Meşhur Amerikan gazetesi Washington Post’un, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’dan gazetede yazı yazmasını istemesinden bu yana durum, tam olarak anlaşılmış değil. Cemal Kaşıkçı, Müslüman Kardeşler’in (İhvan) görüş ve düşüncelerine meyleden Suudlu bir gazetecidir. Bu, bir eleştiri değil, aksine objektif bir nitelendirmedir. Maalesef Kaşıkçı, İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda iğrenç bir şekilde öldürüldü. Suudi yetkililer, davayla ilgili soruşturmalar yürütüyor. Bir grup suçlu tutuklandı. Dava, doğrudan kraliyet kararıyla hukuki ve kriminal bir boyut kazandı. Bu hukuki ve kriminal süreci bir kenara bırakıp Kaşıkçı’nın dikkat çekici siyasi rolüne odaklanalım. Meşhur gazetenin Kaşıkçı’dan büyük bir gururla, özellikle görüş bölümünde ve haftada birden fazla makale yazmasını istemesinin mesleki dürtülere dayanmadığını söylüyorum. Bu, Suudi Arabistan’a ve müttefiklerine yöneltilmiş bir propagandaydı. Aynı şekilde bu da bir suçlama olmayıp yazıların içeriğine yönelik bir değerlendirmedir. Washington Post, önceki gün Cemal’in yazılarıyla ilgili bir rapor yayınlayarak herkesi şaşırttı. Gazete, raporda Kaşıkçı’nın ABD’deki Katar Enstitüsü’yle irtibatlı olduğunu söyledi. Suudi Arabistan’a yönelik saldırıya öncülük eden gazete, -Cemal, hayattayken gazeteye yazı yazdığı dönemlerde- Kaşıkçı ile Uluslararası Katar Enstitüsü’nün Yürütme Başkanı Maggie Mitchell Salem arasındaki yazılı mesajlar aracılığıyla Mitchell Salem’in Cemal’in kendisinin hazırlayıp yayınlanması için Washington Post gazetesine gönderdiği varsayılan makaleleri gözden geçirdiğini ve bazen de kendisinin(Maggie) makale yazdığını deşifre etti. Gerçekten bu, siyasi anlamda bir gazetecilik skandalıdır. İşin tuhaf yanı ise İngilizce yazmayı iyi bilmeyen Cemal’den yazı yazmasını isteyen gazetenin kendisi bunları deşifre etti. Peki neden? Katar Enstitüsü Başkanı Maggie, arkadaş sıfatıyla İngilizcesinin zayıf olmasından dolayı Kaşıkçı’ya yardım ettiğini zannediyordu. Gazetenin görüş bölümünden sorumlu olanlar, bu konuda bilgilerinin olmadıklarını, şayet bilgileri olsaydı Kaşıkçı’nın yazı yazmasına izin vermeyeceklerini söylediler. Washington Post’un öfkelenmesinin nedeni, Cemal’in aynı zamanda ABD’de bir basın ofisi açmak için Suudi Arabistan’dan fon talep ettiğini düşünmesidir. Yine bunlar da Cemal’in ABD’de son iki yıldaki yaşamıyla ilgili peş peşe ortaya çıkan tuhaflıklardır. Ben de dâhil bazılarına göre Cemal’in İhvan’ın görüş ve düşüncelerine bağlı olması bir sürpriz değil. Aksine merhum, bunu istekli bir şekilde yapıyordu. Fakat yayıncılardan editörlere kadar Suudi Arabistan’a karşı şiddetli savaşa katılan gazete tarafından söz konusu meselenin; ölümünden önce kalemini ve ismini, ölümünden sonra da Kaşıkçı kartını kullanarak isimlerle birlikte deşifre edilmesi tuhaf ve garip bir durumdur. Belki de gazete bunu kendi eliyle yaptı. Ancak dikkat çekici ironi ise gazetenin genel yayın yönetmenlerinin sarf ettikleri sözdür. Onlar, Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’dan fon talep ettiğini bilselerdi kendisinden gazetede yazı yazmasını istemeyeceklerini söylediler. Bunun anlamı şudur: Katar’ın fonu normal, Suudi Arabistan’ın fonu ise normal değil. Bu hikâyenin hepsi aslen doğru olsa bari. Allah, Kaşıkçı’ya rahmet eylesin. Fakat geriye çok fazla gizli bir şey kaldı mı?
مشاركة :