İran rejimi, herksin Dünya Kupası ile meşgul olmasından oldukça mutlu görünüyor. Ülke içindeki büyük sarsıntı rejimi ciddi derecede etkiledi. Bu kadar büyük bir protesto beklemiyordu. Tüm bunların sebebi rejimin teokrasisi ve dini despotizmidir. Başörtüsü takmadıkları için kadınları sokak ortasında kırbaçlıyor, işkence yaparak öldürüyorlar. Rejime ışık tutulabilecek birçok soru var. El-Mesbar Çalışmalar ve Araştırmalar Merkezi, ‘İran ve Dış Politika: İç İhanet’ başlıklı değerli bir kitap çıkararak güzel bir adım attı. Mesbar, ‘İslam Cumhuriyeti’nin, ‘mollaların’ Şah rejiminin kalıntıları üzerine inşa ettikleri yönetimin başına geçtikleri andan itibaren artan siyasi, askeri, ekonomik ve mezhepsel kolları aracılığıyla bölgesel stratejilerini nasıl inşa ettiğinin anlaşılması amacıyla bu kitabın çıkarıldığını belirtiyor. İran, nüfuzunu pekiştirmek ve ulusal çıkarları olarak adlandırdığı şeyleri savunmak için yaşam alanında birkaç cepheye liderlik etti. Bir dizi Arap ülkesindeki bazı Şiilerden ‘zulüm gördükleri ve güçlendirilmeleri gerektiği’ bahanesiyle nemalandı. Böylece bu ülkeleri yerel ve bölgesel vekillerin yanı sıra ulusötesi silahlı gruplar ve örgütler için kullanmasıyla istikrarsızlık baş gösterdi. Tahranın kaos içindeki bir coğrafyada kendisini bölgesel bir güç’ olarak kanıtlama çabası sadece dışarıda değil, içeride de ağır bedeller ödemesine neden oldu. Zira ülkenin kaynaklarının bölgesel güç uğruna heder edilmesine karşı çıkan halk kitlesi giderek artmaya başladı. 2017nin sonlarında tanık olduğumuz ‘protesto hareketi’, göstericilerin protesto sebeplerinin başında gelen yüksek işsizlik ve yoksulluk oranlarını hesaba katarsak, kötü ekonomik koşulların bir kanıtıdır. Sizlere kitaptaki en çarpıcı araştırmalarından bahsedeceğim. İran meselelerinde uzman olan İranlı araştırmacı Ziya Nasır, bu çalışmada İran rejiminin iç çöküşüne yol açabilecek değişiklikleri ve bu değişikliklerin delillerini, nedenlerini, faaliyetlerini, sonuçlarını ve yansımalarını ortaya koymaya çalıştı. Nasır, İranın bölgesel müdahalelerinin teorik temellerini, yöntemlerini ve bedellerini ele alıyor. Aynı zamanda İran içindeki tepkileri ve oradaki protestoların kıvılcımını inceleyip “Protestocular kim?” sorusunu cevaplıyor. Nasır’a göre İranın Ortadoğu ve ötesindeki politikaları ülkeye ve halka çok pahalıya mal oldu. Yeni medya araçlarının ve uluslararası bilgi ağlarının varlığı ve bilginin devletin tekelinde olmayıp herkese açık olmasının etkisiyle İran halkı şu soruları soruyor: “Neden ülkenin serveti hükümetin dış maceralarına harcanmak zorunda? Yanlış politikalar neden yerel para biriminin değerinin düşmesine, halkın yoksullaşmasına ve toplumdaki sınıflar arasındaki uçurumun büyümesine neden olsun?” Nasır hükümet yetkilileri arasında ve hükümete ya da Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı mali kurumlarda yolsuzluğun yayın olduğuna işaret ediyor. Ayrıca inşaat ve imar projelerinin DMO’ya bağlı Hatemu’l Enbiya Yapı Karargahı’nın tekelinde olduğunu belirtiyor. İran halkı, ülkedeki yönetim sisteminden ümidini kesmiş durumda. Bu sistem Suriyedeki gençleri ölüme götürüyor, sermayelerini iç ediyor, onları yoksullaştırıyor, dünyanın onlara olan saygısını azaltıyor ve basit ve temel hak ve özgürlüklerini ihlal ediyor. Nasır’a göre dinin ve mezhebin siyasi emellere ulaşmak için bir araç olarak kullanılması, insanları dine karşı güvensiz ve kayıtsız hale getiriyor. Sonuç olarak İran rejimi, Suriye, Irak, Lübnan ve Yemenin bitap düşmüş halklarına verdiği zehrin aynısını tattı. Rejimin düşmesinin imkansız olduğu doğru olsa da bu sarsıntıdan önceki rejim ile sonraki rejim aynı olmayacaktır.
مشاركة :