Sincanda terörle mücadele mi yoksa Müslümanlara karşı zulüm mü var?

  • 6/20/2019
  • 00:00
  • 4
  • 0
  • 0
news-picture

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, geçtiğimiz Mart ayında, Çin’in uzak batısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan Müslümanlarla bir araya gelerek ABD’nin, Türkçe konuşan bu bölgeye ve Çinli komünist yetkililerden gördükleri zulümden şikâyet eden başka dinî azınlıklara olan desteğini ifade etti.  ABD Dışişleri o esnada Twitter hesabı üzerinden bir mesaj yayınlayarak Müslümanların, bu bölgede yer alan Çinli bir ‘kontrol merkezinde’ uğradıkları ihlallere ve ürkütücü koşullara işaret etti. Çin ne Müslümanlara ne de başkalarına zulüm yaptığını kabul etmeyip ‘radikal tutumları ortadan kaldırmak ve insanlara yeni beceriler kazandırmak için eğitim-öğretim merkezlerine sahip olduğunu’ iddia ediyor. Buna karşılık ABD medyasında, Uygurların Çinli yetkililer tarafından uğradıkları hak ihlallerine ve bu kontrol merkezlerine yönelik uluslararası kınamaya dair haberler artış gösteriyor. Independent Arabiadan İnci Atvanın haberine göre Haziran ayının başında 30 Uygur eylemci, ABD yetkililerini Sincan bölgesinin iki milyonluk nüfusuna yardım etmeye teşvik etmek üzere Washington’u ziyaret etti.Zulme dair şikâyetler ve haberler Amerika’nın Sesi (VOA) Radyosu’nda daha önce yayınlanan bir habere göre “Eylemci grup, Kongre’den 2019 Uygur İnsan Hakları Politikası yasasını onaylamasını talep etti. Cumhuriyetçi Senatör Marko Rubio ile Demokrat Senatör (Robert) Bob Menendez’in sunduğu bu yasa tasarısı, Çinli yetkililerin azınlıklara karşı iddia edilen ihlallerden ötürü sorgulanmasını hedefliyor. Yasa tasarısı metninde ayrıca, Dışişleri Bakanlığı ve ABD İstihbarat Teşkilâtı içerisinde Çin’de devam eden gözaltı programını izlemek ve Uygurları gözetmek için bir görev alanı oluşturulmasına’ dair de bir madde yer alıyor. Söz konusu eylemcilerden bir kısmı akrabalarının bu kamplarda alıkonduğundan bahsetti. Bu bağlamda grubun kurucusu olan Bahran Sintaş, babasının 2018 yılında, Sincan Medeniyeti adlı derginin editörlüğünü yaptığı esnada tutuklandığını ifade etti. Küresel Barış Örgütü’nün internet sitesinde yayınlanan habere göre “Uygur etnik topluluğu, (rehabilitasyon) kamplarında keyfî alıkonmalarla karşı karşıya kalıyor”. Tahmin rakamları değişiklik göstermekle birlikte “bu eğitim kamplarında 1 ila 3 milyon arasında kişinin bulunduğu düşünülüyor”. Örgüt, bu kampları ‘beyin yıkama merkezleri’ olarak nitelerken Sincan’dan gelen haberler, bunların aslında gözaltı merkezleri olduğuna işaret ediyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) geçtiğimiz mayıs ayı başında yayımladığı rapora göre ise “Çinli yetkililer, Sincan’da cep telefonu kullanıcılarının kayıtlarını, yerlerini, tüm faaliyetlerini ve hatta camilere ne sıklıkla gidip geldiklerini bile takip ediyor”. Raporda ayrıca ‘gerçekleştirilen kitlesel gözetleme uygulamalarının birçoğunun, uluslararası özel hayat haklarını ve örgütlenme özgürlüğünü ifade ve din özgürlüğü gibi diğer haklara etki edecek şekilde ihlal etmek bir yana bizzat Çin yasalarına aykırı olduğuna’ dikkat çekildi.Foto: Uygur kadınlar, Sincan bölgesindeki bir eğitim merkezinden çıkarken (Reuters)Çin ve terörle mücadele Öte yandan Çin Hükümeti, tüm bu çabaların terörle mücadele kapsamında olduğu konusunda ısrar ederek kendisinin, bölgede şu üç şer gücü ile savaşmaya çalıştığını söylüyor: Terör, radikalizm ve ayrılıkçılık. Buna karşılık Uygurlar ise Hükümetin, Sincan Özerk Bölgesine, Çin Anayasası’nda belirtilen yetkilerini vermeye hazır olmadığını ifade ediyor. Sincan Hükümet Başkanı Şuhrat Zakir, Ekim 2018’de Çin’in Kahire Büyükelçiliği’nin internet sitesinde yayınlanan bir basın konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “90’lı yıllardan bu yana üç şer gücü (terör, radikalizm ve ayrılıkçılık), Çin’de ve dışında patlamalar, suikast eylemler, zehirleme, kundaklama, baskınlar ve isyanlar da dâhil olmak üzere binlerce şiddetli terörist saldırı düzenlemeye kalkıştı. Bu saldırılar, çok sayıda masumun, yüzlerce polis memurunun hayatını kaybetmesinin yanı sıra sayılamayacak kadar mülk zararına da yol açtı. Bu bağlamda Sincan, yasalara uygun bir eğitim-öğretim ve meslek programı başlattı. Bu program, terörü ve dinî aşırılığı besleyen çevre ve ortamı ortadan kaldırmayı, şiddetli terör faaliyetlerini önlemeyi hedefliyor. Özellikle Sincan’ın güneyindeki dört eyalet, bir terör tehdidi ile karşı karşıya kaldı ve geçmişte dinî aşırılığın yaygınlaşmasından çok etkilendi. Bu eyaletlerin nüfusunun bir kısmı, ülkenin ortak dilini çok az biliyor. Aynı şekilde yasa bilinci ve bilgisi de oldukça sınırlı. Sınırlı meslek becerilerinden ötürü de iş bulmada sıkıntı çekiyorlar”. Çin Komünist Partisi üyesi olan Zakir, konuşmasını, “Böylesi koşullar, orada yaşamak ve çalışmak konusunda yerli halk için zayıf maddî temeller oluşturdu. Bu da onları terör ve aşırılık tarafından kışkırtılmaya ve zorlanmaya açık hale getiriyor. Bu nedenle terör ve dinî aşırılık çevresini hedef alan çabalar söz konusu” ifadeleri ile sürdürdü. Geçtiğimiz yıl Çin basını, mevcut durumu tarif ederken şu ifadeyi dillendirdi: “Sincan bölgesinin Çin’deki Suriye ve Lübnan’a dönüşmekten kurtarılması gerekiyor”. Avrupa Dış İlişkiler Merkezi’nden meslektaş Jerome Doyon, “2009’da Urumçi’de, 2013’te Pekin’de ve 2014’te Kunming ve Urumçi’de gerçekleşen şiddetli bir dizi saldırının ardından Çin Komünist Partisi’nin Sincan’daki istikrar ve kontrolü sağlamak için radikal önlemler almaya başladığına’ işaret ediyor.Dinlere yönelik saldırılar Çin’in tarihinde din sahiplerine yönelik saldırılar, Müslümanlarla sınırlı değil. Bir hukuk ve araştırma kuruluşu olan Açık Kapılar Örgütü’ne göre “Çinli Hristiyanlara yönelik baskılar son yıllarda artış gösterdi. Son 25 yıl boyunca Çin, Hristiyanlık uygulaması için en zor ve tehlikeli ülkeler sıralamasında 10. sırada yer aldı”. Hükümetin son baskı uygulamaları arasında ‘devletin Hristiyanlara yönelik baskı ve tutuklama suretiyle kısıtlamalar getirdiği ev kiliseleri, ibadet mekânlarına giriş yasağı, örgütlenmenin engellenmesi, kiliselerden haçın kaldırılması, onlarca kilisenin yerle bir edilmesi ve dinî toplulukların dağıtılması’ gibi uygulamalar yer alıyor. ABD Dış İlişkiler Komisyonu, “yoğunluklu Hristiyan nüfusu ile tanınan Zheijang bölgesindeki Wenzhou kentinde Komünist Parti yetkilileri, onlarca kilisenin yıkılması ve yüzlerce haçın ortadan kaldırılması için emir aldığını” belirtti. Üstelik Zheijanglı yetkililerin ifadesine göre “parti, (Batılı düşman güçlerin sızmasını) önlemek adına parti üyelerine dinî inanç yasağı getirecek. Orta Hainan eyaletinde de yerel hükümet yetkilileri ve polis, benzer uygulamalarda bulunarak bazı kiliselere resmî arama izni olmaksızın baskınlar düzenlerken bazılarını da yıktı. Anhui ve Jiangsu da dâhil olmak üzere çok sayıda Hristiyan’ın yaşadığı başka eyaletler de yoğun saldırılara maruz kaldı”. Çin’in Sincan bölgesine yönelik uygulamalarına dair dünya çapında eleştiriler yükselirken Pekin, imajını düzeltmeye çalıştı. Çin’in geçen hafta BM Terörle Mücadele Bürosu Başkanı kıdemli Rus Diplomat Vladimir Voronkov için sorunlu bölgeye bir gezi hazırlığında bulunması, yoğun tepkilere sebep oldu. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı John Sullivan, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile gerçekleştirdiği görüşmede Voronkov’un ziyaretine dair ‘derin endişesini’ dile getirerek, “Pekin, Uygurlar ve diğer Müslümanlara yönelik baskı kampanyasını, terörle mücadele uğruna meşru çabalar kılığında sunmaya devam ediyor ancak durum böyle değil” ifadelerini kullandı. Diplomatlar ise Batı ülkelerinin Voronkov’un ziyaretinin, Çin’in bu merkezleri aklama girişiminin karşılık bulmasına yol açmasından endişe duyduğunu belirtti.

مشاركة :