Akılcı, medeni ve aydın Fransa, çirkin nefret söylemi ve ağlarının pençesine mi düşecek? Fransa birkaç terör eylemi ile gündeme geldi ve DEAŞ bu terör eylemlerinin sorumluluğunu üstlendi. Galya ülkeleri geçmiş yıllarda terör ve güvenliğe yönelik saldırılara tanık oldu. Bu durum, aşırı sağ akımların ve Fransa’daki radikallerin yükselişe geçmesine neden oldu. Bu gelişmiş ülkenin kökleri ve engin aydınlanma mirası olmasaydı Fransa, çatışmalara sahne olan bir arenaya dönüşecekti. Geçen Ekim ayında Fransız bir polis memuru, Paris’teki bir karakolda ağır bir suç işledi. Dört meslektaşını yakın dövüş silahı kullanarak öldürdü. Olayın ardından yürütülen soruşturmalarda adamın 10 yıl önce Müslüman olduğu ve aşırı dini eğilimleri benimsediği ortaya çıktı. Ayrıca aynı radikal eğilimlere sahip terör örgütlerine manevi destek verdiği de tespit edildi. Aynı fikri eğilime sahip arkadaşlarıyla birçok kez mesajlaştığı da bildirildi. Bu olay, Fransızları, terörle mücadele konusunda hayal kırıklığına uğrattı. Bazıları, özellikle aşırılık yanlıları, şu anki Fransız hükümetinin terör ve teröristlere karşı verdiği savaşta başarısız olduğunu düşünüyor. Bu durum, Fransa Cumhurbaşkanı’nı, ülkesinin, ‘İslami terörizm’ olarak ifade ettiği olgu ile topyekûn ve amansız bir şekilde mücadele edeceği açıklamasını yapmaya itti. ‘İslami terörizm’ ifadesiyle tüm Müslümanları tek bir dini bayrak altında topladığı için bu açıklama tartışmasız bir hata. Bu, her zaman uyardığımız ve dikkat ettiğimiz bir durum. Terör ve teröristlere karşı tek saf olma arzu edilen ve istenen bir durumdur. Ancak bu, bizi nefret tuzaklarına düşürmemelidir. Fransanın geçmiş deneyimlerinde, insani kapasiteyi aşarak nefret söylemini yenen bazı kişiler var. Bunlar arasında örneğin, 2015 yılında Paristeki Bataclan Tiyatrosunda gerçekleşen terör eyleminde eşini, kendisinin ifadesiyle ‘hayatının aşkını’ kaybeden Fransız gazeteci Antoine Leiris bulunuyor. Leiris, teröristlerin kendisine gösterdiği nefreti aşarak “Senden Nefret Etmeyeceğim” isimli bir kitap yazarak eşinin göğsüne mermi yağdıran teröriste hitap etti. Eşi o üzücü gecede geriye birkaç aylık bir çocuk bıraktı. Leirisin kitabı; hoşgörü, uzlaşma ve yararlı affın bir örneğini teşkil ediyordu. Nefret, kişinin göğsünde yanan ve asla sönmeyen bir kor gibidir. Leiris, yazdığı kitap ile başta Fransızlar olmak üzere, Avrupalılar ve dünyanın geri kalanına, nefretin fayda vermediğine dair bir ders verdi. Ancak, herkes Leiris gibi değil. Son olarak 28 Ekim Pazartesi günü Fransanın Bayonne kentinde 84 yaşındaki bir saldırgan camide namaz kılan iki Müslümana ateş açtı. Saldırgan önce camiyi yakmaya kalkıştı. Müslümanlar bunu önlemeye çalışınca onlara ateş açtı ve iki Müslüman ağır yaralandı. Daha sonra, yürütülen soruşturmada Fransız ordusunda görev yapan eski bir asker olduğu ortaya çıkan saldırganın aşırı sağ akımlarla irtibatı olduğuna dair birkaç ipucuna rastlandı. Hatta daha da fazla. Aşırı sağ hareketi olarak bilinen Ulusal Cephe, saldırganın 2015’teki meclis seçimlerinde partisinden aday olduğunu açıkladı. Daha önce yerel bir sendikaya üyeliği bulunan saldırgan, sendikanın çizgisine ve ruhuna aykırı açıklamalar yaptığı gerekçesiyle ihraç edilmişti. Nefret ruhu Fransızların bir bölümünün içine sızdı mı? Terör eyleminden sonraki 29 Ekim Salı günü, açıklama yapıp ülkesinin Müslüman vatandaşlarını koruyacağına dair söz veren Fransa Cumhurbaşkanı Macron başta olmak üzere herkes Fransa’nın içerisinde cereyan eden olayların ne denli tehlikeli olduğunun farkında. Macron, iğrenç olarak tanımladığı olay hakkında, “Fransa nefreti hoş görmeyecek. Saldırganları cezalandırmak ve Müslüman vatandaşları korumak için her türlü önlem alınacak. Ben de bunun takipçisi olacağım” dedi. Nefret söylemi kurşun sıkmaktan daha mı kötü? Özetle, ilki ruhu öldürmeyi amaçlar, ikincisi bedenin ömrünü sonlandırır. İkisi birden ise manevi ve dini değerleri yok eder. Ahlaki yozlaşmayı yayar ve ruha maddi korku salar. Her ikisi de dogmatik bir mücadele ile insanlığı medeniyet öncesi döneme döndürür. Fransa bugün, nefret söylemi ile mücadele konusunda aydınlanma birikimini kullanıyor. Radikalizmi destekleyenler her ne kadar bu ülkeyi, insani olan her şeyi kazanma doğasından uzak bir bataklığa sokmaya çalışsa da yetiştirdiği büyük yazar André Malraux’un ‘Vatan sevgidir, bugünün ve yarının ortak geleceğidir’ dediği Fransa’nın bu meydan okuma ve mücadelede başarılı olacağı kesin.
مشاركة :