Ekonomik ve siyasi buhranın halkın yaşamını iyiden iyiye etkisi altına aldığı İran’da, devrimin 40. yıldönümü giderek artan güvenlik önlemleri ve baskının gölgesinde kutlanıyor. İranlı yetkililer her yıl, İran’ın ilk dini lideri Ruhullah Humeyni’nin Pariste geçirdiği 14 yıllık sürgün hayatının ardından Şah Rıza Pehleviyi devirdiği 11 Şubat tarihinde başkent Tahran’da bulunan Azadi Meydanı’na doğru temsili bir yürüyüş gerçekleştiriyor. AFP’nin haberine göre, önümüzdeki Pazartesi günü düzenlenecek yürüyüşün ardından kutlama gösterilerine üst düzey siyasi isimlerin katılması bekleniyor. Geçtiğimiz yıl İran’ın 80 kentinde düzenlenen gösteriler ve güvenlik güçlerinin gösterilere karşı uyguladığı şiddetin boyutları göz önüne alındığında, devrimin 40. yıldönümü kutlamaları kapsamında düzenlenecek yürüyüşün İran halkı için büyük önem taşıdığını söylemek mümkün.Öfke dolu yürüyüş İran geçen yıl, yolsuzluğu ve pahalılığı protesto eden geniş halk kitlelerinin gösterilerine sahne olmuştu. Gösteriler sırasında İran dini lideri Ali Hamaney’in devrilmesi yönünde çağrılarda bulunan ve Tahran’ın bölgedeki faaliyetlerine karşı sloganlar atan kalabalıklar ise azımsanmayacak türdendi. Rejim her defasında olduğu gibi halkın bu yöndeki çağrılarını da “dış güçlere” mâl etmişti. Bu yürüyüş aynı zamanda, ABD’nin, uluslararası toplumu endişelendiren İran’ın bölgedeki faaliyetlerine karşı uyguladığı baskının kendisini iyice hissettirdiği bir döneme denk gelecek. ABD yaptırımları sonrasında riyalin dolar karşısında giderek erimesi ülkede fiyatların artışına yol açarken, Washington’un ‘gazabından’ çekinen devletlerin yaptırımların radarına girme endişesiyle İran petrolünden adım adım elini çekmesi ülkedeki ekonomik krizin derinleşmesini kaçınılmaz hale getiriyor. ABD yaptırımlarının, Devrim kutlamalarının zirveye ulaşacağı önümüzdeki Pazartesi günkü etkinliklerde ana gündemi oluşturması muhtemel.Rejim için oldukça öneme sahip Bu yıl ki yürüyüş, İran halkının halen çözülemeyen bazı siyasi meselelere yönelik yaptığı referandum çağrısını görmezden gelen ve bir meşruiyet krizi içinde bulunan rejim için de bir hayli önem arz ediyor. İran’da halen çözüm formülü geliştirilemeyen siyasi meselelerin başında güçler ayrılığı ilkesi geliyor. Zira birçok İranlı vatandaş, dini lider Ali Hamaney’e tanınan sınırsız yetkileri, Cumhurbaşkanı Ruhani’nin anayasayı uygulamasının önünde bir engel olarak görmekte. Yürüyüşün, Cumhurbaşkanlığı veya Parlamento seçimleri gibi ülkedeki siyasi takvimle bağlantılı olması, rejimin bu durumu meşruiyet kozu olarak kullanmasına kapı aralıyor. İranlı yetkililer, meşruiyetlerinin kanıtı olarak sundukları seçimlere katılım oranlarıyla her zaman övünmüşlerdir. 2017 yılında düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılım oranı yüzde 73’ün üzerine çıkmıştı.İranlı Nobel Barış Ödülü Ebadi’den rejime eleştiri İranlı Nobel Barış Ödülü sahibi ve insan hakları aktivisti Şirin Ebadi, İndependent Arabia’ya verdiği röportajda, İran’da Velayet-i Fakih rejimini düşürmeyi hedefleyen ABD yaptırımlarından sadece sokaktaki vatandaşın zarar gördüğünü belirtti. Ebadi, “İran’a yönelik ekonomik yaptırımlara karşıyım, çünkü halkın yoksullaşmasına neden oluyor. Öte yandan, rejimin takipçileri bu yaptırımlardan yararlanıyor ve çok fazla kirli para elde ediyorlar. Bu yaptırımlar İranda ekonomik yolsuzluğu artırdı” diye konuştu. Ebadi, açıklamasının devamında ise, Washington’un uyguladığı yaptırımlardan ziyade Batılı ülkelerin katılımıyla geliştirilecek bir uluslararası baskı aygıtının, İran’da siyasi geçişin ve mollaların yönetimden uzaklaştırılmasında daha etkili olabileceğini dile getirdi. Ebadi, “Devrimin başında bu rejimin gelmesini talep eden kitle yüzde 90 civarındaydı. Eğer bugün özgür seçimler yoluyla bir referandum yapılsa halkın yüzde 90’ının bu rejimi istemediği görülecektir” açıklamasında bulundu.
مشاركة :