İran medyasında eşi benzeri görülmemiş olarak nitelenen açıklamalarında, İran Şura Meclisi (Parlamento) üyesi Celil Rahmi Cihan Abadi, İran’ın Sovyetler Birliği’nin akıbetine uğrayabileceği uyarısında bulundu. Geçtiğimiz Pazar günü meclis oturumunda yaptığı konuşmada, Abadi, ”Sovyetler Birliği yıkıldığında 13 bin nükleer füzeye, dünyanın 20 ülkesinde bir nüfuza ve bir uzay istasyonuna sahipti. Ancak yine de yıkıldı” dedi. Abadi ayrıca rejimi, hem iç hem de dış harcamalarını azaltması gerektiğini aksi takdirde Tahran’ın kendi içinde yıkılacağı konusunda uyardı. Ancak rejimin davranışları, Sovyetler deneyiminden ders almak yerine bu deneyimi tekrarlamakta ısrarcı olduğunu göstermektedir. Tahran, küresel ve bölgesel dengelerden yararlanarak meydan okuma stratejisini uygulamada uzmanlaştığını düşünmektedir. İran’ın bu aşırı gururu, kendisini, büyük güçlerle doğrudan bir çatışmaya girmeyerek ve kırmızı çizgileri aşmadan manevralar yapmaya itmektedir. Güç dengelerinin bozulmasına rağmen Tahran rejimi, sanki dilediği yere ulaşabilen ve halkının acı çekmesine neden olsa da genişlemeci emellerini sınırlamayan emperyal bir varlık gibi davranmaktadır. Tahran rejimi bir meydan okuma edasıyla birkaç savaş gemisini Atlantik Okyanusu’nun batısına göndermek niyetinde olduğunu açıkladı. İran Deniz Kuvvetleri Komutanı Yardımcısı, Mart ayından itibaren İran’ın ABD’ye yakın olcak şekilde deniz güçlerinin eylem kapsamını genişleteceğini deklare etti. 1968 yılında ilk daimi uzay istasyonu olan Mir’i kuran Sovyetler Birliği gibi Tahran rejimi de 2026 yılında sona erecek olan ikinci 10 yıllık uzayı keşfetme planını uygulamaya başladığını deşifre etti. İran Uzay Teknolojileri Genel Müdürü Mücteba Serdaki, ülkesinin yer istasyonundan 500 kilometre uzaklıkta uzaya bir uydu göndermek üzere olduğunu açıkladı. Yine bu bağlamda İran Devrim Muhafızları Hava Komutanı Ali Hacızade, ülkesinin her ay en az 30-40 füze testi yaptığını vurguladı. İran’ın bu politikaları kuşkusuz Moskova’nın kıtaları aşan füzelerinin menzili kadar etkili olabileceğine inanan Sovyetler Birliği’nin füze sistemleri doktrininin bire bir kopyasıdır. Geçmişte, Sovyetler Birliği, Satana (Şeytan) S18 füze sistemi gibi silahlarla New York büyüklüğünde bir şehri imha etme gücüne sahipti. Ancak İran’ın füze ve uzay projelerini sürdürme kararı, nükleer savaş başlığı taşıyabilecek balistik füzelerini test etmesini yasaklayan BM’nin 2231 sayılı kararını açıkça ihlal ettiği anlamına gelmektedir. Bu da ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yu gelecek aylarda uzaya 3 araç fırlatmayı planlayan İran’ın bu süreci durdurmaması halinde bunun sonuçlarına katlanması gerektiği konusunda uyarmaya itmiştir. Pompeo yaptığı yazılı açıklamada, ”ABD, İran’ın uluslararası istikrar ve güvenliği tehlikeye sokan yıkıcı politikalarına sessiz kalmayacaktır” dedi. Halihazırda İran, ‘Soğuk Savaş’ döneminde ABD ve SSCB arasındaki silahlanma yarışına benzer bir silahlanma yarışı yürütmekte, bölgesel çatışmalara karışan ve bunun için yaptığı askeri harcamaların kendisini büyük ekonomik kayıplara uğrattığı Sovyetler Birliği’nin politikalarını birebir uygulamaktadır. İran, dışarıda nüfuzunu arttırmanın maliyetini karşılamak, Lübnan, Suriye, Irak, Yemen, Afganistan, Gazze’deki müttefikleri için ağır harcamalar yapmayı ve büyük kaynaklar ayırmayı gerektiren genişlemeci çıkarlarını korumak için ulusal ekonomik döngü üzerindeki mali yükü neredeyse iki katına çıkardı. Buna karşılık İran rejimi, ekonomik durgunluk nedeniyle iş fırsatlarının azalması, işsizlik oranının yükselmesi ve kötü sağlık koşulları gibi sorunlarla mücadele etmek zorunda olan İran vatandaşlarının yaşam koşullarını düzeltmek için hiçbir çaba harcamamaktadır. Özellikle Ruhani hükümetinin yeni bütçede sağlık ve tedavi sektörünün payının azaltılacağını açıklamasının ardından durumlar daha da kötüleşti. Bunun üzerine İran Meclisi’nde Sosyal Politikalar Komitesi üyesi milletvekili Resul Hudri, sağlık bütçesinin hasta beklentileri ve ülkedeki tedavi ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi talebinde bulundu. Yarı resmi Mehr haber ajansı tarafından yayınlanan açıklamalarında Hudri, yaklaşık 40 milyon İranlının yoksulluk sınırı altında yaşadığını belirtti. Dışa açılma, genişleme konusunda ısrar, komşularına kendi hegemonyasını dayatmak ve bölgede varlığını güçlendirme isteği gibi nedenler İran rejimine büyük bedeller ödetecektir. Yazının başında yer verdiğim İran Şura Meclisi üyesi Celil Rahmi Cihan Abadi’nin uyarısına bir kez daha dönelim. Abadi, bu konuşmasında şunları da söylemiş, ”Bugün insanlar geçimlerini sağlamakta ve çocuklarının karınlarını doyurmakta büyük zorluklar yaşıyor. Dolayısıyla iç ve dış politikalarımızın neden olduğu ek maliyeti düşürmeyi başaramazsak bunun ağır bedelleri olacaktır. Ulusal güvenliğimizin göreceği zarar düşmanlarımızdan değil içeriden gelecektir.” Bu uyarı göz önüne alındığında, Moskova’da olduğu gibi Tahran sokaklarında da teslim bayrağı çekilmesinin artık uzak bir ihtimal olmaktan çıktığını söyleyebiliriz.
مشاركة :