Lübnan devrimi ve hakaret sosyolojisi

  • 11/5/2019
  • 00:00
  • 3
  • 0
  • 0
news-picture

Lübnan’da 17 Ekim devriminin tarihi, siyasi söylemde aleni bir şekilde hakaret konusunda bir dönüm noktası olduğu değerlendirilmesi yapılmadan yazılmayacaktır. Lübnanlılar ile bütün dünyanın 3 hafta boyunca yapılan uzun canlı yayınlar sırasında takip ettikleri hakaretlerin miktarı, Lübnan televizyon ya da genel olarak siyasi söylem tarihinde bir benzeri görülmemiştir. Hakaretlerin yoğunluğu en azından devrimin ilk 10 gününde, meydanlarda bulunan muhabirlere atmosferi ve dilini kontrol etme ve sansür uygulama fırsatı tanımadı. Bu da hakaretlerin sanki göstericilerin talepkar söylemlerinin doğal bir parçasıymış gibi yayınlarda yer almasına neden oldu. Öte yandan ilk 10 günün ardından muhabirlerin, konuştukları göstericinin hakaret etme eğiliminde olduğunu gözlemledikleri zaman mikrofonu uzaklaştırmaları ve izleyicilerden özür dilemeleri ise yapmacık göründü. Hakaretin sıcaklığı ve doğallığı karşı koyamayan, orjinal bir mantıktan ve yüklü bir duygudan kaynaklanıyor olması karşısında eğreti duran bir davranış olarak görüldü. Devrimin başlangıcından itibaren politikacılar da söylemlerinde bu olguya dikkat çektiler. Hakaretin ne kadar çirkin ve iğrenç olduğuna dair bol bol ahlaki dersler verdiler. Kendilerine karşı ayaklananlardan daha ahlaklıymış gibi görünmeye çalıştılar. Hepsi de hakaret ve küfürlerden arındırılmış gösteri yapma tekniklerine dair öğütler verdiler. Ama bu tür çağrılar hiçbir şeyi değiştiremediği için bazı partilerin özellikle de Hizbullah taraftarları sokağa inerek sopa, taş ve dayak ile devrimin söylemlerini sansürlemeye karar verdiler. Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın damadı Dışişleri Bakanı Cibran Basil, bu hakaretlerden en çok pay alan kişi oldu. Bu nedenle Basil, son siyasi konuşmasının önemli bir bölümünü kendini savunmaya ayırdı. Ancak mesele, öyle görünse de kişisel değil. Basil bunu fark edememiş görünüyor. Birçok nedenden dolayı Basil’in devrimin birinci halk düşmanı haline geldiği doğru. Ama o aslında kendisinden çok bütün bir siyasi sınıfı  temsil ettiği, bu sınıfın en şımartılan, en öne çıkan, en kışkırtıcı yüzlerinden biri olduğu için bu hakaretlere maruz kaldı. Siyasi anlaşmazlıkları ifade ederken hakaretin çoğunlukla karşı tarafa verdiği psikolojik ve manevi zararın büyüklüğüne eşdeğer bir şey yoktur. Ancak insanın bedenini hedef alan suikast hakaretin vereceği zararla karşılaştırılabilir. Bunun yanında hakaret, gösterici ile politikacı arasındaki mesafeyi kapatma konusunda istisnai bir güce de sahiptir. Aralarında var olan ama politika ve toplumsal sınıfların ortadan kaldırdığı bir tür dengeyi yeniden sağlama konusunda eşsiz bir güce sahiptir. Lübnan’da göstericiler, kendisi yolsuzluk ve kayırmacı sistem aracılığıyla yasadışı bir şekilde yaşarken bu sistemden yararlanamayanlara yasaları dayatan bir siyasi sınıfa karşı ayaklandılar. Yalnızca hakaret, politikacıdan devlet ve kurumlarının dışında yaşama ayrıcalığını alarak gösterici ile eşit bir şekilde yasaların dışında bir yere konumlandırabilir. Böylece ya ikisi de yasaların dışında yaşamayı sürdürürler ya da onun kanatları altına dönerler. Başta Twitter olmak üzere modern sosyal medya araçları olmasaydı böyle bir gelişme siyasi çatışma araçları arasında yerini alamayacaktı. Twitter’dan önce hakaretin genel politik söylemde bir yeri yoktu. Sadece birkaç kişiden oluşan ve dar bir çerçevede dönen konuşmalarda vardı. Ancak politik dilin Twitter diline uyum sağlama süreci hakarete, yazılı ve kayıtlı metinlerde yayılması bir alan tanıdı. Bu ayrıcalık geçmişte sadece nadiren hakaret içermeyen gazeteler, dergiler, kitaplar ve siyasi belgelere aitti. Twitter, birçok takipçi aracılığıyla bazı ifadeler üzerindeki yasakları kaldırarak hakarete yayılma kapısını açtı. Bunun yanında yazılı metinleri kaydederek kendisine yüzyıllardır kapalı olan ölümsüzlük kapısını açtı. Kişiler arasında geçen, kulüpler ve salonlarda söylenenler ile kamusal alanda söylenenler arasındaki mesafeyi kapattı. Politik söylemin yüzündeki birçok maskeyi düşürdü. Arkasına gizlendiği birçok perdeyi yırtıp attı. Kendisini teknik kavramların, istatistiklerin ve rakamların ağırlığından kurtardı. Duygusal enerjisini en yüksek seviyeye çıkardı. Nitekim politik söyleme egemen olan yapmacılığa karşılık göstericilerin doğallığı ve tutkusu bunun açık bir kanıtıdır. Hakaret eden gösterici, asil, gerçekçi, gerçek, doğrudan ve özlü ifadelerin sahibidir . Sövülen politikacı ise kendisini savunurken bile yapmacıktır. Yalnızca sayısal ya da politik veya duygusal gerçekleri hatırlatır. Önündeki belgelere ve araştırmalara bakarak uzun uzun konuşur. Her şeyden önemlisi hakaret etmek eğlencelidir. Böyle olduğu için de politikacıların sıkıcı konuşmalarının aksine son derece hızlı bir şekilde yayılır ve insanlara ulaşır. Belki de Basil’in halkın birinci düşmanı olarak seçilmesinin nedeni de politikacılar arasında mizahtan en uzak olan kişi olmasıdır. Kendisini ayrıcalıklı kılan bir espiri yeteneğine sahip Nebih Berri, alaycı Velid Canbolat ya da karizmatik olan diğer birçok politikacının aksine Basil, çok sıkıcıdır. Bir dokundurması ve espirisi bile yoktur. Her zaman öfkeli ve teyakkuz halinde olan, sürekli bir şekilde rakiplerine saldıran bir politikacı imajındadır. Bu imajını yumuşatacak bir komik anısı yoktur. Lübnanlı liderler arasında yaş olarak onlara en yakın kişi olmasına rağmen sokaktaki gençlerin tam aksidir. Bu nedenle onların hakaretleri için ideal bir hedeftir.

مشاركة :