Nükleer anlaşmanın geleceği 8’inci turda verilecek sınava bağlı

  • 12/5/2021
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İran’ın 5 ay süren geciktirmesinden sonra başlayan Viyana’daki 7’nci tur müzakerelerin başarısız olduğu haberini hızlı verdi. Bu gelişme, nükleer anlaşmanın geleceğinin 8’inci turda verilecek sınava bağlı olduğu anlamına geliyor. Resmi ziyaret kapsamında Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) giden Macron, Dubai’de basına yaptığı açıklamada, müzakere turunun başarılı olamayacağına yönelik inancını dile getirerek, İranın tutumu göz önüne alındığında bu müzakerelerin uzun vadede devam etmeyeceğini vurguladı. Macron bu ifadesiyle bu hafta sonu Avusturya’nın başkenti Viyana’ya dönüş için prensipte üzerinde anlaşma sağlanan tarihe işaret ediyor. Bu açıklama, 5+1 grubu (3 Avrupa ülkesi, Rusya, Çin ve İran) ortak komitesinin düzenlediği iki toplantıdan sadece beş gün sonra geldi. Görüşmeler Salı ve Çarşamba günleri gerçekleşti. Birinci görüşmede ABD’nin kaldırabileceği yaptırımlar gözden geçirilirken, ikinci görüşmede Tahran’ın 2015’te imzalanan nükleer anlaşmaya yönelik ihlallerinden geri adım atması meselesi ele alındı. Temel ilkelerden geri adım Viyana sürecini takip eden Avrupalı kaynaklar, bardağı taşıran son damlanın İran’ın ‘önceki 6 turda üzerinde müzakere edilen temel ilkelerden geri adım atması’ olduğunu söylüyor. Nitekim İran müzakere heyetinin ‘saati geriye almak istediği’ görünüyor. Batılılar da Viyana’ya gelmeden önce böyle bir ihtimalden endişeleniyordu. Müzakerelere dönmeden en az iki ay önce Batılı taraflar, İran’a yaptıkları dönüş çağrısında önceki turlarda üzerinde anlaşmaya varılan meselelere de odaklanıyorlardı. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve müzakere heyeti başkanı Ali Bakıri Keni geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklamalarda Tahran’ın önceki turlarda alınan sonuçları kabul edeceğinin sinyalini vermişti. Aynı meseleyi Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreter Yardımcısı Enrique Mora da müzakerelerin hemen öncesinde dile getirdi. Ancak Bakıri, daha sonra yaptığı bir açıklamada, “(Daha önce) üzerinde uzlaşmaya varılan her şey müzakereye açık bir taslaktır” ifadesini kullandı. Bunun anlamı Tahran, Nisan’dan başlayarak Haziran’a kadar süren ve Avrupalılara göre muhtemel yeni bir anlaşmanın yüzde 70 ila 80 içeriğini oluşturan müzakere görüşmelerinin sonuçlarını geçersiz kılma hakkını kendinde görüyor. Gerçek niyetin gizlenmesi Söz konusu kaynaklar, son beş günde yaşananlar karşısında yaşadıkları şaşkınlığı ifade ederek, müzakereleri başlatacak zemini hazırlamak için haftalardır süren hazırlık mahiyetindeki istişarelerin ne anlamının olduğunu soruyor. Kaynaklar İran’ın ‘gerçek niyetini gizlediği’ görüşünde. Nitekim Tahran perşembe günü 5+1 temsilcileri ve Mora’ya verdiği iki öneri belgesinde gerçek niyetini belli etti. Zira listede Washington’ın yaptırımları kaldırmasıyla ilgili birçok öneriye yer verilirken, buna karşılık İran’ın, nükleer programıyla ilgili yaptığı ihlallerden geri adım atmaya hazır olduğuna dair bir ibare yer almıyordu. Nitekim Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi sunduğu raporda, İranın Fordodaki nükleer tesisinde yüzde 20 saflığında uranyum zenginleştirdiğine işaret etmişti. Bakıri sundukları iki belgenin önümüzdeki müzakerelerin temelini oluşturması gerektiğini belirtti. İran, ister nükleer dosya, ister terörizm meseleleri ister insan hakları konularında olsun üzerindeki tüm yaptırımların tek seferde kaldırılmasını, Washington’ın bu yaptırımları fiilen kaldırıp kaldırmadığını anlamak için kendisine süre tanınmasını, yeniden petrol ihraç etmeyi ve uluslararası piyasalardaki alacaklarını tahsil etmeyi talep ediyor. Batı, talep çıtasının çok yüksek olduğu ve acilen bir anlaşmaya varmak için İran’ın bazılarından taviz vermesi gerektiği kanaatinde. Bakıri’nin, tüm noktaların tekrar gözden geçirilmesini talep ettiği iki belgeyi sunması, 3 Avrupa ülkesinde ve aynı zamanda Washington’da İran’ın müzakere masasını devirmeye çalıştığı izlenimi yarattı. Bunun temel nedeni İran’ın iki ilkeyi terk ettiği anlamına gelmesidir: Birincisi simetri, ikincisi aşamalık. Bu nedenle Avrupalı çevrelere göre, Batı tarafı, İran’ın şartlarının kabul edilmesinin, tavrını yumuşatması ve tavizler vermesi için gereken üçüncü ilkenin, ‘denklik ilkesi’nin çökmesine sebep olabileceği görüşünde. Zira İran, Batı’nın Tahran ile ilişkileri normalleştirip nükleer programından emin olduktan sonra atmak istediği adımların önden gelmesini istiyor. Batı’nın bu taleplerinin yanı sıra ABD Başkanı Joe Biden, Avrupalı yetkililer ve Körfez ülkeleri müzakere konularına iki dosyanın daha eklenmesini arzuluyor: Birincisi İran’ın balistik füze programı, ikincisi ise bölgesel politikaları ve özellikle vekalet savaşları üzerinden komşularının içişlerine karışması. İlk müzakere turunun başladığı Nisan ayında bu yana görüşmelere Mora’nın arabulucuğuyla dolaylı katılan Washington, hızlı bir şekilde çıkmaz sokağa girdiği için müzakerelerin 7’nci turunun durdurulmasını talep etti. Çünkü müzakereler Nitekim bu istek, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki açıklamalarında da görülebiliyor. Blinken, açıklamasında, “İran, anlaşmaya dönmek için yapması gereken şeyi yapma konusunda ciddi görünmüyor. Bu nedenle Viyana’daki görüşmelerin bu turunu sonlandırdık” ifadesini kullandı. İran’ın katı tavrı ve geçtiğimiz süreçte ABD ile Avrupalıların üzerinde tam mutabakat sağladığı hiçe sayması sebebiyle Avrupalılar İran heyetinin ve Bakıri’nin sunduğu belgelere karşı duydukları hayal kırıklıklarını ABD’den önce dile getirdi. Bakıri, Berlin, Londra ve Paris’i ziyaret etti Bakıri müzakerelere hazırlık kapsamında ülkesinin pozisyonunu anlatmak ve Avrupa’nın desteğini almak amacıyla Viyana’ya gitmeden önce Avrupa’nın üç başkentini, Berlin, Londra ve Paris’i ziyaret etti. İran sadece Viyana’da değil aynı zamanda IAEA Genel Direktörü Rafael Grossi’ye karşı da katı bir tavır sergiledi. Grossi’nin Tahran’dan eli boş dönmesinin ve müzakerelerin başlamasından sonra İran Fordodaki nükleer tesisinde uranyum zenginleştirme çalışmalarına başladı. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, İran’ın nükleer programına hız vermesini ‘provokasyon’ diye niteleyerek, bu adımla zaman kazanmak ve oyalanmak amacıyla müzakereler üzerinde baskı kurmaya çalıştığını ifade etti. Böyle bir durumun mümkün olmayacağını söyleyen Blinken, İran’ın önünde gelecek günlerde alması gereken önemli kararlar bulunduğunu kaydetti. Her seferinde karşılıklı suçlamalarda bulunan İran ve ABD, bu kez de birbirini müzakerelerde ciddi olmamakla suçladı. Blinken, İran’ın üzerine düşeni yapma noktasında ciddi olmadığını ifade ederken, İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Twitter hesabı üzerinden Blinken’a verdiği yanıtta, “Batı iyi niyet gösterirse iyi bir anlaşmaya varılabilir. Biz akla uygun, ölçülü ve sonuç odaklı diyalog arıyoruz” ifadelerini kullandı. Abdullahiyan, Japon mevkidaşı ile yaptığı telefon görüşmesinde, “Ciddi bir irade ile Viyanaya gittik. ABD ve 3 Avrupa ülkesinin irade ve niyetine dair iyimser değiliz” ifadelerini kullandı. Avrupalılar hayal kırıklığı ve endişe hali arasında gidip gelirken, ABD ‘başka seçeneklere başvurma’ tehditlerinde bulunuyor. İsrail ise Washington ve Avrupa başkentlerine yönelik baskılarını artırarak, Blinken’dan derhal müzakereleri durdurmasını talep ediyor ve herhangi bir anlaşmanın kendisini bağlamadığını ifade ediyor. Avrupalıların değerlendirmelerine göre tüm bunlar gerginliğin tırmanacağına işaret ediyor. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki’nin “Halen diplomatik yakınlaşmayı umuyoruz. Çünkü bu daima en iyi seçenektir” demesine rağmen Avrupalılar ‘tamamen bir diplomatik çözüm arayışına girmiş durumda’. Müzakere sürecinin tıkanması, olayları başka bir yöne çevirebilir. Fakat hatırlanacağı üzere 2015 yılında yapılan nükleer anlaşma üzerindeki müzakereler sürdü. Bu doğru. Aynı şekilde İran’ın nükleer programının günümüzde ulaşılan teknolojik ilerlemeyi yakalamadığı da doğru. Öyle ki birçok gözlemeci Tahran’ın nükleer geliştirmenin ve sözde ‘break out’un (yani bu projeyi sürdürme kararı alması halinde nükleer silah edinmesi için gereken süreyi ifade etmek için kullanılıyor) sınırına ulaşmak üzere olduğu görüşünde. Halbuki Tahran’ın nükleer bomba üretimi için daha iki yıla ihtiyacı var ve bunun için gerekli kapasiteye sahip değil. Bu nedenle önümüzdeki günler, Viyana’nın kaderinin netleşmesi, batılıların anlaşmaya dönüş vesilesi olarak iyileştirme arayışlarında ısrar edip etmeyeceklerini yoksa İran’ın daha çok manevra sunacak güçlü bir pozisyona mı hazırlandığını görme açısından için son derece önemli olacak.

مشاركة :