Soner Çağaptay & Richard Outzen Ukrayna ordusu, 14 Nisanda Rus Karadeniz Filosu’nun amiral gemisi Moskova’yı batırdığında dünyayı hayrete düşürdü. Uluslararası basında geniş yankı uyandıran habere göre Ukraynalılar sahip oldukları gelişmiş savunma sistemlerine rağmen gemiyi yerli yapım Neptün füzeleriyle vurmayı başardılar. Diğer yandan bazıları yeterince bahsetmediyse de bu olağanüstü saldırıda yerli yapım olmayan insansız hava araçları (İHA) kullanıldı. Ukraynalı yetkililere göre saldırı, geminin radarından kaçan ve füzelere hedefleme için doğru koordinatları sağlayan iki adet Türk yapımı Bayraktar TB2 model İHA kullanılarak düzenlendi. Aslında bu, Türk İHA’larının Ukrayna’nın Rus işgaline karşı direnişi için son derece önemli olduğunu kanıtlayan ilk olay değildi. Rusya’nın Ukrayna işgalinin ilk günlerinden bu yana düşük maliyetli ve ölümcül olan TB2 model uzaktan kumandalı İHA’ların, Rus tanklarını yok etmede ve Rusyanın ilerlemesini engellemede etkili olduğu defalarca kez kanıtlandı. Aslında bu bir tesadüf değil. Rusya ocak ayında, Ukrayna sınırına çok sayıda asker yığdığında, Kiev sessizce Türkiye ile bir askeri alışverişe geçti ve 16 adet Bayraktar TB2 satın aldı. Böylece Ukrayna, diğer Türk silah sistemleriyle birlikte toplamda yaklaşık 60 milyon dolarlık alım yaptı. Bu rakam, bir önceki yılın aynı döneminde Türkiyeden aldığı savunma teçhizatına harcadığı miktarın otuz katını teşkil ediyor. Bu alımlar, Ukrayna’nın daha önce Türkiyeden satın aldığı yaklaşık 20 adet TB2 model İHA’ya eklendi. ‘Bayrak taşıyıcısı’ anlamına gelen ‘Bayraktar’ adlı İHA’lar Ukrayna direnişi için o kadar önemli ki Ukrayna için bestelenen bir milli marşa ilham verdi. Marş sosyal medyada viral oldu. Ukraynanın kullandığı İHA’lar gündem olsa da tedarikçi ülkenin stratejisine çok daha az dikkat ediliyor. Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bağları olan bir Türk şirketi tarafından üretilen TB2 İHA’ları, Ukraynadaki savaşta kritik bir denge unsuru olmanın ötesine geçiyor. İHA’lar son yıllarda Kafkaslar, Afrika ve Ortadoğudaki bazı çatışma alanlarında çok önemli bir rol oynadı. Ankara, çoğunlukla düşük ve orta gelirli yaklaşık yirmi ülkede İHA pazarlayarak jeopolitik etkisini genişletmeyi başardı. Aynı zamanda, kendisini büyük bölgesel güçlerin çatışmalarının sonucunu belirleyecek bir konuma getirdi. Buna karşın Ankaranın İHA diplomasisinin sınırsız olduğu söylenemez. Türkiye’nin Ortadoğuda, Libya gibi ülkelerde askeri hamlelerinin artması, Yunanistan ve Mısır gibi muhaliflerini, gücünü kısıtlamaya yönelik geniş çaplı yeni ittifaklar kurmaya itti. Ukraynada kullanılan Türk İHA’ları, Türkiye’nin Rusya ile sürdürdüğü ilişkilerdeki hassas dengeyi de baltalamakla tehdit ediyor. ABD Kongresindeki Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, son yıllarda Türk yapımı İHA’ların sayısının hızla artmasıyla ilgili endişelerini dile getirdiler. ABD Senatosu Dış İlişkileri Komitesi Kıdemli Üyesi Demokrat Partiden New Jersey Senatörü Bob Menendez, 2020 yılında Azerbaycanın Ermenistan ile arasındaki çatışmada uzaktan kumandalı İHA’ların oynadığı rolden bahsetti. Menendez iddiasında “Türk yapımı İHA’ların satışları tehlikeli, istikrarsızlaştırıcı ve barış ve insan hakları için bir tehdittir” ifadelerini kullandı. Türk hükümeti, Türkiyenin bölgeden daha fazla düşman edinmesine neden olan ve ABD ve Avrupa ülkeleri ile kurduğu ittifakları baltalayan yıllardır süregelen tek taraflılığın ardından, uluslararası imajını değiştirmek için Bayraktar modeli ve diğer modellerdeki İHA’lardan yararlanmayı başardı. İHA’lar, Türkiyenin Ortadoğu’da nispeten sınırlı diplomatik kaynakları kullanarak çıkarlarını savunmasına yardımcı oldu. Ankaranın Kiev’e olan askeri yardımı, hükümetinin yurtiçinde tehlikeli bir durumla karşı karşıya olduğu ve ABD ve Avrupa ile ilişkilerinin birkaç yıldır kriz yaşadığı bir zamanda Erdoğanın eline NATOda yeni bir koz verdi. Eğer Türkiye, İHA programını başarıyla yönetmeye ve bundan yararlanmaya devam edebilirse yeni ve önemli bir nüfuz biçimi elde edebilir ve bunu yaparken İHA savaşına yeni bir anlam kazandırabilir. Hissettirmeden ve radarlardan kaçarak Türkiye, İHA programını yabancı tedarikçilere duyduğu kızgınlıkla başlattı. ABD, 1990ların sonlarında, silahlı İHA’ların (SİHA) önde gelen üreticisiydi. Türkiye, ABDnin de terör örgütü ilan ettiği PKK’ya karşı savaşmak için ABD teknolojisini edinmeye çalıştı. Daha sonra 2005 yılında ABD’yi bırakıp İsraile yöneldi. Ancak benzer şekilde hayal kırıklığı yaratan sonuçlarla karşılaştı. Ankaranın son yıllarda MQ-9 Reaperın silahlı bir versiyonu da dahil olmak üzere ABD yapımı daha gelişmiş İHA’lar satın alma çabaları da sonuçsuz kaldı. Sonunda kendi İHA’larını geliştirmeye karar verdi. Türkiye’ye ait resmi bir şirket, 2012 yılında bir İHA prototipi geliştirdi ve 2016 yılına kadar etkili bir şekilde keşif görevi yapmasını sağlamayı başardı. Aynı yıllarda Bayraktar TB2 model İHA, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde stajyer mühendis olan ve daha sonra Erdoğan’ın kızıyla evlenen Selçuk Bayraktar tarafından geliştirildi. Bayraktar TB2’nin seri üretimine, 2012 yılında geçildi. Üç yıl içinde hassas vuruşlar yapma becerisini kazanarak, Türkiyenin cephaneliğinde önemli bir yeni araç haline geldi. ABD yapımı MQ-1 Predator ve MQ-9 Reaper modellerine benzer bir İHA olan TB2, orta irtifa yüksek dayanıklılık (MALE) İHA’sıdır. ABD İHA’ları, Türk muadilleriyle kıyaslandığında, Türk İHA’ları, menzillerinin ABD yapımı olanlardan on kat daha fazla olduğundan tartışmasız daha ileri düzeyde. Aynı zamanda iki kat daha hızlı ve iki kat daha fazla silah taşıyabilecek kapasitede. Buna karşın ABD yapımı İHA’lar Türk yapımı İHA’lardan üç hatta dört kat daha pahalı. Batı ülkeleri tarafından geliştirilmiş bazı İHA’ların sadece mühimmatının, bir veya iki milyon dolardan daha az maliyetli olduğu tahmin edilen tam donanımlı bir TP2den daha pahalıya mal olduğunu belirtmekte fayda var. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), 2015 yılından itibaren PKK’ya karşı uzun süredir devam eden mücadelesinde İHA’ları kullanmaya başladı. Önceki üç yıl boyunca, yeni model İHA’lar Türkiyenin PKK unsurlarının çoğunu Türk topraklarından çıkarmasına ve Iraktaki bazı liderleri de dahil olmak üzere çok sayıda PKK’lıyı etkisiz hale getirmesine olanak sağladı. Ankara, kısa bir süre sonra Suriyede PKK’nın uzantısı olarak bilinen, çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Halk Savunma Birlikleri (YPG) üyelerine karşı da İHA’ları kullanmaya başladı. Bu strateji, Türkiyenin güney ve güneydoğu sınırları üzerindeki kontrolünü güçlendirmesine ve sahada büyük askeri güçleri riske atmadan Suriye’nin kuzeyinde ve Irakta nüfuzunu artırmasına izin verdi. Ankara onlarca yıl sonra ilk kez PKK ile devam eden uzun mücadelede belirleyici bir avantaj elde edebildi. İHA’lar dünyanın dört bir yayına satıldı Bayraktarı Türk hükümetinin güvenlik öncelikleri için bu kadar vazgeçilmez kılan avantajları, kısa sürede yurt dışındaki birçok küçük ve orta ölçekteki güç için eşit derecede faydalı olduğunu kanıtladı. Artık bir ülke nispeten küçük bir yatırımla, çatışmanın dinamiklerini değiştirebilecek ya da isyancılara veya diğer güçlere karşı etkili bir caydırıcılık sağlayabilecek ölümcül bir askeri teknolojiye ulaşabiliyor. Türkiye, TB2 ihracatına 2017 yılında başladı. Beş yıl içinde, Avrupada; Arnavutluk, Polonya ve Ukrayna, Orta ve Güney Asya’da; Kırgızistan, Pakistan ve Türkmenistan, Afrika’da Etiyopya, Libya, Fas, Somali ve Tunus, Körfez’de; Katar ve Kafkasya’da; Azerbaycan gibi müttefikleri ve ortakları olmak üzere yaklaşık yirmi ülkeye İHA satışı gerçekleştirdi. Her ne kadar bu silah anlaşmaları ticaret ve jeopolitik bir karışımla yapılsa da her zaman Türkiyenin stratejik çıkarlarının olduğu ülkelerle ilişkilendirildi. Türk yapımı İHA’lar, bu anlaşmaların ardından, bazı ihtilafların seyrini değiştirdi. Libyada, 2020 yılında Trablustaki Türkiye destekli ve uluslararası kabul görmüş Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Rusya tarafından desteklenen Halife Hafterin şiddetli saldırısını püskürtmeyi başardı. Aynı İHA’lar onlarca yıl boyunca Ermeni güçlerinin kontrolü altında olan tartışmalı Dağlık Karabağ bölgesinde Azerbaycan güçlerinin topraklarını geri almalarına yardımcı oldu. İHA’lar, Suriyenin İdlib ilinde, muhalif güçlerin Şam yönetiminin kendilerini Türkiyeye itmeyi amaçlayan saldırısını durdurmalarını sağladı. Etiyopyada Addis Ababa hükümetine sağlanan Türk yapımı İHA’lar, Tigray bölgesindeki isyancılarla hükümet güçleri arasında çıkan iç savaşın gidişatını hükümet güçleri lehine döndürmeye yardımcı oldu. Tıpkı diğerlerinde olduğu gibi, Türkiyenin Etiyopyaya olan ilgisi sadece ticari değil. Ankara, Addis Ababa ile güçlü ilişkilerini, Türkiye’nin Afrika’daki nüfuzunu öne çıkarmanın ve bölgesel nüfuz için rekabet ettiği Mısır karşısında bir karşı rol oynama aracı olarak görüyor. Türk yapımı İHA’ların çok taraflı ihtilaflardaki rolü Türkiyenin düşük ve orta gelirli ülkelere önde gelen İHA tedarikçisi olarak ortaya çıkması gücüne güç kattı ancak aynı zamanda yeni denklemler de yarattı. Esasen Etiyopya, Somali ve Tunus dahil olmak üzere bazı ülkeler, İHA’ları çalıştırmak için eksiksiz bir teknik sistem paketi edinmeden satın aldı. Sonuç olarak bu ülkeler iyi eğitimli ya da sayı bakımından daha üstün olan bir düşmana karşı kesin sonuçlar elde edemeyebilir ve bazen hata da yapabilirler. Etiyopya hükümeti, ülkenin kuzeyinde Tigray bölgesindeki çatışmalarda Türk yapımı İHA’ların verdiği zaiyat nedeniyle ağır bir şekilde eleştirildi. Bu ve benzeri durumlar, ABDli bazı yetkililerin Türkiyeye yönelik eleştirilerine katkıda bulundu. Bunun yanında birbiriyle rekabet eden ülkeler üzerindeki etkisi daha da büyük bir sorun olabilir. Türkiyenin Libyadaki gibi çatışmalara dahil olması, Mısır, Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) dahil olmak üzere muhaliflerini alarma geçirdi. Şarkul Avsatın Independent Arabia kaynaklı analiz haberine göre Mayıs 2020de, Türkiye menşeli İHA’lar Libyadaki iç savaşın gidişatını değiştirirken Mısır, Türkiye’nin Doğu Akdenizdeki faaliyetlerine karşı siyasi koordinasyon, diplomasi ve deniz kuvvetleri aracılığıyla karşı koymak için Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Fransa ve Yunanistan ile gayri resmi bir ittifak kurdu. Son olarak ABD, Rusyaya ve bir ölçüde Türkiyeye ve bölgedeki artan askeri varlığına karşı bir önlem olarak Yunanistana yaptığı askeri yardımları artırdı. Ukrayna ikilemi Türkiyenin insansız hava araçlarıyla diplomasisinin önemi ve belki de en tehlikeli boyutu Ukraynada ortaya çıktı. Kiev, 2019 yılında satın aldığı TB2 model İHA’ları ilk olarak 2021 yılında Donbass bölgesindeki Rusya destekli ayrılıkçılara karşı kullandı. Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putinin Ukraynaya karşı başlattığı savaşla birlikte bu silahlar ilk kez doğrudan Rus güçlerine karşı kullanıldığında daha tehlikeli hale geldi. Rusya tanklarına, obüslerine, askeri araçlarına ve hatta ikmal trenlerine 60tan fazla başarılı TB2 saldırısı gerçekleştirildi. Bildirilmeyenlerle birlikte bu sayının çok daha yüksek olabileceği düşünülüyor. Bayraktar İHA’larının Kiev’in Moskovaya karşı gücünü artırmasında oynadığı beklenmedik rol, Türkiyenin Batı ile ilişkilerinde önemli sonuçlar doğurdu. Ankaranın NATO içindeki konumunu yıllardır görülmemiş bir düzeye yükseltti. Şu an Türkiye’nin Fransa dahil, önde gelen bazı Avrupa hükümetleriyle ilişkilerinde bir gelişme söz konusu. Bayraktar üretimi bir İHA, Yılan Adası yakınlarında bir Rus gemisinin batırılmasında rol oynadı (Reuters) Ancak Ukraynadaki İHA savaşı, Türkiyenin Rusya ile aktif ilişkilerini sürdürme çabalarına dair yeni ve karmaşık soruları da gündeme getirdi. Aslında Türkiye, Karadenizden Suriye ve Azerbaycana kadar birden fazla bölgede Rusya ile karşı karşıya geldi, halen de geliyor. Yapılan değerlendirmeler Ankara’nın, Kievin stratejik olarak Moskovanın kontrolüne girmemesi için elinden gelen her şeyi yapacağı yönünde. Bunun nedeni, Putinin Ukraynaya yönelik saldırganlığının, Ankarada, Türkiye’nin ezeli düşmanı olan Rusyaya ilişkin bir gerçekçilik duygusunun olmasıdır. Ankaranın şu an Ukraynaya ve Karadenizdeki diğer ülkelere her zamankinden daha fazla değer verdiğini ve Karadenizin kuzeyinde kalan Rusya’ya karşı bir denge bloğu oluşturmada onları vazgeçilmez müttefikler olarak gördüğünü belirtmekte fayda var. Ancak Putin, Ukraynanın bir kısmını işgal etmeyi başarırsa ya da başarısız olur ve bu başarısızlıktan Türkiyeyi sorumlu tutarsa, Türkiyeye karşı yeni ve önemli bir baskı uygulayabilir. Putin, bu çerçevede örneğin, İdlibden Türkiyeye yoğun bir mülteci akışına neden olarak Ankaranın Suriyedeki çıkarlarını hedef alabilir. Türkiyede mülteci karşıtı duygular özellikle son zamanlarda iyice arttı. Bunun başlıca nedeni olarak ülkedeki ekonomik kriz gösteriliyor. Bu bağlamda eğer Türkiye’ye büyük bir mülteci akını olursa, Erdoğan’ın muhtemelen büyük bir baskı altına gireceği iddia ediliyor. Putin, Türkiyenin Rusyaya yönelik tarım ürünleri ihracatını kısıtlayarak, Rus turistlerin Türkiyeye gitmesini yasaklayarak ya da Türkiyeye doğalgaz tedarikini sonlandırarak Türkiye üzerinde ekonomik baskı da oluşturabilir. Bu tür hamleler Türkiyenin ekonomik toparlanmasını baltalayabilir. Türkiye ve Moskova-Kiev hattı Ankara, Ukraynalıların silahlandırılmasındaki rolünü açıkça küçümsedi. Ukraynaya Bayraktar İHA’larını tedarik edenin Türk hükümeti değil, özel bir şirket olduğunu vurguladı. Kieve İHA tedarik eden bir ülke olmasına rağmen, diplomasi forumu düzenlemek de dahil olmak üzere Rusya-Ukrayna savaşında arabulucu olmaya çalıştı. Türkiye’nin tatil şehri Antalya’da 10 Martta Ukrayna ve Rusya dışişleri bakanlarının da katılımıyla Antalya Diplomasi Forumu’nu gerçekleştirdi. Türkiye gerçekten de Rusya’nın zaferinden biraz daha az yenilgisinden korkuyor. Bunun nedeni kısmen Rusyanın yararlı bir ticaret ortağı olması, kısmen de (her ne kadar çıkarcı bir yaklaşım olsa da) Türkler ve Rusların Kafkasya, Libya ve Suriyede yaptıkları uzlaşıların Rusyanın yenilgisiyle tehlikeye girebilecek olmasıdır. Eğer Putinin savaştan sonra Ukraynayı desteklediği için cezalandırılacak ülkeler listesi varsa, Baltık ülkeleri, Polonya, İngiltere ve ABDden sonra Türkiye bu listenin ilk sıralarında yer alıyordur. Erdoğanın yeniden seçilmesi, Putin tarafından ekonomi ve hatta siber saldırılarla ilişkilendiriliyor. Dahası Erdoğan, Türkiyenin ekonomisini canlandırmasına yardımcı olacak yatırımlar yapmalarını umduğu, yaptırım uygulanan Rus oligarkları Türkiyeye çekmek istiyor. Bunun yanında Türkiye, Rusyanın zenginliklerini korumak isteyen orta üstü sınıfı için de bir emlak piyasası haline gelebilir. Yapılan yorumlar Erdoğan’ın bu yüzden Ukraynada, Putinle diplomatik kanalları açık tutmaya ve Rusya ile olan ekonomik çıkarları korumaya çalışırken bile, Kieve sessizce askeri destek sunmaya yönelik bir strateji uyguladığı yönünde. Erdoğan, bu amaç doğrultusunda Batının Rusyaya yönelik yaptırımlarını desteklemeyi reddetti. Türkiye, Rusya’dan petrol satın almaya devam ediyor. Türkiye, Batı ülkelerinin aksine hava sahasını Rusya’dan yapılan sivil uçuşlara kapatmadı. Şimdilik bu iki taraflı strateji, Putin için kabul edilebilir olabilir. Eğer Erdoğan özellikle Putin’e ve Putin’i takip eden oligarklara ekonomik bir yaşam çizgisi sağlayabilirse, Rus liderin şu an için Türkiye ile gerilim yaşaması pek olası değil. Ancak Ukraynadaki savaş uzarsa ve TB2 İHA’ları Rusya’nın amiral gemisi Moskova gibi önemli varlıklarını imha etmeye devam ederse Türkiye’nin, Rusya Donanmasına ait gemilerin Türk boğazlarından geçişini yasaklaması Ankara ve Moskovanın doğrudan bir gerilime girme olasılığını artırabilir. Otomatik olarak devreye giren dış ilişkiler Ukraynadaki savaş, Erdoğan hükümetine Batı ittifakının güçlü bir parçası olması için giderek daha fazla baskı yapsa da ABD ile ilişkiler özel bir zorluk olmaya devam ediyor. Türkiye’nin askeri teknolojisinin Ukrayna direnişindeki şaşırtıcı rolü, NATO içinde yeni bir alanda saygınlık kazanmasına ve mevcut konumunu güçlendirmesine katkıda bulundu. Rusya’nın Ukrayna işgalinin başlamasından bu yana, Erdoğan ile son dönemde siyasi çatışmalar yaşamasına rağmen Hollanda Başbakanı Mark Rutte da dahil olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinin lideri Ankara ile ilişkilerini yeniden kurdu. Ancak Erdoğanın uzun süredir iyi ilişkiler içinde olduğu ABD Başkanı Joe Biden tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Biden, 2013-2016 yılları arasında eski ABD Başkanı Barack Obama’nın yardımcısıyken, ABD tarafının Türkiye ile başlıca muhatabı olarak kabul ediliyordu. Ancak Erdoğanın Mısırda 2013 yılındaki darbeden Obamayı sorumlu tutmasıyla ilişkiler bozuldu. (Türkiye, Arap Baharının ardından Mısırda iktidara gelen Müslüman Kardeşler hükümetinin önemli bir müttefikiydi.) O dönem Erdoğan, ABDnin, DEAŞ’ın yenilgiye uğratılmasında başlıca müttefiki olarak gördüğü ve PKK’ya yakınlığıyla bilinen YPG’ye verdiği destek yüzünden de Washington’a karşı öfkeliydi. Biden, desteğinin, ABD’nin bir politikası olarak nitelediği ‘taktiksel, geçici ve geçişli’ olacağına söz vermiş ve bu politikayı ‘el birliği’ gibi bir forma dönüştürmeyi amaçlamıştı. Biden ayrıca Erdoğanın ülke içindeki demokratik kurumlarla ilgili uygulamalarında da hayal kırıklığına uğradığını bildirdi. Erdoğan, ABD’nin Ortadoğudaki stratejik ve siyasi önceliklerine meydan okurken, Obama yönetimine karşı giderek artan doğrudan eleştirilerde bulundu. Bu yüzden Biden, Erdoğanın son eleştirilerinden etkilenmedi. Rusya’nın Ukrayna işgalinin başlamasının üzerinden tam bir ay geçtikten sonra, mart ayı sonlarında Brükseldeki NATO zirvesinde Biden, Erdoğan ile bir araya gelmedi. Türkiyenin Ukraynanın Rus saldırılarına karşı direnişine sunduğu katkı, dış politikasını Batıya daha yakın bir şekilde yeniden düzenlemiş olsa da yapılan değerlendirmeler Biden ve bazı Avrupalı liderlerin Erdoğan karşıtlığının, Ankara ile herhangi bir yakınlaşmayı 2023 seçimlerine kadar erteleyebileceği yönünde. Bu aynı zamanda Erdoğan için bir tehlike arz ediyor. Erdoğanın hisseleri, İHA bağlantılı diplomasisi ve Ukraynaya verdiği kritik destek sonucunda şimdilik yükselmiş görünüyor. Fakat 2023 yılındaki seçimlere rağmen önümüzdeki yıl Türkiye ekonomisi toparlanıp çift haneli bir büyüme oranı kaydetmedikçe, Erdoğan’ın yeniden seçilme ihtimaline ilişkin şüpheler mevcut. İHA’lar Türkiyeye uluslararası politikada yeteneklerinin ötesine geçme imkânı verirken, Putin’le karşı karşıya gelmesi nedeniyle ekonomisi daha da çökerse piyasalar ülkeden çekinebilir. Bu nedenle kaznılan nüfuz da heba edilebilir.
مشاركة :