Yeni Biden yönetimi ve Arap dünyası

  • 11/11/2020
  • 00:00
  • 2
  • 0
  • 0
news-picture

ABD’de seçim süreci her yaşandığında tüm dünya başkentlerinde, “Bu adayın zaferinin bize etkileri ne olacak?” sorusu gündeme gelir. ABD vatandaşları adaylar arasında iç politikalara yönelik programı en iyi olanı seçmek ve kişiliğini analiz etmekle meşgul olurken, dışarıda politikacılar ve analistler adayların dış meseleler hakkındaki tutumlarını, seçim kampanyaları sırasında dış politikadan sorumlu ekiplerini incelemekle meşgul olurlar. Seçim kampanyaları genel olarak iç meselelere odaklansa da dünyanın süper gücünde yönetim değişikliğine bu kadar ilgi ve dikkat gösterilmesi doğal. Demokrat aday Joe Biden’ın zaferinin deklare edilmesinden sonra şimdi gözler, politikalarına ve çalışma ekibine çevrildi. Önümüzdeki ocak ayının sonunda görevi devralmasıyla atması beklenen ilk adımlar hakkında spekülasyonlar başladı. Biden, mevcut Başkan Donald Trump’ın çekildiği Paris İklim Anlaşması’na geri dönme, Dünya Sağlık Örgütü ile ilişkileri yeniden kurma niyetini açıkça belirtti. Arap dünyası özellikle bölgeye yönelik politikalarını merak edip sorgulasa da bu iki adım bölge ve dünya için önemlidir. Kovid-19 salgınının yansımalarını sınırlamak ve iklim değişikliğiyle mücadele için ciddi bir uluslararası koordinasyon olmadan, kolektif geleceğimiz tehdit altında. Biden’ın ABD Senatosundaki kariyeri ve Dış İlişkiler Komisyonu başkanlığı görevini yürütmesi, dış meselelerle ilgileneceği anlamına geliyor. Fakat zamanı dar olacağı için bu politikaların detaylarına girme imkanı sınırlı olacak. Keza yeni ABD başkanı şüphesiz öncelikle Kovid-19 salgını, ekonomik, sosyal ve politik sonuçları ile başa çıkma yollarını belirlemekle meşgul olacak. Seçim sonuçları, Amerikan toplumundaki sürtüşme ve var olan çatlağın boyutunu da doğruladı, dolayısıyla yeni başkan uzun süre içişleriyle meşgul olacak. İnkar edilemeyecek bir gerçek var: ABD halkı yeni savaşlara girmek istemiyor ve ülkesinin uluslararası eylemin ön saflarında olmasını istemiyor. ABD’li seçmenin en büyük endişesi, iç durum ve sorunlardır. Aynı zamanda Trump’a oy veren 70 milyon seçmen var, Biden ile Demokratlar ülkeyi yönetirken bunu hesaba katmalılar. Bu nedenle dış ilişkiler ekibinin seçimi son derece önemlidir, özellikle de Biden’ın, Başkan Trump döneminde rolü gerileyen Dışişleri Bakanlığına canlılık kazandırması beklendiği için. Biden yönetiminde üst düzey pozisyonlar için Demokrat çevrelerde, başta eski başkan Obama yönetiminde görev alanlar olmak üzere pek çok tanınmış şahsiyetin adı dolaşıyor. Amerikan kaynakları, bu şahsiyetlerin son 4 yılda dünyanın değiştiğinin, Obama yönetiminin politikalarında bazı kusurların olduğunun farkında olduklarını kaydediyor. Nitekim Beyaz Saray’dan ayrılmadan önce Fox News kanalına verdiği röportajda, Libyada Muammer Kaddafi sonrası dönemi yanlış planladığını söylediğinde Obama’nın kendisi de bunu itiraf etmişti. Libya, Suriye ve Filistin dosyaları yeni başkanın hamlelerini bekleyen dosyalar, ancak en önemlisi İran’ın Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen’deki yayılmacılık dosyası olacak. Demokratlar İran ile anlaşma imzalamak istediklerini açıkladılar ama asıl soru; bu anlaşmanın nasıl olacağı ve Arap dünyasına nasıl yansıyacağıdır. Cevap, İran müdahalesinden muzdarip Arap ülkelerinde izlenecek politikalara bağlıdır. Örneğin, Biden, Obamanın başkanlığı sırasında Irak dosyasını devraldı ve İyad Allavi’nin parlamentoda daha fazla oy almasına rağmen, ABDnin 2010 seçimlerinden sonra başbakan olarak Nuri el-Malikiyi destekleme kararında kilit bir rol oynadı. Bu tarihi karar Irak’ın gidişatını değiştirdi. Biden aynı zamanda Suriye’ye müdahaleye de karşıydı. 2011 yılından sonra burada yaşanan gelişmelere bir halk devrimi değil, mezhepçi çatışma gözüyle bakıyordu. Seçim kampanyası sırasında yaptığı kısa açıklamalarda, İranın mevcut genişlemesinin boyutunun farkında olduğunu açıkça belirtti. Ancak temkinli davranarak bu dosyayı nasıl ele alacağını ve Obama döneminden ders alıp almadığını açıklamadı. Bu açıklama iki faktöre bağlı olacaktır: Birincisi dış ilişkileri yönetecek ekibi, ikincisi, etkili Arap başkentlerinin yeni yönetimle ilişkileridir. Birinci faktörle ilgili olarak, Biden başkan yardımcısıyken ulusal güvenlik danışmanı olan Jake Sullivan da dahil olmak üzere Biden ekibinde yetenekli şahsiyetler var. Sullivan dönemin dışişleri bakanı yardımcısı William Burns ile birlikte, İranlılar ile gizli müzakereleri başlatanlardandı. Sullivan, İranlılar ile nükleer programları konusunda bir anlaşmaya varılması gerektiğine inanıyordu ve bu, çalışmalarının merkezinde yer alıyordu. Ancak buna paralel olarak, bölgedeki İran müdahalelerini sınırlamak için çalışmanın gerekli olduğuna da inanıyordu. Sullivan ve Burns’ın yeni yönetimde daha güçlü olmaları halinde uygulanabilir çözümler için fırsatlar doğacaktır. Obama yönetiminin ilk döneminde Şarkul Avsat gazetesinin Washington ofisinin müdürü olarak çalıştığım dönemde bu yetkililerden bazılarını tanıdım. Jake Sullivan’ın “ABD Siyaseti ve Uluslararası Hukuk” dersini verdiği Yale Üniversitesine devam ettiğim sıralarda ise onun düşüncelerini daha kesin olarak tanıma şansım oldu. Bu dersler sırasında, uluslararası hukuk konusundaki kapsamlı bilgisini ve uluslararası normların ve anlaşmaların önemini bilen birisi olduğunu gösterdi. Diğer yandan bazı ABD politikalarındaki -özellikle de ülkesinin bu yüzyılda izlediği- boşlukların farkında olduğunu da gördüm. Bu bilgi ve tecrübe, önümüzdeki dönemde Biden yönetiminde üst düzey bir pozisyonla taçlandırılması beklenen siyasi kariyerinde önemli olacaktır. Demokrat seçkinler arasında, eski dışişleri bakanı yardımcılarından Tony Blinken gibi, İranın bölgedeki davranışlarını içeren geniş bir anlaşmaya varma konusunda daha az istekli olan başka isimler de var. Blinken’ın, bölgedeki ABD politikasını etkileyecek bir pozisyonda görev alması durumunda İran daha rahat olacaktır. Arap dünyasındaki politikacılar ve analistler, bu konulardaki etkileri sınırlı olacağı için onları sadece değerlendirip inceleyebilirler. Öte yandan etkili olabilecekleri bir konu var; yeni yönetime güncel ve stratejik öneriler sunmak. Biden kuşkusuz hızlı çözümler arayacak ve somut çözümler bulma konusunda selefinden daha başarılı görünmek isteyecektir. Fakat bölgede hiçbir şey kolay değil, bu da, Ortadoğu’da hızlı çözümler bulmayı zorlaştırıyor. Dolayısıyla yeni yönetime diyalog ve müzakere için bir yol haritası önerme veya yollar çizmenin olumlu bir etkisi olacaktır. Bu da, tüm taraflara fayda sağlayacak bir değişiklik ortaya çıkarabilir.

مشاركة :