Asaib Ehlil Hak lideri Kays el-Hazeli hazır bulundu. Sadr görüşme sonrasında yaptığı açıklamada ‘ulusal çoğunluk hükümetine’ bağlı olduğunu bildirdi. Bu açıklama, görüşmede anlaşmaya varılamadığı anlamına geliyor. Bu görüşme daha önceki hükümetlerde yaşananlara benzer olarak çoğunluk hükümetinin ya da tam tersi bir hükümetin kapsamlı bir mutabakatla ilerlemesinin imkansızlığının kanıtı olmayacak. Görüşme yalnızca, Şii liderlerinin, aralarındaki güç ilişkilerini kıran yeni bir yönetim denklemi formüle etmedeki başarısızlığının kanıtı. Kesin sonuçların açıklanmasından bir gün sonra rakiplerine doğru adım atan Sadr, Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri’nin evinde yapılan toplantıdan aktarılan görüntülerde iki adım geride durduğu ve ev sahipleriyle el sıkışmaktan ve hatta yanlarına oturmaktan bile çekindiği görüldü. Toplantının ardından iki kampın hedef kitlesine yönelik çeşitli basın açıklamaları yayınlandı. Ancak Sadr toplantının bitmesinin ardından el yazısıyla yazdığı ve Twitter hesabından paylaştığı mesajda “Ne Doğu ne Batı! Tek Yol Ulusal Çoğunluk Hükümeti!” ifadesini kullandı. Koordinasyon Grubu ise toplantının dostluğu ve kardeşliğine vurgu yaptı. Grubun açıklamasında seçim meselesiyle ilgili yasal prosedürlerin takip edileceği belirtildi. Sadr hükümet kurmanın yeterli olmayacağını bilse de mecliste en fazla sandalye kazanmaktan daha azını yapmak istemiyordu. Kendisini Bağdatta ağırlayan muhalifleri ise nihayet onun seçimlerdeki ağırlığını fark ettiler. Sadrın kendileri olmadan Sünniler ve Kürtlerle diyaloga giremeyeceğini veya kendilerini arkada bırakamayacağını bilseler de tansiyonun yükselmesine karşı çıkıyorlar. Aslında, bazılarını arkada bırakabilir! Snırsız bir çatışma anında ve partizan danışıklılığına dayalı bir yönetim sisteminde siyasi muhalefetten bahsetmek zordur. Ancak şu anda mevcut olan, Sadr ve Maliki kamplarından önemli aktörleri içeren bir çoğunluk koalisyonu üzerinde anlaşmaya varmak ve anlaşmadan vazgeçenlere memnuniyet ve garanti sağlamak düşüncesi masada. Sadr ve "Koordinasyon", Kürtlerin ve Sünnilerin şartları ve ABD-İran çatışmasının koşullarını içeren daha büyük bir denklemde sıkışıp kaldığı için, anlaşmaya en yakın formül, taraflar arasında, konsensüsün varsaydığından daha az olan bir konsensüs hükümetidir. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani ve Takaddum (İlerleyiş) Partisi lideri Muhammed el-Halbusinin kaleleri Erbil ve Ramadiden sızan bilgilere göre, tek bir Şii parti tarafından yönetilen hükümete geçme konusunda kesin güvenceleri yok. Buna cevaben Kürt yetkililer, Demokrat Partinin en büyük bloğun ittifakına ilişkin atmosfer hakkında konuştular: “Şii anlaşmazlığı, şimdi hükümet diyaloglarına girmemizi engelliyor. Bir anlayışa varabilmemiz için uygulanabilir bir fikir birliğine varmalarını bekliyoruz.” Halbusinin her iki tarafındaki Sünnilerin konumu ve Azm İttifakı lideri Hamis Hancar bu görüşten uzak değil. Sadr, çoğunluk hükümeti talep ettiğinde veya buna karşı çıktığında, iktidar denkleminde “gerekli” değişiklikleri yaparak siyasi rahatlama sağlamak için talep tavanını maksimuma çıkarıyor. Ama çıkarlarına formül olarak sunduğu ve eskiden "reform" dediği yeni kriterler konusunda kendisiyle hemfikir olan ortaklar istiyor. Sadr buna giden yolda diyalogları bozan ve uzatan taktiklere başvurmaktan çekinmeyecektir. Düğüm artık günah keçisinde. Sadrın önerdiği formül, siyasi projesine uygun değişikliklerle ilerlemeyi ve Şii hanesinden oyuncuların feda edilmesini gerektiriyor. Bu halledilirse, herkes müzakere süresini kısaltacak. Toplantıdan sızdırılan bilgilere göre Koordinasyon Grubundaki liderler, Sadrın kendilerine sunduğu garantiler, Haşdi Şabi’nin etki alanları içindeki gelecekleri, siyasi kaderleri ve hükümet kurumları üzerindeki "kontrol" kanallarını sürdürme şansları hakkında sorular sordular. Sadrın, birçok siyasi aktörün hükümetin anahtarını tekeline almasına ilişkin korkularını anlaması ve muhaliflerinin seçimlerin dayattığı değişiklikleri kabul etmesi de bir başka sorun olarak değerlendiriliyor.
مشاركة :