​Humeyni ve devrim, İranlı ve ayna

  • 2/11/2019
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

Kırk yaşına geldiğinde insan, aynanın karşısında durması gerekir. Çünkü ne kişiler ne de devrimler ömrün kazanımlarını paylaşabilir. Kırk yaş eşiğini aşan insan, ergenlikten ve gençliğin gürültüsünden uzaklaşmış demektir. Bu yaş, insana tekrar bir okuma ve değerlendirme fırsatı verir. Hayaller gemisini terketmeye teşvik eder ve hayalleri rakamlar sınavına tabi tutmaya yardımcı olur. Bu yaş, gerçeklerle barışma ve çatışma zamanını aşıp birlikte yaşama ve köprüler kurma zamanına geçme fırsatıdır. Bir devletin, bölgesel ve küresel gerçekler, normal bir devletin davranışlarını idare eden sözleşmeler ile barışmasıdır. İran bugün devrimin başarılı olmasının 40. yıldönümünü kutluyor. Ama bugünde bile yakın ve uzak ülkelere 40 yaşın kazanımlarından dersler çıkarmaya kararlı olduğu anlamına gelebilecek bir mesaj göndermiyor. Bilakis mesajının içeriğinin, devrimin sönmüş közlerini yeniden alevlendirmeye kararlı olduğunu gösterdiğini söyleyebiliriz. İran halkının seçmiş olduğu herhangi bir rejimin gölgesi altında yaşama hakkını hiç kimse tartışmıyor. Sorun, İran’ın kendi sınırları içerisinde kendisine belirlemiş olduğu seçenekler de değildir. Asıl sorun, İran’ın bölge halklarına ve dünya ülkelerine geniş kapsamlı saldırıları ve onlarla bir arada yaşamalarını talep etmesidir. Aynı şekilde İran’ın 40 yıl önce inandığı şeye bağlı kalma hakkını da hiç kimse tartışmıyor. Buna karşılık İran’ın da bölgenin dengelerini sarsmaya, bazı ülkelerde insanların yaşamını fay hatları üzerindeymiş gibi huzursuz ve tedirgin bir yaşama çevirmeye hakkı yoktur. Resmi kutlamaları bir kenara bırakalım. Biz Araplar olarak devrimin 40. yıldönümünde İranlıların ne hissettiğini bilmek istiyoruz. Çünkü bizler Ortadoğu denilen bu coğrafi ve tarihi tuzakta birlikte yaşamaya mahkûmuz. Peki, sıradan bir İranlı için birlikte yaşamanın en iyi yolu, İranlı bir generalin ülkesinin 4 Arap başkentinde karar sahibi olduğunu deklare etmesi midir? İran’ın fiili olarak ihtiyacı olan şey uluslararası sınırları dışında askeri, istihbarat ve ideolojik olarak var olması mıdır? İran’ın dahil olduğu çatışmaların maliyeti nedir? İran, içerideki başarı yerine dışarıdaki başarıyı öncelemenin yükünü kaldıramayıp yıkılan Sovyetler Birliği’nin bu deneyiminde bir ders almış mıdır? Sıradan bir İranlı bugün devrimle birlikte aynanın karşısında durduğunda neler hissetmektedir? İran füzeleri bölgede birçok yerde konuşlanmış olduğu için milli bir gurur mu hissetmektedir? ABD’ye ölüm sloganının hükümetin işsizlik, yoksulluk, mevcut ABD yaptırımlarının ülke ekonomisinde neden olduğu korkunç sonuçlar ile mücadeledeyi ihmal etmesini affetireceğini mi düşünmektedir? Onun için nükleer program bir gereklilik, devrim ve rejimin “sigorta poliçesi” midir yoksa ülkenin dışlanmasına neden olan riskli ve ağır bir bedeli olan hayal midir? Devrimden sonra doğan ve bugün nüfusun %70’ini oluşturanlar neler hissetmektedir? Aralarında 30 milyon İranlının neden yoksulluk sınırı altında yaşadığını sorgulayan var mıdır? 40 yılın ardından devrimin insanların hayatlarını neden iyileştiremediğini ve onlara vaat ettiği şeyleri neden gerçekleştiremediğini soran var mıdır? Yeni nesil füzeler üretmek, işsizlikle mücadeleden ve eğitime yatırım yapmaktan, refahı sağlamaktan daha mı önemlidir diye sorgulayan var mıdır? Devrim gerçekleştiğinde İran ekonomisinin hacminin neden 40 yıl sonra kendisinden 7 kat daha büyük bir hale gelen Güney Kore ekonomisinin 2 katı olduğunu aralarında hiç sorgulayan olmuş mudur? İran, 40 yılı bölge ülkeleri ile çatışarak, uzak ve yakın Arap ülkelerini endişeye sevk ederek geçirirken Çin’in yine aynı 40 yılda 700 milyon vatandaşını yoksulluktan kurtarmayı ve dünyanın 2. ekonomisi haline gelmeyi nasıl başardığını soran var mıdır? Devrimden sonra doğan bir İranlı, ülkesinin Bağdat, Şam, Beyrut ve Sana’nın karar mekanizmalarında güçlü bir şekilde var olmasının, bu ülkelerdeki grupları ulusal dokularından uzaklaştırarak İran devrim sözlüğüne eklemesinin, bölgesel liderlikte kendisine kalıcı bir yer edinmesini sağladığını mı yoksa “Büyük Şeytan”ın en büyük ortağı haline mi getirdiğini düşünmektedir? Humeyni’nin hazırlamış olduğu sözlük, içine doğmuş olduğu iki kutuplu dünya düzeni büyük bir depremle yerle bir olmuşken İran, aynı sözlüğe sonsuza kadar bağlı kalabilir mi? Hangisi İran’ın çıkarınadır; devrimin başarı olduğu tarih ile 40. yıldönümünün kutlandığı bugün arasında dünyanın tanıklık ettiği bilimsel ve teknolojik devrimlere yetişmesi mi, yoksa daha fazla başkenti kendi yörüngesine çekmesi mi? Paralel ve hareketli ordularla var olmak 4. Sanayi Devrimine ait olmaktan daha mı iyidir? Füzeler geliştirmeye çalışmak robotlar, yatırım ve kalkınma dünyasına girmeye çalışmaktan daha mı iyidir? İran devriminin 40 yılı hakkında çok şey yazabiliriz. Örneğin sunulan sürpriz hediyelerin kendisini hep kurtardığını söyleyebiliriz. Bu hediyelerin birincisi; dünyanın bakışlarının Bağdat’a odaklanmasını sağlayan Irak’ın Kuveyt’i işgalidir. İkincisi; dünyanın “Sünni aşırılık” adı verilen ve İran devrimimin Şii-Sünni temas hattını ateşlemesine verilen tepkinin doğma nedenlerinden birini oluşturduğu olguya odaklanmasını sağlayan 11 Eylül saldırılarıdır. Üçüncüsü; ambargo altında olmasına rağmen İran nüfuzunun “Hilal” başkentlerine genişlemesi önünde bir engel oluşturan Saddam Hüseyin rejiminin ABD ordusu tarafından yıkılmasıdır. Dördüncüsü ise Barack Obama’nın Suriye konusunda benimsediği tutum ve İran’ın orada milis güçlerini yaymayı başarmasıdır. Buna karşılık devrim, güvenliği söz konusu olduğunda abartılı bir gerçeklikle de hareket etmiştir. Bu bağlamda“İran-Kontra” olayı ve aralarındaki ilişki gerçekten de çok ilginçtir. Yine İran, Libya’nın İmam Musa Sadr’ın kaybolmasında oynadığı role rağmen kendisinden aldığı füzelerle Irak şehirlerini bombalamıştır. Devrimden sonra doğmuş bir İranlı genç, Mao Zedong’un Pekin’deki anıt mezarı önünde durduğunda hangi duygulara kapılırdı? İran devriminin, Mao anıt mezarından ülkeyi yönetmeye devam etseydi rejimi karşı karşıya kalacağı kötü sonuçtan kurtaran Deng Şiaoping kumaşında bir politikacıyı bir türlü bulamadığını düşünür müydü? Moskova’da Lenin’in anıt mezarı önünde durduğunda yine aynı düşünceye kapılır mıydı? Şu zor soruyu yani Humeyni ne zamana kadar mezarından İran’ı yönetmeye devam edecek ve İran devrimi, kendisini devletin kanatları altında emekliye sevkederek kurtaracak bir Deng’i ne zaman bulacak sorusunu kendisine sorar mıydı?

مشاركة :