2019’da İran: Rejim 40’ıncı yılında krizler ve nükleerin geleceğine dair belirsizlikle boğuşuyor

  • 12/25/2018
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

2019 yılı, siyasi ve ekonomik krizlerle dolu 2018’in ardından “büyük” zorlukların kuşattığı “Velayet-i Fakih” rejiminin 40’ıncı yılında İran’ın kaderini belirleyen yıl olacak. Yaşanan bu krizler, rejimin imajını hem içeride hem de dışarıda sarsan sosyal bir depreme neden oldu. İran gözlemcileri neredeyse oybirliğiyle bu yılın İran için Hamaney döneminde bir dönüm noktası olacağına inanıyorlar. Yeni yılın ilk 6 ayına nükleer anlaşmanın kaderi ve ABD yaptırımlarını atlatma konusunda İran ile diğer ülkeler arasındaki görüşmeler hakim olabilir. ABD Başkanı Donald Trump’ın nükleer anlaşmadan çekilerek “tarihin en sert” yaptırımlarını uygulamaya bağlaması ve müzakere masasına geri dönmek için 12 şart öne sürmesiyle rejimin uluslararası toplum karşısında izleyeceği yol, nükleer anlaşmanın geleceği ve Tahranın verdiği sözler İranlıların temel kaygısı haline geldi. Yine aynı şekilde 2019’un ilk 6 ayı, Tahran’ın Avrupa’dan içinde bulundukları durum hakkında net bir duruş sergilemesi ve mali kanalın bir an evvel devreye sokulması talepleri de dahil olmak üzere Kasım ayı başlarında yürürlüğe giren ABD yaptırımlarının etkilerinin ortaya çıktığı bir dönem olacak. İran hükümeti tarafından alınan tedbirlerin yanı sıra ABD yönetiminin İran petrol ihracatını sıfırlama girişimlerini tamamlaması halinde 6 aydan kısa bir süre içinde askeri bir çatışma yaşanması olasılığının artması bekleniyor. Tahran, petrol fiyatlarındaki artışın yanı sıra Trumpın yaptırımlarını aşmak için günde en az 700 bin varil petrol üretim seviyesini korumak istiyor. İran ve Avrupa Birliği (AB) İranla ticaret yapmayı ve petrol kaynaklarının transferini sağlayacak, dolardan uzak bir mali mekanizmayı harekete geçirmek üzereler. Fakat ABD yaptırımlarının hayaleti bu tür girişimleri gölgeleyebilir. Bununla birlikte, İran yaptırımlarının etkisini azaltmak için Hindistan, Çin, Pakistan, Rusya, Türkiye ve Irak ile stratejik işbirliği anlaşmaları yapmayı umuyor. Fakat Tahran’ın, nükleer anlaşmanın imzalanmasından sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından alınan 2231 sayılı kararın çöküşü ihtimalini ortadan kaldıran ve Nükleer Anlaşmanın 41’inci maddesi de dahil olmak üzere önceki kararlara otomatik olarak geri dönülmesi senaryosunu önleyen bir başarı olarak göreceği siyasi kazanımlar elde ettiğine ikna olma olasılığı da var.  Öte yandan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin başta enflasyonu artıran ekonomik kriz olmak üzere içerideki birkaç cephede savaşa girmesi bekleniyor. Hükümetin hem müttefiklerinden hem de rakiplerinden aldığı performans eleştirisi, ilgili tarafların seçimlerde parlamentodaki en fazla sandalyeyi alma stratejisi olarak yoğunlaşacak. Bununla birlikte yerel para birimi, nisan ve ekim ayları arasında dolar karşısında rekor seviyede geriledikten sonra durmasına rağmen ülkedeki emtia fiyatları hala yüksek. Cumhurbaşkanı Ruhani’nin doları kontrol altına aldıktan ve devlet hazinesini güçlendirdikten sonra piyasaları sakinleştirmek için bir ekonomik önlem paketi açıklaması bekleniyor. Diğer yandan Ruhani, verdiği sözleri yerine getirememesi nedeniyle daha fazla baskı altında. Bununla birlikte Ruhani ve müttefikleri, Batılı ülkelerle daha esnek ilişkiler içerisinde olunmasını isteyenleri etkisiz hale getirmek ve dış politikadaki rotayı değiştirmek isteyen iktidara rakip bir güç riskiyle de karşı karşıya. Birçok gözlemciye göre, çok hassas bir dönemden geçen İran Dini Lideri Ali Hamaney, kendisine daha yakın olan “Devrim Muhafızları” çatısı altında toplanmış muhafazakarlar ile “parlamento koalisyonu” çatısı altında bir araya gelen muhafazakarlar olarak iki temel kampa bölünmüş devlet organları arasındaki dengeyi sağlamaya çalışıyor. Seçim yarışı, ülkede son yıllardaki seçimlerde izlenen çizgiyle yaklaşan parlamento seçimlerine dair kazanılan hassasiyetler ve siyasi olayların duyarlılığı artırması gibi önemli nedenlerin yanı sıra rejimin organları ile mevcut "Devrim Rehberi" Ali Hamaney’in ölümü sonrası yerine geçecek potansiyel aday arasındaki gizli ihtilafın artma olasılığı, iç siyasi partiler ile çatışan güçler arasındaki gerilimi daha da artıracak. Diğer yandan parlamento seçimleri sonuçların açıklanması, yeni meclis başkanının seçilmesi ve sandalye dağılımının ortaya çıkmasından sonra Ruhani’nin karşısına çıkacak isimlerin belirlenmesi açısından da önemli. Bununla birlikte mevcut Meclis başkanı Ali Laricaninin cumhurbaşkanlığı adaylarından biri olması bekleniyor. Ayrıca Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi’ne (DMTK) yeni bir başkan tayin etmesi bekleniyor. Tüm bu faktörler ülkedeki siyasi uyuşmazlıkları etkileyecektir.  Yaklaşan parlamento seçimleri pratikte rejim için bir halk referandumu olarak kabul edilecek ve beşinci döneminin ilk yılında olduğu gibi sembolik olacak. Siyasi sürece katılan taraflar bu nedenle seçimlerdeki konumlarını güçlendirecekler. 2018in başlamasından bir gün önce, ülke, yanlış yönetim ve kötüleşen hayat şartlarına karşı 40 yıl sonra gerçekleştirilen en büyük halk protestolarına sahne oldu.  Meşhedde başlayan protestoların kıvılcımı, muhafazakarların ikinci kalesi Kum kentine sıçradı. Ancak protestolardaki yeni olan durum İranda genellikle rejimin tabanı olarak görülen orta ve fakir sınıfların çocukları tarafından protesto gösterilerinin düzenlenmesiydi. Bu protestolar, İran’ın tüm şehirlerinde yaşanan halk protestolarının ve aralıklı olarak yapılan işçi grevlerinin başlangıcı oldu. İranlı araştırma merkezleri, protestoların devam etmesini ve sosyal ve siyasi taleplerin değişimle birlikte yeni biçimlerde ortaya çıkmasını bekliyorlar. Arap Baharı olayları ve İran’ın bölgesel müdahalelerinin ardından birçok Arap ülkesinde artan iç çatışmalar sonrasında geçtiğimiz yıl çeşitli nedenlerle Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) yurtdışı kolu Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani başta olmak üzere DMO komutanları tarafından birçok kez dile getirilen “İran; fırtınalı bir denizde istikrar adası” ifadesinin ortadan kalması dikkat çekiciydi. Bölgesel olarak İran, Ortadoğu’daki güç dengesinde bir değişiklik olarak gördüğü politikasını sürdürmeye devam edebilir. Özellikle bu İranın Irak, Suriye ve Lübnan dosyalarındaki rolünü güçlendirmeye devam edeceği ve ideolojisine sadık grupları destekleyeceği anlamına geliyor. İranın nükleer anlaşma ve bölgesel politikalarındaki rotası, DMO’nun dış ve iç düzeydeki davranışları üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olacak. DMO, hükümetin yaptırımlar uygulanırken daha büyük bir ekonomik rol oynamak üzere tavizler vermesi için füze programını kullanacak. Bununla birlikte mevcut ABD yönetimi, siyasi geçiş ve mevcut durumun İran denkleminden ayrılması için İranın farklı bölgelerindeki halk protestoları üzerine oynayarak istihbarat servisleriyle koordineli bir şekilde güvenlik konusunu sıkılaştıracak.

مشاركة :