Cezayir’de tarihi gün: Arap Birliği Zirvesi’nde liderlerin masasında hangi konular var?

  • 11/1/2022
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Arap ülkelerinin liderleri ve heyetleri, bu sabah saatlerinden itibaren akşam başlayacak Arap Birliği (AL) Zirvesi’nin hazırlıkları için Cezayire gelmeye devam ediyorlar. Afrika Birliği (AfB) Dönem Başkanı ve Senegal Cumhurbaşkanı Macky Sall, zirvenin onur konuğu sıfatıyla Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad Muhammed el-Alimi, Bahreyn Kralının özel temsilcisi Şeyh Muhammed bin Mübarak Al Halife, Umman Sultanlığı Uluslararası Özel Temsilcisi Esat bin Tarık Al Sait Sultan Kâbus ve Lübnan Başbakanı Necib Mikati dün Cezayir’e gelen liderler arasındaydı. Cezayir Dışişleri Bakanı Ramtane Lamamra, AL üyesi ülkelerin dışişleri bakanları arasında iki gün süren istişarelerin sonucunda, Arap ülkelerinde gıda güvenliğine ilişkin bir karar taslağının yanı sıra Ekonomik ve Sosyal Konsey toplantısı çıktılarına ilişkin bir başka karar taslağı dahil olmak üzere liderlerin zirvedeki çalışmalarını kolaylaştıracak şekilde fikir birliğine varıldığını açıkladı. AL Zirvesi öncesi hazırlık toplantılarına katılan Arap ülkelerinin dışişleri bakanları ve heyetleri (AP) AL Genel Sekreter Yardımcısı Hüsam Zeki, zirve hazırlıkları yapan Arap dışişleri bakanlarının son toplantısının başlamasından önce başkent Cezayir’de gazetecilere yaptığı açıklamada, liderlerin onayına sunulacak tüm kararlar ve maddeler üzerinde anlaşmaya varıldığını söyledi. Arap Dışişleri Bakanları Konseyinin geçtiğimiz Eylül ayında düzenlenen olağan oturumda alınan ve zirveye sunulmak üzere dün tartışılan kararlar da söz konusu kararlar arasında yer aldı. Şarku’l Avsat, Cezayir’deki AL Zirvesi nihai bildirisinin bir kopyasına ulaştı. Bildiride, ‘Filistin davasının tüm Arap ülkeleri için halen bir öncelik olduğu’ vurgulanırken Filistin meselesi zirve gündeminin en üst sırasında yer aldı. Taslak metinde, Arapların stratejik bir seçenek olarak barışa ve Arap-İsrail çatışmasının uluslararası kararlar ve İsrail ile kapsamlı bir barışın ve ilişkilerin normalleştirilmesinin ön koşulu olan 2002 Arap Barış Girişimi çerçevesinde tüm bileşenleriyle çözümüne bağlı olduğu bir kez daha teyit edildi.  2002 Arap Barış Girişimi, başkenti Doğu Kudüs olan 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin Devleti’nin ve Filistin halkının devredilemez haklarının tanımasını öngörüyor. Taslak metinde, Arap ülkelerinin, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) güvenilir barış müzakerelerinin başlaması için uluslararası çok taraflı bir mekanizma kurulmasına yönelik birçok kez sunulan barış planını desteklediği belirtildi. Taslak metinde AL Genel Sekreterliğinin, hem New York hem de Cenevre’de BM nezdinde Arap topluluğuna hitap etmek ve uluslararası topluma çifte standart politikasının sona ermesi gerektiğini vurgulamak üzere görevlendirildiğine dikkat çekildi. Metinde çifte standart uygulanmasının, mevcut uluslararası krizlerden yararlanan İsrail hükümetini, Filistinlilere ait mülklerin yıkılması, topraklarına el koyulması, cinayetler, toplu cezalandırma politikaları ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki tüm uluslararası hukuk ihlalleri dahil olmak üzere sömürgeci ve yayılmacı planlarından daha fazlasını uygulamaya cesaretlendirdiği vurgulandı. Metinde ayrıca birliğin, İsrailin Filistinlilerin kutsallarına ve insan haklarına yönelik ihlalleriyle ve tutuklamalarıyla ilgili olarak çeşitli uluslararası kuruluşlara yaptığı diğer atamalar da yer aldı. Husilere kınama Taslak metnin Yemen’e ayrılan bölümünde, Yemenin birliği, egemenliği, güvenliği, istikrarı ve toprak bütünlüğüne olan bağlılık teyit edildi. Körfez girişimi ve yürütme mekanizması, kapsamlı ulusal diyalog konferansının sonuçları ve BMGK’nın 2015 tarihli ve 2216 sayılı kararı çerçevesinde Yemen hükümetinin barış seçeneği konusundaki tutumunun desteklendiği belirtildi. Suudi Arabistan’ın Yemen’deki barış girişimine destek verdiği ifade edilen taslak metinde, Husi milislerinin Yemen’de sivil tesislere düzenlediği saldırıların ve askeri gerilimi tırmandırmasının balistik füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) gerçekleştirdiği bombardımanlar kınandı. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinin (BAE) meşru müdafaa ve Husi milislerinin saldırılarına yanıt verme hakkının desteklendiği belirtilen metinde, Suudi Arabistan’ın ve BAEnin uluslararası hukuka uyma ve saygı duyma konusundaki kararlılığına övgüde bulunuldu. İran’ın müdahaleleri Taslak metnin İranın Arap ülkelerinin içişlerine müdahalesine ilişkin maddesinde, İran hükümetinin politikasını ve başta Körfez ülkeleri olmak üzere Arap ülkelerinin iç işlerine etnik köken ve mezhep çatışmalarının önünü açan ve bu çatışmaları körükleyen grupları destekleyen müdahalesi kınandı. Arap ülkelerindeki milisleri ve silahlı grupları desteklemeyi ve finanse etmeyi bırakması istenen metinde, İran destekli terörist Husi milisleri tarafından Yemen topraklarından Suudi Arabistan ve BAE’ye İHA’lar, balistik füzeler ve İran yapımı diğer silahlarla hedef alınması kınandı. Bunun Suudi Arabistan’a ve BAE’ye karşı bir saldırı ve Arap ulusal güvenliğine yönelik bir tehdit olarak kabul edildiği belirtilen metinde, BM Antlaşması’nın 51. maddesinde belirtildiği gibi, Suudi Arabistan ve BAEnin topraklarını savunma hakkı olduğu vurgulandı. Taslak metinde ayrıca İran’ın Bahreynin iç işlerine müdahalesi, terörü desteklemesi, teröristleri eğitmesi, silah kaçakçılığı, mezhep çatışmalarını kışkırtması ve güvenlik, düzen ve istikrarı bozmak için çeşitli düzeylerde açıklamalarda bulunmasının yanı sıra Suudi Arabistan’da İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve ona bağlı terörist gruplar Asaib Ehl-i’l-Hak Tugayları ve Hizbullah tarafından finanse edilen ve eğitilen terörist gruplar kurması ve Suriyenin geleceği, egemenliği, güvenliği, istikrarı, ulusal birliği ve toprak bütünlüğü üzerinde ciddi yansımaları olan Suriye krizine müdahalesi kınandı. Türk operasyonları Öte yandan taslak metnin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Irak topraklarına askeri operasyonları konusunda Arap ülkeleri arasında ortak bir tutum sergilenmesini içeren maddesinde AL ülkelerinin, AL’nin 24 Aralık 2015 tarihli ve 7987 sayılı kararının uygulanmasıyla Türkiye’nin güçlerini (ikili ilişkilere uygun olarak) Irak topraklarından çekmesini talep etmesi çağrısı yer aldı. Türkiyeye Irakta güvenin inşasını zedeleyecek ve bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit edecek adımlardan kaçınması çağırısı yapıldı. Ayrıca Türkiyenin Suriye topraklarındaki askeri operasyonları da kınandı. Lübnan’a destek Metinde, Lübnan ile dayanışma çerçevesinde, Lübnan hükümetine ve anayasal kurumlarına, ulusal birliğini, güvenliğini,  istikrarını ve egemenliğini koruyacak şekilde siyasi ve ekonomik destek sağlanması tavsiye edildi. Şeba Çiftlikleri’nin, Kefer Şuba Tepeleri’nin ve ve Gacer köyünün Lübnanlılara ait kısmının işgalden kurtarılması ve geri alınması hakkının yanı sıra herhangi bir saldırıya meşru yollarla direnme hakkı olduğu vurgulandı. Suriye krizinin çözümü Taslak metinde Suriye krizine tek çözümün, 30 Haziran 2012 tarihli Cenevre 1 Bildirisi ve BMGK’nın 2015 tarihli ve 2254 sayılı kararı çerçevesinde Suriye halkının isteklerini karşılayacak şekilde Suriyeli tarafların katılımıyla bulunacak siyasi bir çözüm olduğu vurgulandı. BM’nin, Suriye krizine siyasi bir çözüm bulunması için Cenevre toplantılarını düzenleme çabalarının desteklenmesi ve AL’nin Suriye konulu müzakerelerin olumlu sonuçlar vermesine yönelik uluslararası çabalarının devam edeceği belirtildi. Metinde ayrıca siyasi çözüme ulaşmada önemli bir adım olarak tüm Suriye topraklarında kapsamlı bir ateşkesin ilanı için çabaların yoğunlaştırılması, Suriyedeki dış askeri müdahalelerin sona ermesi ve tüm yabancı güçlerin Suriye topraklarından ayrılması gerektiğine vurgu yapıldı. Metinde, Türkiyenin Suriye topraklarındaki askeri operasyonları, BM Antlaşması’nın ihlali ve Arap ulusal güvenliği ile uluslararası barış ve güvenliğine doğrudan bir tehdit olarak kınanırken Suriye topraklarının tamamından koşulsuz olarak geri çekilmesi talep edildi. İdlibdeki askeri gerginliğin sonuçları ve bunun yarısı yerinden edilmiş 3 milyondan fazla Suriye vatandaşı üzerindeki yansımaları konusunda uyarıda bulunulan metinde, Suriyenin kuzeybatısındaki insani durumun kötüleşmesiyle ilgili endişeleri dile getirildi. Bölgede hastanelerin, sivil tesislerin ve altyapının kasıtlı olarak hedef alındığı askeri faaliyetlerin devam etmesi nedeniyle gelecekte daha fazla insanın yerinden edilebileceği konusunda uyarı yapıldı. Libya krizi Libyadaki krizle ilgili olarak, devletin birliği, egemenliği ve toprak bütünlüğüne bağlılığın ve her türlü dış müdahalenin reddedildiğinin belirtildiği metinde, gerginlikten kaçınılması ve Libya topraklarında faaliyet gösteren terör örgütleriyle mücadele edilmesi çağrısında bulunuldu. Taslak metinde ayrıca özgür ve adil seçimlerin yapılmasının önünü açan anayasal bir temel üzerinde uzlaşıya varılması için gerekli adımların atılması tavsiye edildi.  Metinde, 5+5 Ortak Askeri Komisyonu ile aldığı kararların bağımsızlığının yanı sıra Libya’daki güvenlik kurumlarının tek bir çatı altında birleştirilmesi de dahil olmak üzere çeşitli tedbirleri desteklendi. Libyalı askeri yetkililerin, 18 Temmuz 2022 tarihinde toplanmasına övgüde bulunulan taslak metinde, paralı askerlerin ve savaşçıların Libya topraklarını terk etmesi talep edildi.

مشاركة :