Çin ABD’ye ‘Barış Politikası’ ile cevap veriyor

  • 12/13/2018
  • 00:00
  • 8
  • 0
  • 0
news-picture

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından geliştirilen ve maliyeti yaklaşık 1 trilyon dolara ulaşan kalkınma stratejisi; Asya’nın kalbinden başlayarak Büyük Okyanus’un güneyini, Afrika’nın batısını ve Latin Amerika’yı sarmaktadır. Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” olarak adlandırdığı bu girişimi ABD, Çin Komünist Partisi’nin küresel sistemin güvenliğini ve ekonomik yapısını sarsmak için harcadığı çabaların bir uzantısı olarak görmekte. ABD, Çin’in artan bonkörlüğünün ABD nüfuzunu ve küresel kurumları hedef aldığını düşünmektedir. Bu strateji ile mücadele etmek için ise Avustralya, Japonya ve ABD Hint Okyanusu bölgesinde altyapı ihtiyaçlarını karşılamaya yardımcı olması için Üçlü Yatırım Girişimi’ni kuracaklarını açıkladılar. Buna ek olarak ABD Kongresi “Çin’in ekonomik veya diplomatik baskı tehdidi altında olan” ülkelere ek ikili yardım sağlayacak bir fon kurulmasını da önerdi. Pekin’de görüştüğüm Çin Komünist Partisi’nden üst düzey bir yetkili; “Bir Kuşak Bir Yol” Projesi’nin amacının bin yıldan uzun bir süre önce var olan “İpek Yolu”nun geliştirilmesi olduğunu açıkladı. Bu yetkili bana; 2013 yılının eylül ayında Kazakistan’daki Nazarbayev Üniversitesi’nde bir konferans verdiği sırada Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in “Ekonomik Kuşak” önerisini ortaya attığını, aynı yılın kasım ayında Endonezya’ya yaptığı gezi sırasında ise bu kez “Deniz İpek Yolu” girişimini önerdiğini ve böylece “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin hem karaları hem de denizleri saran bir kuşağa dönüştüğünü anlattı. Ardından sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Çin, İpek Yolu’na yeni içerikler katmıştır. Çünkü bu girişim; ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek ve halkların “gönüllerini” birbirine bağlamak ve daha iyi bir gelecek inşa etmek isteyen küresel ve uluslararası istekleri bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. Geçmişte İpek Yolu’nun barışçıl ve sadece ticaret amaçlı olduğunu ama günümüzde uluslararası durumun büyük değişimlere ve çatışmalara tanıklık ettiğini belirten Çinli yetkili: “Savaşlara karşı olduğumuz için ülkeleri birbirine bağlayan bir yol inşa etmek istiyoruz. Ama bu yolu inşa edebilmek için gerekli koşulları da oluşturmalıyız. Danışma, paylaşım ve bölüşüm olmak üzere üç ilkeye dayanan bu girişimde Çin tek başına değildir. Çin bunun için  diğer ülkelerle çok sayıda mutabakat imzalamıştır. Bu girişim; hem “Bir Kuşak Bir Yol” üzerinde yer alan ülkeler hem de İngiltere gibi dışında kalan ülkeler tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanmış ve mallarla dolu trenler ulaşmaya başlamıştır. Asya Bankası’da bu girişimin temel altyapısının inşasına katkıda bulunmuştur” dedi. Komünist Parti yetkilisi şunu da ekledi: “Ortadoğu, Batı Asya ve Kuzey Afrika bölgeleri bu girişimin hayata geçirilmesinde en önemli dayanak noktalarıdır”. Çin’in bu girişimi inşa ederken yalnız olmadığında, diğer ülkelerle de ortak mutabakatlar imzaladığında ve bu girişimi hayata geçirme imkanlarını araştırdığında ısrar etti. Çin’in gerçekleştirdiği projelerde her zaman sadece Çinli işçileri çalıştırdığı suçlamasını reddeden yetkili: “Biz diğer ülkelerle birlikte ve ortak bir şekilde inşa ediyoruz. Ama Çin’in teknoloji, mali çalışmalar alanında uzmanlaşmış işçilere sahip olmak gibi avantajları da bulunmaktadır. Eğer sadece Çinli işçileri kullansaydık o zaman “Bir Kuşak Bir Yol” girişimini karşılıklı kalkınma ve ortak yakınlaşmayı hedef alan bir girişim olarak nitelemezdik. Aynı şekilde Çin bundan yararlanan tek ülke olsaydı bu girişimi kabul edecek bir ülke bulunmazdı. Ama büyük zararlara uğramayı da göze alamayız”. Çinli yetkili; gelecekte Çin’in farklı yönlere uzanan yollar hatta belki de 5 veya 6 kuşak daha inşa etmeyi ve ardından bu yol ve kuşakları birbirine bağlamayı düşündüğünü anlattı. Kuveyt’in Çin ile mutabakat imzalayan ilk Arap ülkesi olduğuna ve şimdi 13 ülkenin daha mutabakat imzaladığına işaret etti. Çin’in İran’da gerçekleştirdiği projelerin “Bir Kuşak Bir Yol” girişimi içerisinde mi yer aldığı yoksa sadece petrol sektörünü hedef alan projeler mi olduklarına  yönelik soruya ise Çinli yetkili; İran’ın Türkiye ve Suudi Arabistan gibi “Bir Kuşak ve Yol” girişiminin inşasında çok önemli bir ülke olduğu karşılığını verdi. Peki ABD’nin endişeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu soruya da Çinli yetkili şu karşılığı verdi: “Belki de ABD, Çin’in kalkınma ve yükselişinden ve özellikle de diğer ülkeleri ile ilişkilerinden endişe duymaktadır. ABD’nin bu korkusu belki de “Bir Kuşak Bir Yol” girişimini “Marshall Planı” ile karşılaştırmasından kaynaklanmaktadır. ABD, Çin’in dünyada gittikçe daha fazla güç ve nüfuz kazandığını görmektedir. Ama burada bir yanlış anlaşılma da vardır. Çünkü Çin ne bir jeo-siyasi boşluğu doldurmak ne de nüfuz elde etmek peşindedir. Biz Çin olarak barışın her şeyden daha önemli olduğunu düşüyor ve hiç kimsenin iç işlerine karışmıyoruz. Çin savaşlar ve işgaller nedeniyle çok acı çekmiştir. Bu nedenle buna karşıyız ve siyasi bir güç elde etme peşinde değiliz”. Ama ABD, Cibuti’de bir liman sahibi olduğunuzda, bu limanı askeri amaçlarla kullanacağınızı tahmin ettiği için çok endişelendi? şeklinde kendisine yönelttiğim soruya Çinli üst düzey yetkili: “ABD’nin her yerde askeri üsleri bulunurken niçin diğer ülkelerden korkuyor ki? Biz gelişmekte olan ülkeler arasındayız ve topraklarımız dışında hiçbir askeri emellerimiz bulunmamaktadır. Sadece ticari gemilerimiz korumak için Aden Körfezi’inde görev yapan birkaç askeri gemimiz bulunmaktadır. Asıl sorun; ABD’nin Çin’i bir ortak olarak değil de gelecekte kendisine rakip olacak bir ülke olarak görüyor olmasıdır. Ama bizim tüm çabalarımız kalkınmaya yöneliktir” diye karşılık verdi. Londra’da görüştüğüm bir politikacı ise şöyle konuştu:”ABD Başkanı Donald Trump’ın belki de bir 6 yıl daha sürebilecek yönetimi boyunca gerçekleştirmeye çalışacağı iki stratejisi bulunmaktadır. Çin ile hem işbirliği yapmayı hem de çatışmayı istemektedir. Gelecek 2 yıl içerisinde buna tanıklık edeceğiz. Buna ek olarak İran’a karşı zafer kazanmak istemektedir. Trump; başkan olduğu süre içerisinde Çin ile bir anlaşmaya varmak ve İran’a karşı kazanmayı amaçlamaktadır”. Çin’de ise yetkililer “Bir Kuşak ve Yol” girişimine odaklanmanın yanında bu girişim için gerçekçi hedefler de belirlemektedirler.Çünkü bu girişim ilk adım olarak Çin’in iç pazarlarını komşu pazarlara entegre etmeyi amaçlamaktadır. Çin bu girişim sayesinde, komşularının kendi jeopolitik anlayışına daha çok yakınlaşacağına ve bunun bölgeye istikrar getireceğine inanmaktadır. Tibet ve Sincan gib Çin’in sınır bölgelerinde ekonomik faaliyetlerin artması sayesinde Çin, “Bir Kuşak Bir Yol” girişiminin bölge sakinlerini cezbeden ayrılıkçı ideolojilerin etkilerini azaltabileceğini düşünmektedir. Çin bu girişimin bir başka yarar daha getirmesini umut etmektedir ki o da “Bir Kuşak Bir Yol” girişimi tarafından finanse edilen ulaşım yollarının inşa edilmesi ile beklenen enerji güvenliğinin sağlanmasıdır. Buna ek olarak bu girişimin güç politikasını aşan ortak bir işbirliğine yol açması da Çin’in beklentileri arasındadır. Çinli analistler; toplumların ortak bir kadere sahip olmasının Çin’e büyük fayda sağlayacağını düşünmektedirler. Bu girişim 5. yılına girdi ama sonuçları hakkında bir tahminde bulunmak için daha çok erken. Birçok ülkede harcanan milyarlar daha yatırımcılarına gerekli kazancı sağlayamamıştır. Burada Çinli yetkililerin gerçekten de “Bir Kuşak veYol” girişiminden mali bir kazanç elde etmeyi amaçlıyıp amaçlamadıklarını sormamız geremektedir. Şüphesiz ülkelerin yatırım kararları çoğunlukla mali kazançlar yerine jeopolitik ihtiyaçlardan doğmaktadır. Ki Asya’nın güney ve güney doğusunda limanlar inşa etmek gibi kalkınmaya yönelik büyük yatırımlardan ve Hint Okyanusu’nda “Bir Kuşak Bir Yol” girişimi tarafından finanse edilen ve aslında yatırım açısından çok da kazançlı olmayan liman projeleri Çin’in daha çok jeopolitik kazanımların peşinde olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. “Bir Yol Bir Kuşak” girişimi çerçevesinde gerçekleştirdiği projelerin Çin için büyük paralar harcadığı ve bunları daha sonra nasıl geri almayı düşündüğü hakkında sorduğum soruya ise konuştuğum Çin Komünist Partisi’nden üst düzey yetkili şu karşılığı verdi: “Çin’in büyük bir dolar rezervi bulunmaktadır. Dolayısıyla Çin’in çok şey kaybetmesi mümkün değildir”. Ardından sözlerini şöyle bitirdi:”Gelecekte Çin’in kapılarını daha çok açmayı düşünüyoruz. Büyük bir üretim kapasitemiz bulunmaktadır.  Bu nedenle Çin’den çıkıp dünyaya yönelmeliyiz. Bu hem bizim hem de diğer ülkelerin yararına olacaksa bunu neden yapmayalım? ABD’yi korkuttuğu için bundan vaz mı geçmeliyiz!?

مشاركة :