İslam dünyasında kadının konumunu güçlendirme yolculuğu nereye gidiyor?

  • 11/30/2018
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

Kadının konumunu güçlendirmek hiç şüphesiz dünya ülkelerinde sosyal adaleti kökleştirip güvenlik ve istikrarı gerçekleştirmenin olmazsa olmaz bir koşulu haline geldi. Bununla birlikte bu konu, İslam dünyasında pek çok meydan okuma ile engellenmeye devam ediyor. Hem de Batı’daki aşırı halkçı partiler ve yöneticilerinin seslerini yükselttiği; ırkçı ve İslam’a karşı bilgisizlik ve Müslüman nefretini körükleyen dışlayıcı politikalarının baskın hale geldiği bir zamanda. İslam dünyası, her zamankinden daha zorlu koşullar karşısındadır ve bu koşullar, temel olarak eğitim sistemlerinde ve toplumsal dokularda göze çarpmaktadır. Buna ek olarak kültürel, düşünsel ve kurumsal kısıtlamalar, kadının örnek katılımına engel oluşturarak İslam ülkelerinin pek çok alanda ilerlemesinin önünde köstek olmaktadır. İslam ülkelerindeki yönetimlerin sarf ettiği tüm çabalara ve iyimserlik telkin eden tüm göstergelere rağmen bu sorun henüz aşılabilmiş değildir. Kadının, İslam ülkelerinin kalkınma faaliyetlerine katılımının önemine dair şeklen de olsa resmi bir görüş birliği olmasına rağmen toplumun olumsuz algısı, toplumsal çevrelerde kökleşmiş durumdadır. Bu algıya göre kadın, zayıf ve kırılgan bir yaratılışa, sınırlı bir kabiliyete sahip bir varlık olarak ev dışındaki sorumlulukları yüklenmeye yeterli değildir. Bu görüşler çoğu zaman kadının iş alanında erkekle yarışmasının İslami şeriat öğretisine aykırı olduğu fikrini savunan dini bir söylem kılığında karşımıza çıkmakta. Bu noktada şu iki akım arasında ayrım yapmalı: Bunlardan biri, kadının ev yükümlülükleri dışında herhangi bir faaliyette bulunmasını sakıncalı bulan keskin radikal tutum; diğeri ise kadının, tabiatına uygun ve dini öğretiye ters düşmeyen belirli meslek alanlarında çalışmasında bir sakınca görmeyen tutum. Son yıllarda Arap ve İslam toplumlarındaki kadının konumu, olumlu yönde bir değişim göstermeye başladı. Bu değişim, İslam dünyasının yüzleştiği ekonomik, toplumsal ve düşünsel meydan okumalara karşı oluşturulan bilinç ile geleneksel toplum tarzının sınırlılığı ve evrensel dönüşümler konusundaki farkındalıkla desteklenmektedir. Bu durum, ilgililerin ve uzmanların, toplumsal sistemlerde insani gelişim sürecini engelleyen ve düzeltilmesi gereken birtakım bozuklarının var olduğunu anlamalarını sağlayabilir. Buna paralel olarak resmi çabaları destekleyen politikalar uygulanmaya başladı. Bu politikalar, eğitim oranındaki yükseliş ve bununla bağlantılı olarak kadının sosyal hayata katılması ve toplumun kalkınma sürecinde varlık göstermesi için kendisine alan açılması gerektiği konusundaki bilincin de artış gösterdiğini dikkate almaktadır. İslam İşbirliği Örgütü’ne (İKÖ) üye ülkelerdeki kadın gerçekliğine hızlıca bir göz atacak olursak görürüz ki kadın, yaşamsal çoğu alanda güçlü bir şekilde varlık gösteriyor. Kentsel ve kırsal alanlardaki ailelerin çoğu, temelde tek bir kadının çabaları ile ayakta durmakta. Kadınlar, eğitim, sağlık, ticaret ve üretim alanlarında etkin. Siyaset ve diplomasi sahasında da öncü kadınların varlığı göze çarpmaktadır. Aynı şekilde kadının, tiyatro, sinema ve edebiyat gibi kültür sanat alanlarındaki yaratıcı gücünü kimse inkâr edemez. Kadının ihtiyaç duyduğu tek şey, biraz olsun değer, destek ve kabul görmektir. Ancak İKÖ üyesi nice ülkede hala kadını güçlendirme çabalarının, her ülke ve toplumun egemen kültürüne göre değişen yoğunlukta çeşitli engellemelere maruz kaldığına tanık oluyoruz. Kadının istihdam edilmesi edimini zayıflatan ve dışlayan en belirgin engellemelerden biri, yürürlükteki kanunların çoğunun kadının özellikleri ile örtüşmemesidir. Hâlbuki bunun, yasadan faydalananların ve özellikle de kadın unsurunun katılımına göre hazırlanması gerekir. Bu, ‘Kanun Etkisini Analiz ve Değerlendirme’ olarak bilinen ve yasal sistemleri gözden geçirmeyi hedef edinen kurumsal ve yasal reformlar çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu reformların amacı ise uygulanması konusundaki kabul edilemez şaibeleri ortadan kaldırmak, yürürlükte olmasını kolaylaştırmak için önündeki engelleri aşmak ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri ve ilkelerini dâhil etmektir. Aynı şekilde kadının, daha fazla ‘insanileştirilme’ ihtiyacı duyulan askeri ve güvenlik hatlarına dâhil edilmesini kısıtlayan engellemeler de mevcut. Nitekim bu alanlardaki kanunlar, esasında erkekler tarafından ve yalnızca kendilerine göre yapılmış; bu hatlarda kadın unsurunun varlığına yönelik bir ihtiyacın hâsıl olabileceği ihtimali ve ‘şakayıklarının’ özellikleri unutulmuş veya görmezden gelinmiştir. Tüm bunların yanı sıra bu iş, etkinlik sahipleri, kanaat önderleri, eğitim ailesi, basın kuruluşları ve sıradan vatandaşların dâhil olduğu toplumun çabalarına bağlı kalmaktadır. Öyleyse hepimizin toplumumuzun ve ülkelerimizdeki kız-erkek çocuklarımızın geleceği adına kadının kalkınmasına katkı sağlamamız gerekir. Kadının bilinçliliği ve toplum üzerinde etki bırakabileceğine dair özgüveni, bu güçlendirmeyi gerçekleştirme, haklarından yararlanıp ödevlerini yerine getirme konusundaki ilk aşamadır. Uluslararası resmi bir sistem olması dolayısıyla İKÖ’nün çabaları ve uygulamaları, üye ülkelerin yönetimlerinin elde edilmesi her zaman kolay olmayan oybirliğine dayanmaktadır. Bu bağlamda Örgüt’ün iş dünyasında kadının güçlendirilmesi konusundaki çabaları, Örgüt’ün 2025 adlı on yıllık programı ve kuruluş tüzüğünde belirlenen hedeflerin İslami değerler, ilkeler ve öğretilerin yaygınlaştırılması ve kadın hakları alanında doğru İslam görüşünün tanıtılması çerçevesinde uygulanması şeklinde özetlenebilir. Bu çabalar, İslam Zirvesi, Dışişleri Bakanları Konseyi ve sektörel bakanlık toplantılarında alınan kararların uygulanmasının hazırlık ve takibine yansımıştır. Bu çerçevede Örgüt’e üye ülkelerin kalkınmasında kadının rolüne dair şimdiye kadar 6 bakanlık konferansı düzenlendi. Tüm bu konferanslar, kadının güçlendirilmesi konusunu ana hedef ve önceliklerinden biri bellemiş ve kadının kalkınmadaki rolüne dair 2006 yılında İstanbul’da düzenlenen ilk konferanstan bu yana, eylem planında etkin bir madde olarak tutmuştur. İlk konferansta, 2008 yılında Kahire’de Genel Sekreterlikten ‘İKÖ Kadını Kalkındırma Eylem Planı’ hazırlamasını isteyen ilk karar alınmış; daha sonra BM’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine uygun uluslararası ölçütler sağlanarak Kasım 2016 yılında İstanbul’da kabul edilmiştir. Örgüt hâlihazırda Burkina Faso’nun başkenti Ouagadougou’da üye ülkelerin kalkınmasında kadının rolüne dair yedinci bakanlık konferansını düzenlemek içi hazırlanmaktadır. Burkina Faso, İslam dünyasında kadının güçlendirilmesi konusunda özel bir konferans düzenleyen ilk Afrika ülkesidir. Hükümetlerin kadının güçlendirilmesi ve ülkelerin kalkınmasındaki rolü konusunda beklentilerin çıtasını yüksek tutmasına bakarak bu konferansta varılacak sonuçların öncekilerden farklı olması muhtemeldir. Üstelik Genel Sekreterlik, Örgüt’ün toplumlarla olan bağlarını pekiştirmeyi ve kadınların güçlendirilmesi yolculuğunda ilerlemeye adanan kalkınma programları çerçevesinde daha etkin ve uygulamaya elverişli karar ve tavsiyeler çıkarılmasını kaçınılmaz hale getirmeyi arzulamaktadır. Ouagadougou konferansı aynı şekilde Örgüt’ün güçlendirilmiş kadına ilk defa ödül verecek olması bakımından da farklı olacaktır. İKÖ’nün bu işe özel birimi ve İslam Kalkınma Bankası tarafından verilen bu ödül, kadının çabalarını ve kalkınma üzerindeki olumlu etkisini tanımak; kadınları İslam toplumları yararına daha fazla çaba harcamaya teşvik etme amacına hizmet edecektir. Tüm söylenenlerin ışığında Genel Sekreterlik, çatısı altında istihdam edilen kadınların sayısını iki katına çıkarmayı hedeflemekte ve bu kadınların arasında yüksek makamlarda bulunan hanımlar da yer almaktadır. Bu çaba, İslam dünyasında ve uluslararası kurumlar içerisinde kadın ve genç kızların hayallerini gerçekleştirmesi için geniş kapılar aralanmasına katkı sağlayan başarılı bir deneyim olacaktır. Genel Sekreterlik bununla beraber resmi gazete yayınları ve farklı etkinlikler üzerinden kadının güçlendirilme zorunluluğuna ilişkin farkındalığın yaygınlaşmasına da destek olmaktadır. Zihinlerin hazırlanması ve beşeri kalkınmanın desteklenmesi, üye ülkelerin siyaset programlarında öncelik halindeyse ve vatandaşların bunun gerçekleştirmesi gerekiyorsa hem kadının hem de erkeğin kendilerini değiştirmek zorunda olduklarını birlikte kavramaları gerekir. Tüm yönleriyle hayatın geliştirilmesi için insanın kendisi ile uzlaşmasının ve sosyal sistemlerdeki bozuklukların giderilmesi gerektiği konusunda bilinçlenmenin yolu budur. Hayatta kötüleme veya ne söz ne de eylem yoluyla hakaret etmeye yer yoktur. Kadının, kendi gücü konusundaki şüphesinden ve özgüvensizliğinden sıyrılması ve din kisvesi altında olumsuz kültürel bahanelerle kalkınmasını engelleyecek her şeye karşı durması gerekir. Nitekim aksi bir tavır, değer ve emaneti taşıma sorumluluğuna ortak olma bakımından İslam’ın yüce ilkeleri ile çelişmektedir.

مشاركة :