Cezayir’de İngilizce ve Fransızcanın savaşı

  • 7/5/2019
  • 00:00
  • 1
  • 0
  • 0
news-picture

Fransa ve İngiltere arasındaki 100 yıllık savaş, Cezayir topraklarında da mı kendini belli ediyor? Cezayir’de kızışmış bir dil savaşı ufukta kendini göstermeye başladı! Bu savaşta halkçılık silahı ile siyasi grup milisleri var.Peki, kurbanı da okullar mı? ‘Geliyorum’ diyen bu dil savaşının belirtileri işaret verdi. Hâlbuki Cezayir, 70’li yılların başında dinî-İhvancı bir eda ile başlayan tahripkâr ‘Araplaştırma’ savaşı dosyasını henüz kapatmamıştı. Yani eğitimin ‘İhvanlaştırılması’ yoluyla Cezayir toplumunun ‘İhvancı karaktere büründürülmesini’ kastediyorum. Bu savaş, el-Maarrî, İbn Rüşd, Ravendi, Mütenebbî, Adonis ve Mahmud Derviş gibi kalem erbabının dili olan Arapçanın sevgisi veya savunusu uğruna değildi. Abdunnasır’ın İhvan’ı, dönemin rejimindeki "tapınak şövalyeleri" ile işbirliği yaparak Cezayir okullarına saldırdı. İktidarın başında da Huari Bumedyen bulunuyordu. Bumedyen, her ne kadar asrı kasıp kavuran, daha sonra da ‘İslamcı’ bir tavra bürünen sosyalizm uğruna sloganlar atsa da Ezherci idi. Cezayir okullarını tahrip ettikten sonra Araplaştırma savaşının sesi kesildi. Ta ki son birkaç yıl içerisinde başka bir dil savaşı şeklinde ülkeye giriş yapana kadar. Bu defa savaş, varlığı 2016 yeni anayasa ile güvence altına alınarak ‘resmî ve ulusal bir dil’ haline gelen Amazig/Berberi dili üzerineydi. Böylece Cezayir okullarında bir kez daha savaş meşaleleri tutuştu. Bazı sesler, çocuklarının bu dilde eğitim görmesi için yükselirken bazıları da buna karşı sesler yükseltiyordu. Bu sesler, ırkçı eğilime sahip siyasi güçler ile ‘yurtsever’ kılığına girmiş İslamcı ideolojinin güdümündeydi. Berberi dili üzerine verilen bu savaşta ikinci bir cephe açıldı: Alfabe. Ülkenin bu ikinci resmî ulusal dilinin yazımında hangi alfabenin kullanılacağı tartışma konusu oldu; kimileri Latin alfabesi ile yazmak isterken kimileri Arap harflerini savundu. Bir de dilin asıl alfabesi olan Tifinag alfabesinin tercih edilmesin talep edenler vardı. İtiraf etmek gerekir ki bağımsızlıktan bu yana Berberi dilinin geri getirilmesi için savaşan tavizsiz mücadeleciler, Latin harflerinin kullanılmasında büyük bir ilerleme kaydetti. Onların dil ve pedagoji alanındaki bilim adamları gerek tek dilli gerek iki gerekse de üç dilli birçok sözlük hazırladı. Latin harflerini savunan bazı mütercimler de bu yolda epey mesafe kat etti. Nitekim birçok yazardan önemli eserler çevirdiler: Hemingway’den Yaşlı Adam ve Deniz, Shakespeare’den Hamlet ile Romeo ve Juliet, Halil Cibran’dan Ermiş, Albert Camus’dan Yabancı, Saint-Exupery’den Küçük Prens ve daha niceleri. Latin harfleri ile yazılan Berberi roman da kayda değer bir yol aldı. Tüm bu gelişmelerden sonra yakın zamana kadar bu dile düşman olan sesler yükseldi ve yaygınlaşmasını engellemek adına Arapça yazılmasını istedi. Çok geçmeden Cezayir Amazig/Berberi Dili Akademisi’nin kurulduğu duyuruldu ve söz konusu anayasa metnine göre üyeleri ile başkanının oluşturulması için başkanlık yönetmeliği çıkarıldı. Bu habere, üyelerin, başkanlık listesinde yer alan isimlerin bilimsel boyutundan ziyade siyasete ve parti temsiline bakarak seçilmesine yönelik eleştiriler eşlik etti. Ulusal Hareket patlak verip 22 Şubat’ta sokağa çıkana ve her şeyi durdurup erteleyene kadar bu böyle devam etti. Sonra da gösterilerde dalgalandırılan Berberi bayrağı üzerine başka bir gerginlik çıktı. Bu esasında dil ve siyasete dair bir savaştır. Hareket, yirminci haftasını doldurmuşken iktidar piramidinin tepesindeki siyasi çekişme güçleri değişti ve Cezayir’de yeni bir dil savaşı renk vermeye başladı: Eğitim-öğretimde Fransızcanın yerini İngilizce alsın mı? Aslında okullarda yabancı dil eğitiminin Fransızcanın İngilizce ile değiştirilmesi çağrısı yeni değil. Nitekim geleneksel Arapçılar ve Baasçılar, bir dönem bunu dayatmaya çalıştı ancak azledilen Devlet Başkanı Abdülaziz Buteflika’nın iktidara gelmesi ile işler değişti. Buteflika’nın şifreli ‘dil’ mesajları düzeyinde yaptığı ilk şey, resmî ve yarı resmî konuşmalarının birçoğunda Fransızcayı kullanmak oldu. Uluslararası kürsülerdeki bazı konuşmalarında da Fransızcayı tercih etti. Bu durum, fırsatçıları taleplerinden geri çekilmek durumunda bıraktı. İşte şimdi, İslamcı ve geleneksel ulusalcı akıma yakın olan ve muhafazakâr güçler, bu aşamada dizginleri elinde tutan bazı odaklardan gelen ve Fransızca karşıtı sloganlar atan birtakım halkçı siyasi söylemlerden faydalanarak siyaset ve pedagoji vitrinine geri dönüyor. Fransızca yerine İngilizce eğitimi savunanlara göre İngilizce, ‘ilerlemeye’ açılan sihirli kapı, Cezayir’i gelişmiş ülkeler seviyesine ulaştıracak olan ‘bilime’ doğru uçan halı. Ama gözden kaçırdıkları bir şey var ki o da resmî dili İngilizce olup eğitim-öğretim faaliyetlerini bu dilde yapan (Nijerya, Sudan, Kenya, Uganda, Gana, Madagaskar, Kamerun, Zimbabve, Ruanda, Sierre Leone, Lesoto ve Botsvana gibi) pek çok Afrika ülkesi, az gelişmişlik içerisinde. İngilizce, bu ülkeleri ne savaştan çıkardı ne açlıktan, hastalıklardan, yoksulluktan, şiddetten ve geri kalmışlıktan kurtardı ne de Afrikalı siyasi sınıfı yolsuzluktan, rüşvetten, kabile savaşlarından ve Avrupalılar ile Amerikalıların boyunduruğundan korudu. Bağımsızlıktan bu yana 60 yıl var ki Cezayir, dil duvarı önünde ağlıyor. Arapça, Amazig/Berberi ve Fransızca derken şimdi de İngilizce diye yeni bir ağlama duvarı yükseldi. Bir geri kalmışlığa batmış veya bir yaz gecesi hülyasına dalmış olarak dil, ağlıyor! Kanaatimce Cezayir okullarında İngilizcenin, Fransızcanın yerini alması eğitim için başka bir felâket olacaktır. Biz ki Fransızca ile bir gerginlikle öne çıkan tarihi ilişkiye rağmen, bu dilin yeni nesle ideal bir şekilde öğretimi için gerekli mesleki, pedagojik ve sağlıklı şartları sağlayamamışız; nerde kaldı İngilizce? İngilizcenin, Fransızcanın yerini alması, politik ve pedagojik bir maceradır. Tıpkı 70’li yıllarda aceleci ‘Araplaştırma’ sevdalılarının ortaya koyduğu gibi. Onlar, Cezayir okullarında bugün yaşanan felâketlerin müsebbibidir. Bilimsel ve kültürel bir cesaretle, içi boş siyasi halkçılıktan bağımsız olarak kabul etmek gerekir ki Fransızca, kültürel ve demografik düzeyde Cezayir için istisnai bir tarihsel durumdur. Resmî olmayan yeni istatistiklere göre 10 milyonu aşkın Cezayirli, ekonomi, kültür, sanat, turizm ve hizmet alanlarında ve günlük işlerinde bu dili kullanıyor. Gayri resmî istatistiklere göre Fransa’da veya Kanada’nın resmî dili Fransızca olan Quebec eyaletinde oturup Fransızca konuşan Cezayirli sayısı ise yaklaşık 5 milyon. Bence bu, ‘yeni bir Cezayir için yeni bir ekonomi’ adına yatırım yapılması gereken ve ötekine doğru sağlam köprümüzü temsil eden önemli bir insan, kültür ve ekonomi sermayesi. Cezayir’in Uluslararası Frankofoni Örgütü’nün bir üyesi olmamasına rağmen Fransa’dan sonra ilk Frankofon (Fransızca konuşan) ülke sayıldığını kimse inkâr edemez. Cezayirlilerin Fransızca ile ürettikleri edebiyat, sinema, tiyatro ve diğer sanat dallarındaki eserlerin, tüm nesillerde bu dille ve bu dildeki en yaratıcı ürünler olarak görüldüğünü de kabul etmemiz lazım. Bu entelektüel, edebi ve sanatsal üretim, Fransızcadan başka dünya dillerine aktarılıyor ve böylece Cezayir’in imajı daha geniş bir dünyada pazarlanıyor. Fransızca ve Fransa’nın rasyonel aydınlanmacı kültürü, Fransa siyasi rejiminin mülkü değil. Fransızca gibi Fransız kültürü de (Voltaire, Sartre, Baudelaire, Rimbaud, Diderot, Althusser ve Zola), Alman, İngiliz, Arap vd. dilleri ve kültürleri gibi insanî bir kazançtır. Dünyanın çeşitli noktalarından seçkinler, çeşitli edebiyat, sanat ve bilim dallarında yaratıcılıklarını bu dillerle ortaya koyarlar. Cezayirli, Fransızcayı öğrenmiyor; gözünü bu dile açıyor. Taksi şoförü, bakkal, bakan, komşu ya da Fransa’da veya Kanada’da oturan kardeş, amca ve teyze ile iletişim kurarken zaten bu dili kullanıyor. Fransa’da en az bir akrabası olmayan bir Cezayirli ailesi yoktur. Cezayir entelektüeli, bu dili sadece Fransız düşüncesini okumak için değil, bu dile çevrilmiş ustalıklı ve saygın insanî fikir birikimini okumak için de öğrenir. Cezayirli seçkin tabaka, Almanya, Amerika, Rusya, Japonya, Çin vd. dünya düşüncesinin çoğunu Fransızca okudu. Cezayir okullarındaki Fransızcaya savaş açanlar, İngilizcenin bu okullarda üçüncü dil olduğunu, normal bir şekilde ikinci seneden itibaren özel saatler ayrılarak öğretildiğini ve korunup desteklenmesi gerektiğini unutuyorlar. Özellikle önemli uzmanlık alanlarında olmak üzere İngilizce eğitime teşvik, olumlu bir şey. Ancak bu çağrının ardında yatan ideolojik niyetler yani Cezayir okullarında fitne körükleme, işte bu endişe verici. Bence özel uzmanlık alanları için Shakespeare’in diline ihtiyaç yok. Her uzman kendi alanında kavramlara ve işaretlere dayalı teknik bir dili çok kısa bir zaman zarfında öğrenebilir. Bir iletişim dili olarak İngilizce ile Cezayir’deki günlük sosyolojik ve kültürel bir varlık olarak Fransızca olgusunu ayırt etmemiz gerekir. İngilizce, uzmanlar için önemli. Fransızca ise bizi felsefi, edebi, kültürel, siyasi ve sosyal olarak kuşatan çağdaş dünyaya açılan bir penceredir.   Fransızcaya alternatif olarak İngilizce eğitim çağrısı yapanların mantığı ve hareket noktası, dillendirdikleri gibi sömürgeci Fransa’ya karşıtlıksa bilmeleri gerekir ki bir imparatorluk dili olan İngilizce, Irak’ı yerle bir edip Suriye’yi yıkan ABD’nin de dilidir. Hani şu, Fransa dahil tüm Avrupa’nın karşı çıkışlarına rağmen Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden ABD…  Cezayir bugün Fransa’nın değil, halkının Fransa karşıtı olarak ve birbirine uyguladığı geri kalmışlığın sömürgesidir. *Independent Arabia’dan Emin Zavi’nin makalesi

مشاركة :